Üç Nobel ödüllü Doktor Alexis Carrel'ın yazdığı 'dua' kitabını esas alan Ali Şeriati'nin DUA kitabını okumuştum.
Carrel, kanser hastalarının ameliyat günü geldiğinde tümörlerinin kaybolduğunu görür, odalara gizli kameralar yerleştirmek ve kanser hastalarını izlemek zorunda kalır. Hastaların seher vakti kalkıp dua ettiklerini gözlemler. Ameliyat günü geldiğinde sonuçlar onu hayrete düşürür!
Dua eden hastasıyla, etmeyen hastasının sonuçları, "Ben duayı laboratuvara soktum ve gördüm ki, aşk ile yapılan duanın açamayacağı kapı yoktur" ifadesini Carrel'e söyletir.
Hastanede yatacak kadar hasta olan bir insanın ruhunu, tekrar hayata tutunabilme umudu veya ölüm denen hakikatle yüzleşmek endişesi kaplar.
Şayet hayata tutunamayacak ve ölümle yüzleşeceğini derinden hissederse insan, çevresinden uzaklaşarak kendisine dönerek ölümü yaşayacak olmanın endişesiyle ya da ölümün sahibi olan ALLAH'a kavuşmanın huzuru ile yol alır.
Ölüm insana eşinden, dostlarından, evlatlarından, akrabalarından, arkadaşlarından, biriktirdiği hatıralarından ve elinde olan varlığından veya elinde olmayan yokluğundan vedalaşmak zorunda olduğu gerçekle yüzleştirir.
İnsanın hasta iken yaşadığı bu ruh hali fakiri, zengini, güçlüyü, zayıfı, çirkini, güzeli vs. eşitler.
Çünkü bu vasıfların para etmediği, geçerli olmadığı, ölümün öldüğü hayata uyanıyor insan.
Onun için peygamberimiz, "Kıyametin kopmasına bir an da kalsa, o anı bir ağaç dikerek değerlendirin" der. Yani ruh bedende iken insan kendine yakışanı yapmaktan bir an bile geri durmamalıdır.
Onun için bizim dedelerimiz Anadolu'yu vatan yaparken, ölüme tebessüm etmeleri, ölüme bile isteğe yürümeleri bundandır.
Onlar Allah'ın verdiği ve alacağı canı (ruhu) onun yolunda, fidan dikerek değerlendirmişlerdir.
"Biz Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz" (Bakara Süresi 156. Ayet)
Hakiki Müslümanlar bu hakikati yaşamları boyunca hiç unutmazlar.
Onun için hakiki Müslüman kul hakkı yemez, adaletli olur, haksızlık yapmaz, adam kayırmaz, haram lokma yemez, sadece kendi cebini düşünmez vs.
Hülasa GÜZEL AHLAKLI OLUR.
Onun için Yunus ve Mevlana ölümü sevgiliyle kavuşmak olarak görürler.
Biz bu geleneğin, bu ahlakın insanıyız. Biz Türkler, Oğuz Kaan dedemizden böyle gördük.
Her şeye rağmen ve inatla, "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
Fidanlar dikmen için sana dua eden kardeşinden…
Carrel, kanser hastalarının ameliyat günü geldiğinde tümörlerinin kaybolduğunu görür, odalara gizli kameralar yerleştirmek ve kanser hastalarını izlemek zorunda kalır. Hastaların seher vakti kalkıp dua ettiklerini gözlemler. Ameliyat günü geldiğinde sonuçlar onu hayrete düşürür!
Dua eden hastasıyla, etmeyen hastasının sonuçları, "Ben duayı laboratuvara soktum ve gördüm ki, aşk ile yapılan duanın açamayacağı kapı yoktur" ifadesini Carrel'e söyletir.
Hastanede yatacak kadar hasta olan bir insanın ruhunu, tekrar hayata tutunabilme umudu veya ölüm denen hakikatle yüzleşmek endişesi kaplar.
Şayet hayata tutunamayacak ve ölümle yüzleşeceğini derinden hissederse insan, çevresinden uzaklaşarak kendisine dönerek ölümü yaşayacak olmanın endişesiyle ya da ölümün sahibi olan ALLAH'a kavuşmanın huzuru ile yol alır.
Ölüm insana eşinden, dostlarından, evlatlarından, akrabalarından, arkadaşlarından, biriktirdiği hatıralarından ve elinde olan varlığından veya elinde olmayan yokluğundan vedalaşmak zorunda olduğu gerçekle yüzleştirir.
İnsanın hasta iken yaşadığı bu ruh hali fakiri, zengini, güçlüyü, zayıfı, çirkini, güzeli vs. eşitler.
Çünkü bu vasıfların para etmediği, geçerli olmadığı, ölümün öldüğü hayata uyanıyor insan.
Onun için peygamberimiz, "Kıyametin kopmasına bir an da kalsa, o anı bir ağaç dikerek değerlendirin" der. Yani ruh bedende iken insan kendine yakışanı yapmaktan bir an bile geri durmamalıdır.
Onun için bizim dedelerimiz Anadolu'yu vatan yaparken, ölüme tebessüm etmeleri, ölüme bile isteğe yürümeleri bundandır.
Onlar Allah'ın verdiği ve alacağı canı (ruhu) onun yolunda, fidan dikerek değerlendirmişlerdir.
"Biz Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz" (Bakara Süresi 156. Ayet)
Hakiki Müslümanlar bu hakikati yaşamları boyunca hiç unutmazlar.
Onun için hakiki Müslüman kul hakkı yemez, adaletli olur, haksızlık yapmaz, adam kayırmaz, haram lokma yemez, sadece kendi cebini düşünmez vs.
Hülasa GÜZEL AHLAKLI OLUR.
Onun için Yunus ve Mevlana ölümü sevgiliyle kavuşmak olarak görürler.
Biz bu geleneğin, bu ahlakın insanıyız. Biz Türkler, Oğuz Kaan dedemizden böyle gördük.
Her şeye rağmen ve inatla, "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
Fidanlar dikmen için sana dua eden kardeşinden…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, start verdi / 14.09.2025
- ‘Temel vatandaşlık geliri’ ya da MEM / 10.09.2025
- Siyasetin turnusolu, Hüseyin Baş / 07.09.2025
- Başka kapıdan besleniyorlar / 24.08.2025
- Değerli kardeşim… / 11.08.2025
- Komisyondakiler Türk milletine kulak vermeli / 10.08.2025
- Kim adına, ne karşılığında böyle bir yazı yazdınız? / 07.08.2025
- Kürt halkı azınlık değildir / 18.07.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı anlamak, devlete sahip çıkmaktır / 16.07.2025
- Beğenmiyorsanız gidersiniz / 13.07.2025
- ‘Temel vatandaşlık geliri’ ya da MEM / 10.09.2025
- Siyasetin turnusolu, Hüseyin Baş / 07.09.2025
- Başka kapıdan besleniyorlar / 24.08.2025
- Değerli kardeşim… / 11.08.2025
- Komisyondakiler Türk milletine kulak vermeli / 10.08.2025
- Kim adına, ne karşılığında böyle bir yazı yazdınız? / 07.08.2025
- Kürt halkı azınlık değildir / 18.07.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı anlamak, devlete sahip çıkmaktır / 16.07.2025
- Beğenmiyorsanız gidersiniz / 13.07.2025