Dünü anlatmak, dünden söz etmek, geçmişteki örnek olayları ve örnek şahsiyetleri anlatma pek hoşumuza gider de o yüzden bir türlü bugüne gelemeyiz.
Bir zamanlar şöyle milletmişiz, böyle milletmişiz, tamam da bugün ne haldeyiz?
Bugün devlet olarak ve millet olarak hemen her alanda müthiş bir çöküş yaşanıyorsa, bu durum, geçmişten ders almadığımızı, geçmişi doğru okumadığımızı gösterir.
Geçmişi doğru okuyamayanların bugünü doğru okumaları mümkün olmadığı gibi istikbali de doğru planlamaları mümkün değildir.
Şanlı tarih övünmeleri, tarihin şeref levhaları ne yazık ki tarihte kaldı ve kendi ufuksuzluğumuzdan ötürü o şeref levhalarından bir ışık, bir enerji de
alamıyoruz.
Günü kurtarma telaşından, kitleleri oyalamak için her gün yeni gündemler üretme telaşından, dönüp dikkatli gözle tarihe bakmak, tecrübenin ışığından yararlanmak dahi aklımıza gelmiyor.
1962 yılında vefat etmiş olan şair, edebiyatçı ve hemen her dalda eser vermiş olan merhum Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir" adlı eserinden İstanbul'u okuyup sonra da bir boğaz turu yaparsak, elli yıl içinde nasıl da tecrübenin ışığını balçıkla sıvadığımızı ve güzelim İstanbul'a ne denli kötülükler yaptığımızı daha iyi görmüş olacağız.
Sadece mimari mi, sadece estetik mi, sadece şehirlerin yönetimi mi?
Keşke hepsi o kadar olsaydı:
"IV. Murat, hakim notunu yeniçerinin verdiği devrinin tam adamıdır. Ocak, tıpkı benzeri olan bu padişahla birkaç sene göz göze bakışır. Sonunda yenemeyeceğini anlayınca pençelerini gizler ve başını eğer. Ve genç padişah, manyetik kuvvetleri karşısındakini büyüleyen bir yırtıcı gibi İstanbul'da ve bütün imparatorlukta dolaşır, azmış bir temizleme iştihası içinde rastgeldiğini tepeler. Yazık ki bu irade ve bu kadar kan boş yere gider. Ne kendisi, ne etrafındakiler sindirmekten başka esaslı bir tedbir düşünemezler. Bununla beraber, Koçi Bey'in Risalesi, Katip Çelebi'nin Düsturu'l-Amel'i kendisine verildiği düşünülürse, bir zaman için olsa bile cihazın bozuk yerini aradığı tasavvur edilebilir.
Fakat insan tutmasını, hatta biraz da yetiştirmesini bilen padişahın bir kusuru vardı. Ekip fikrinden mahrumdu.
Osmanlı tarihi, Orhan Gazi'den 3. Murad'a kadar ekiple gelir. Bu devirden sonra ekip fikri kaybolur. Halkın o kadar beğendiği ve benimsediği IV. Murat, bu yüzden sadece Kuyucu Murad Paşa'nın kan tutmuş bir çırağı olmakla kalır." (A. Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, İstanbul).
Bu tahlil, anlayana, anlamak isteyene çok şeyler söylüyor elbette.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Emekli ağlar yıkılır dağlar / 29.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024