Tasavvufun klasik başyapıtlarından ‘Risâle-i Kuşeyrî’
Abdülkerim b. Hevâzin el-Kuşeyrî (376/986-465/1072), Horasan’ın Üstüvâ bölgesinde doğmuş, Arap kökenli bir aileden gelen büyük bir sûfî, kelâm, tefsir, hadis ve fıkıh âlimidir
30.05.2025 00:20:00
Abdülkadir Gündoğdu
Abdülkadir Gündoğdu





Abdülkerim b. Hevâzin el-Kuşeyrî (376/986-465/1072), Horasan'ın Üstüvâ bölgesinde doğmuş, Arap kökenli bir aileden gelen büyük bir sûfî, kelâm, tefsir, hadis ve fıkıh âlimidir.
Nîşâbur'da yetişen Kuşeyrî, genç yaşta Ebû Ali ed-Dekkāk gibi büyük sûfîlerden manevi eğitim almış, tasavvuf silsilesi Cüneyd-i Bağdâdî'ye uzanır.
Kuşeyrî, Selçuklu döneminde Nîşâbur'un ilim ve kültür merkezinde faaliyet göstermiş, tasavvuf ve kelâm alanındaki etkisiyle İslam dünyasında derin izler bırakmıştır.
Risâle-i Kuşeyrî
Risâle-i Kuşeyrî (er-Risâletü'l-Kuşeyriyye), 437-438/1045-1046 yıllarında kaleme alınmış, tasavvufun temel kaynaklarından biri kabul edilen klasik bir eserdir.
Kuşeyrî, bu eserinde tasavvufu şeriat çerçevesinde sistemleştirerek, İslamî ilimlerle uyumlu bir şekilde sunmayı amaçlamıştır.
Eser, tasavvufun özünü, tarihini, kavramlarını ve uygulamalarını açıklarken, sûfîlerin şeriata bağlılığını vurgular. Dört ana bölümden oluşur: giriş, sûfîlerin hayatları, tasavvufî ıstılahlar ve tasavvuf ahlâkı.
Risâle, yazıldığı 11. yüzyıldan günümüze kadar İslam dünyasında büyük bir etkiye sahip olmuş, Fransızca, Almanca ve İngilizce gibi dillere çevrilmiştir.
Temalar ve İçerik
Risâle-i Kuşeyrî, tasavvufu İslamî ilkelerle uyumlu bir disiplin olarak tanımlarken, sûfîlerin inanç, ahlâk ve davranışlarını şeriat temeline oturtur. Eserin temel temaları şunlardır:
Şeriat ve Tasavvuf Birliği: Kuşeyrî, tasavvufu "Allah'ın huzurunda bulunma" ve "kalbin masivadan (dünyevi olandan) kopması" olarak tanımlar. Şeriatı, kulluğun gereği; tasavvufu ise Allah'ın ilahî tecellilerini müşahede olarak görür. Her cümlenin şer'î ölçülere uygun olmasına özen göstermiştir.
Sûfîlerin Hayatları: Eserin ikinci bölümü, 83 sûfînin hayatlarını ve onların İslam'a bağlılıklarını anlatır. Kuşeyrî, bu sûfîleri "ehl-i Risâle" olarak nitelendirir ve onların güvenilirliğini vurgular. Ancak Hallâc-ı Mansûr gibi tartışmalı isimleri anmaz, Ebû Saîd-i Ebü'l-Hayr'dan da bahsetmez, çünkü bu isimlerin bazı görüşlerini Eş'arî akidesine aykırı bulur.
Tasavvufî Haller ve Makamlar: Vecd, fenâ, cem', bast, üns, gaybet, sekr gibi tasavvufî haller ve tövbe, zühd, takvâ, sabır, şükür, tevekkül, rızâ gibi makamlar detaylıca açıklanır.
Fütüvvet ve Ahlâk: Eser, fütüvvet (yiğitlik, cömertlik, ahlâkî olgunluk) kavramına geniş yer verir. Kuşeyrî, fütüvveti Selçuklu toplumunun ahlâkî temellerinden biri olarak görür. Ayrıca, dua, zikir, velâyet, keramet, firâset, rüya, müridlik âdâbı gibi konulara da değinir.
Risâle-i Kuşeyrî, tasavvufun bir ilim dalı olarak yerleşmesinde önemli bir rol oynamış, Gazzâlî gibi sonraki âlimlere ilham vermiştir. Günümüzde de tasavvufu öğrenmek isteyenler için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Sonuç
Abdülkerim el-Kuşeyrî'nin Risâle-i Kuşeyrî'si, tasavvufun İslamî ilkelerle uyumunu vurgulayan, sûfîlerin ahlâkî ve manevi yolculuğunu sistemleştiren bir başyapıttır.
