Türkiye'de siyaset-mafya ilişkileri artık tek gündemimiz haline geldi.
İçişleri Bakanı'nın açıkladığı mafyadan 10 bin dolar maaş alan politikacının kim olduğu konusu açıklığa kavuşturulmayı bekliyor.
Yandaş gazetecilerin, bazı hakim ve savcıların aranan bir iş insanına ait geceliği 100 bin TL olan otellerde konakladığına dair iddialar, görüntüler ve daha saymakla bitmeyecek rezalet boyutundaki şeyler politikadaki çürümüşlüğün basın ve yargı da dahil hemen her yere sirayet ettiğini gösteriyor.
Kredi Yurtlar Kurumu borcunu ödeyemeyen öğrencilerin evine icra gönderen Ziraat Bankası'nın Demirören'in çektiği 750 milyon dolar kredi ödenmediği halde hiçbir icra girişiminde bulunmadığı iddiaları da bu zincirin halkalarından biri sadece…
Bu ve benzeri iddiaların doğru olup olmadığının araştırılması gereken TBMM Genel Kurulu'na geçtiğimiz hafta muhalefet tarafından getirilen 'devlet-mafya-siyaset ilişkileri araştırılsın' önerisi, AKP ve MHP'li milletvekillerinin oyları ile reddedildi.
Bu konuda KKTC, Türkiye'den daha dirayetli çıktı. KKTC Meclis'inde 25 yıl önce işlenen KKTC'de işlenen Kutlu Adalı cinayeti başta olmak üzere Türkiye'deki iddialar için oy birliğiyle bir araştırma komisyonu kuruldu.
Yani 2021 Türkiye'sinde KKTC'nin yaptığını yapıp, bu vahim iddiaların araştırılması sağlanamadı.
Bu durum, 'balık hafızalı' olmakla sık sık itham edilen vatandaşların gündeminden konunun düşmesinin beklendiğini ve gerçeklerin ortaya çıkmasının istenmediğini gösteriyor.
Burada elbette Meclis'te bulunan muhalefet partilerine büyük görev düşüyor. Bu konunun peşinin bırakılmaması şart.
Ortaya dökülen utanç verici kirli çıkar ilişkileri ağının 1996 yılında yaşanan Susurluk olayında açığa çıkan şeylerden kat kat fazla olduğu ifade ediliyor.
Türkiye'yi 20 yıldır yöneten AKP iktidarı, her fırsatta kendinden önceki dönemleri kötülemekteydi.
Ancak Susurluk olayı yaşandıktan 4 gün sonra Meclis'e gensoru verilmiş, sadece 9 gün sonra da bir araştırma komisyonu kurulmuş ve savcılar, yargı harekete geçmişti.
Yani bugün Türkiye olarak, hesap verilebilirlik ve yargının bağımsızlığı konusunda Susurluk olayının yaşandığı günlerden çok çok daha gerilerdeyiz.
'Rüşvet ülkesi' olduk…
Siyasetteki çürümüşlük ayyuka çıkınca şimdi 1990'larda İtalya'da siyasi yolsuzluklarla ilgili ulusal çapta yapılan yargı soruşturması, 'Temiz Eller Operasyonu'nun benzerinin ülkemizde de gerektiği çağrıları yükselmeye başladı.
Savcı Antonio Di Pietro'nun yönettiği Temiz Eller operasyonunda İtalya Meclisi'nde bulunan milletvekillerinin yarısından fazlası hakkında soruşturma açıldı.
400'den fazla şehir ve belediye meclisi yolsuzluk nedeniyle feshedildi.
Büyük devlet ihalelerini alabilmek için teklif veren İtalyan ve yabancı şirketler tarafından o yıllarda yıllık ödenen rüşvetin tahmini tutarının 4-5 milyar doları aştığı biliniyor.
İtalya'daki kirli çıkar ilişkileri üzerine kurulmuş bu yozlaşmış sisteme 'tangentopoli' adı verilmekteydi.
Komisyon anlamına gelen 'tangente' ile şehir anlamındaki 'poli'den türetilen bu terim Türkçeye 'rüşvet/komisyon şehri' olarak çevrilebilir.
Türkiye'deki yozlaşmış sistemi 'şehir' kelimesinin yeterince ifade edemeyeceğini düşündüğümden, Türkiye'deki mevcut kirli çıkar ilişkileri yumağına 'rüşvet ülkesi' ya da 'komisyon ülkesi' adı verilebilir.
Daha fazlası gerekiyor
Türkiye'deki siyasi kokuşmuşluğun ortaya saçılan küçük miktarının bile İtalya'daki Temiz Eller operasyonunda ortaya çıkarılan yolsuzluklardan kat kat fazla olduğu düşünülürse, Türkiye'ye temiz ellerin yetmeyeceği hemen anlaşılabilir.
Bizim ülkemizdeki kökü yıllar önceye dayanan bu pisliği, 'temiz eller' değil, 'temiz gönüller' ancak bertaraf edebilir. Zira Hz. Peygamberin ifade ettiği gibi, 'Her kap içindekini dışarı sızdırır.'
Ben Türkiye'nin ihtiyacı olan 'temiz gönüller' hareketinin merhum Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ın ömrünü vererek yetiştirdiği Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) kadroları olduğuna inanıyorum.
Yaptığı çalışmalarla özellikle genç neslin dikkatlerini üzerine çeken, aynı zamanda Türkiye'nin en genç lideri olan BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, çevresinde yek vücut olan Bağımsız Türkiye Partisi kadroları bence Türkiye'nin en büyük umududur.
Çünkü Türkiye siyasetine gelmesini istediğimiz temizlik ancak ve ancak, gönlü temiz, zihni temiz, kalbi ve elleri tertemiz bir kadroyla mümkün olabilir.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024