Yerinden yurdundan olan, kendisini koruyamayan ve sırf toplumun bireyi olması nedeniyle ve de tamamen kendi dışında gelişen olaylar neticesinde zarara uğrayan terör mağdurlarının zararı, nasıl karşılanacaktır?
Kendini koruyamayan vatandaş karşısında koruma ordusuyla gezenlerin sorumluluğu nedir? Bu soruya cevap ararken karşımıza "sosyal devlet" çıkmaktadır.
Bireyin yaşama hakkı, anayasayla devletin teminatı altına alınmıştır. Bireyin, kendisinin ya da yakınının hayat hakkının, terörist eylemlerle sınırlandırılması ya da yok edilmesi elbette devleti harekete geçirecek en büyük olgudur. Devlet bu konuda görevini yerine getirememiş veya yetersiz kalmışsa, vatandaşını koruyamamışsa, meydana gelen zararları devlet karşılayacaktır. Terör eylemleri sonucu zarara uğrayanların, maddi olsun mânevi olsun, bu zararlarının giderilmesi sosyal devlet olmanın da gereğidir.
Köyler boşaltılıyor ve zorunlu göç başlıyor. Terörle mücadele kapsamında köyü, mezrası boşaltılanların durumu ile terör tehlikesinden kurtulmak için kendi isteğiyle köyünden ayrılanlar arasında fark var mıdır? Zararlarının devlet tarafından karşılanması açısından bu soruyu soruyoruz. Bunun cevabı 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun'da var, şöyle: " Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir" (madde:1). Yasaya göre zarar tespit komisyonları kurulacak ve vatandaşın yargıya gitmeden devletle sulh olarak maddi zararları karşılanacaktır.
Sorumuza dönelim:
Köyü boşaltılanların taleplerini kabul eden komisyonlar, kendi istekleriyle ve terör tehlikesinden kaçmak için evinden köyünden ayrılanların isteklerini geri çevirmektedir.
Devlet sosyal devlet ise, terör burnunun dibine gelmiş vatandaşın, velev ki kendi isteğiyle olsun, köyünden ayrılmak zorunda kalması, zararlarının karşılanmasına engel teşkil etmemelidir. Vatandaşın kendi isteği dışında gelişen terör eylemlerinden sorumlu olan devlettir. Köyünden ayrılan kişi ister devlet ister terör zoruyla olsun zararda ise, ayrım yapılmaksızın zararlarının karşılanması hakkaniyet ve adalet gereğidir.
İşin ilginç tarafı, köyünü kendi isteğiyle terk etti diye talepleri komisyonca reddedilen vatandaşlar yargıya başvurmuşlar, mahkeme, aynı gerekçeyle davalarını reddetmiştir. Danıştay 10.Dairesi'nin kararları bu yoldadır. Bu vatandaşlara tavsiyemiz, 5233 sayılı yasaya göre değil, genel hükümlere göre dava açmalarıdır.
Kendini koruyamayan vatandaş karşısında koruma ordusuyla gezenlerin sorumluluğu nedir? Bu soruya cevap ararken karşımıza "sosyal devlet" çıkmaktadır.
Bireyin yaşama hakkı, anayasayla devletin teminatı altına alınmıştır. Bireyin, kendisinin ya da yakınının hayat hakkının, terörist eylemlerle sınırlandırılması ya da yok edilmesi elbette devleti harekete geçirecek en büyük olgudur. Devlet bu konuda görevini yerine getirememiş veya yetersiz kalmışsa, vatandaşını koruyamamışsa, meydana gelen zararları devlet karşılayacaktır. Terör eylemleri sonucu zarara uğrayanların, maddi olsun mânevi olsun, bu zararlarının giderilmesi sosyal devlet olmanın da gereğidir.
Köyler boşaltılıyor ve zorunlu göç başlıyor. Terörle mücadele kapsamında köyü, mezrası boşaltılanların durumu ile terör tehlikesinden kurtulmak için kendi isteğiyle köyünden ayrılanlar arasında fark var mıdır? Zararlarının devlet tarafından karşılanması açısından bu soruyu soruyoruz. Bunun cevabı 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun'da var, şöyle: " Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir" (madde:1). Yasaya göre zarar tespit komisyonları kurulacak ve vatandaşın yargıya gitmeden devletle sulh olarak maddi zararları karşılanacaktır.
Sorumuza dönelim:
Köyü boşaltılanların taleplerini kabul eden komisyonlar, kendi istekleriyle ve terör tehlikesinden kaçmak için evinden köyünden ayrılanların isteklerini geri çevirmektedir.
Devlet sosyal devlet ise, terör burnunun dibine gelmiş vatandaşın, velev ki kendi isteğiyle olsun, köyünden ayrılmak zorunda kalması, zararlarının karşılanmasına engel teşkil etmemelidir. Vatandaşın kendi isteği dışında gelişen terör eylemlerinden sorumlu olan devlettir. Köyünden ayrılan kişi ister devlet ister terör zoruyla olsun zararda ise, ayrım yapılmaksızın zararlarının karşılanması hakkaniyet ve adalet gereğidir.
İşin ilginç tarafı, köyünü kendi isteğiyle terk etti diye talepleri komisyonca reddedilen vatandaşlar yargıya başvurmuşlar, mahkeme, aynı gerekçeyle davalarını reddetmiştir. Danıştay 10.Dairesi'nin kararları bu yoldadır. Bu vatandaşlara tavsiyemiz, 5233 sayılı yasaya göre değil, genel hükümlere göre dava açmalarıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023