Şeriatla hakikati birleştiren yaklaşımı, tarihî ve ahlâkî içeriğiyle, İslam düşünce tarihinde eşsiz bir yere sahiptir. Eser, hem geçmişteki sûfîlerin mirasını koruyan hem de gelecek nesillere yol gösteren bir rehber niteliğindedir.
Nîşâbur'da yetişen Kuşeyrî, genç yaşta Ebû Ali ed-Dekkāk gibi büyük sûfîlerden manevi eğitim almış, tasavvuf silsilesi Cüneyd-i Bağdâdî'ye uzanır.
Kuşeyrî, Selçuklu döneminde Nîşâbur'un ilim ve kültür merkezinde faaliyet göstermiş, tasavvuf ve kelâm alanındaki etkisiyle İslam dünyasında derin izler bırakmıştır.
Risâle-i Kuşeyrî
Risâle-i Kuşeyrî (er-Risâletü'l-Kuşeyriyye), 437-438/1045-1046 yıllarında kaleme alınmış, tasavvufun temel kaynaklarından biri kabul edilen klasik bir eserdir.
Kuşeyrî, bu eserinde tasavvufu şeriat çerçevesinde sistemleştirerek, İslamî ilimlerle uyumlu bir şekilde sunmayı amaçlamıştır.
Eser, tasavvufun özünü, tarihini, kavramlarını ve uygulamalarını açıklarken, sûfîlerin şeriata bağlılığını vurgular. Dört ana bölümden oluşur: giriş, sûfîlerin hayatları, tasavvufî ıstılahlar ve tasavvuf ahlâkı.
Risâle, yazıldığı 11. yüzyıldan günümüze kadar İslam dünyasında büyük bir etkiye sahip olmuş, Fransızca, Almanca ve İngilizce gibi dillere çevrilmiştir.
Temalar ve İçerik
Risâle-i Kuşeyrî, tasavvufu İslamî ilkelerle uyumlu bir disiplin olarak tanımlarken, sûfîlerin inanç, ahlâk ve davranışlarını şeriat temeline oturtur. Eserin temel temaları şunlardır:
Şeriat ve Tasavvuf Birliği: Kuşeyrî, tasavvufu "Allah'ın huzurunda bulunma" ve "kalbin masivadan (dünyevi olandan) kopması" olarak tanımlar. Şeriatı, kulluğun gereği; tasavvufu ise Allah'ın ilahî tecellilerini müşahede olarak görür. Her cümlenin şer'î ölçülere uygun olmasına özen göstermiştir.
Sûfîlerin Hayatları: Eserin ikinci bölümü, 83 sûfînin hayatlarını ve onların İslam'a bağlılıklarını anlatır. Kuşeyrî, bu sûfîleri "ehl-i Risâle" olarak nitelendirir ve onların güvenilirliğini vurgular. Ancak Hallâc-ı Mansûr gibi tartışmalı isimleri anmaz, Ebû Saîd-i Ebü'l-Hayr'dan da bahsetmez, çünkü bu isimlerin bazı görüşlerini Eş'arî akidesine aykırı bulur.
Tasavvufî Haller ve Makamlar: Vecd, fenâ, cem', bast, üns, gaybet, sekr gibi tasavvufî haller ve tövbe, zühd, takvâ, sabır, şükür, tevekkül, rızâ gibi makamlar detaylıca açıklanır.
Fütüvvet ve Ahlâk: Eser, fütüvvet (yiğitlik, cömertlik, ahlâkî olgunluk) kavramına geniş yer verir. Kuşeyrî, fütüvveti Selçuklu toplumunun ahlâkî temellerinden biri olarak görür. Ayrıca, dua, zikir, velâyet, keramet, firâset, rüya, müridlik âdâbı gibi konulara da değinir.
Risâle-i Kuşeyrî, tasavvufun bir ilim dalı olarak yerleşmesinde önemli bir rol oynamış, Gazzâlî gibi sonraki âlimlere ilham vermiştir. Günümüzde de tasavvufu öğrenmek isteyenler için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Sonuç
Abdülkerim el-Kuşeyrî'nin Risâle-i Kuşeyrî'si, tasavvufun İslamî ilkelerle uyumunu vurgulayan, sûfîlerin ahlâkî ve manevi yolculuğunu sistemleştiren bir başyapıttır.
Şeriatla hakikati birleştiren yaklaşımı, tarihî ve ahlâkî içeriğiyle, İslam düşünce tarihinde eşsiz bir yere sahiptir. Eser, hem geçmişteki sûfîlerin mirasını koruyan hem de gelecek nesillere yol gösteren bir rehber niteliğindedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.