İngiltere'de gerçekleşen terör eylemini tasvip etmek ne kadar yanlışsa bu eylemi Müslümanların yaptığını iddia etmek de o kadar yanlıştır. Hal böyle iken Dünya kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan İslam'ın terörle bağdaştığı imajı, tüm Müslümanlara ve özellikle de Avrupa ve ABD'de yaşayan Müslümanlara artık zarar vermeye başlamıştır. Bu zarar ve tehditlerden Türk milleti olarak biz de nasibimizi alacağız. Çünkü Türk milleti Müslüman denildiğinde Batılılar için ilk akla gelen millettir. Bugün Arapları, sırf Müslüman oldukları için tehdit olarak algılayan mantık ve mantalitenin, gelecekte Müslüman Türk milletini tehdit olarak algılamayacağını düşünmek safdillik olmaz mı?İngiltere başbakanı Tony Blair terör saldırısından hemen sonra yaptığı açıklamada "hayat tarzımızı ve değerlerimizi savunmaya kararlıyız" diyerek bu terör saldırılarının Batının hayat tarzını ve değerlerini tehdit etiğini ifade etmiştir. Batının hayat tarzını ve değerlerini oluşturan en önemli etken Hıristiyanlık inancıdır. Dolayısıyla Batı inancının tehdit edildiğini düşünmektedir.Batının bu tehdit algılaması, Türk olsun Arap olsun tüm Müslümanları kapsamaktadır. Her ne kadar Blair, gerçek Müslümanların bu terör saldırısını desteklemediklerini ifade etse de hiç kimse bu şekilde düşünmemektedir. Batılı tüm liderler ve halklar bu tehdidi Hıristiyanlık inancına Müslümanların yönelttiğini düşünmektedirler.Batılılar tarafından sıklıkla kullanılmaya başlanan "gerçek Müslüman" teriminin de açıklığa kavuşması gerekmektedir. Gerçek Müslüman kimdir?Bu terimi ortaya atan Batı anlayışına göre gerçek Müslüman'dan kasıt "ılımlı İslam" anlayışına sahip olan Müslümanlardır. Ilımlı İslam, Batının yerleştirmek istediği Protestanlaştırılmış İslam anlayışıdır. Batı bunun provasını "Gerçek Furkan" adlı düzmece bir sözde kutsal kitabı Orta Doğu'da milyonlarca adet dağıtarak yapmıştır. Ilımlı İslam'ın ne olduğunu dinler arası diyalog sürecinde Türk milleti olarak yakından gördük ve sayıları kırk binlere ulaşan kilise evleri gibi etkilerini tüm şiddetiyle yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Batı dünyası, yerli Humper ve Lawrence'lar tarafından büyük bir iştiyakla yürütülen dinler arası diyalog çalışmalarıyla ılımlı İslam'ı kültürel olarak Türk toplumuna ve diğer Müslüman toplumlara kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Bununla eş zamanlı olarak kendi gizli servislerine organize ettirdikleri ABD ve İngiltere'deki terör eylemlerinin suçunu Müslümanların üzerine atarak Müslümanları işlemedikleri bir suç yüzünden gereksiz bir suçluluk psikolojisine sokmaya çalışmaktadırlar. Bu şekilde Müslümanların dinler arası diyalogun sunduğu zehirli fikirlere can simidi gibi sarılmalarını sağlamaya çalışıyorlar.Batı, bütün bu terör saldırılarını Müslümanların organize etmeyeceklerini ve isteseler de böyle eylemleri organize edecek teknolojiye sahip olmadıklarını çok iyi bilmektedir. Ama bütün medya ve iletişim araçlarını elinde tutan Batı için bir şeyi olduğundan farklı göstermek hiç de zor değildir.Bu bilgi çarpıtmasını Batılıların geçmişte de yaptığını görmekteyiz.ABD'nin geçmişindeki Kızılderili katliamları buna örnektir.Kızılderili dendiğinde ilk olarak aklınıza gelen nedir? diye insanlara sorsanız, eminim büyük ekseriyet "kafa derisi yüzen vahşi yerliler" olarak cevaplayacaktır. Oysa gerçek bundan çok farklıdır.ABD geçmişte öldürülen her Kızılderili için öldürenlere para ödülü vermeye başlamıştır. Ödülü hak etmeleri için insanlardan öldürdükleri Kızılderililerin kafa derilerini yüzmeleri istenmiş ve milyonlarca Kızılderili bu şekilde katledilmiştir. Kızılderililer de Amerikalıların kendi ölülerine yaptığı şeyin aynısını Amerikalıların ölülerine yapmıştır. Ama aradan geçen zaman zarfında medya ve ABD sineması olayı tam tersine çevirerek mağdurları katil göstermiş ve bunu dünya kamuoyuna da kabul ettirmiştir.İşte günümüzde El kaide üzerinden uygulanan senaryo, tarihin tekerrüründen ibarettir. ABD, Kızılderililere uyguladığı dezenformasyonu bu defa Müslümanlara uygulamaktadır. Maalesef bu konuda büyük mesafeler de almıştır. Batı, 11 Eylül saldırısını organize ederek İslam'ı terörle bağdaştırmaya çalışmalarını hız verdi. Bu süreçten İngiltere'deki terör saldırısına kadar epeyce de yol alındı. İngiltere'nin 11 Eylül'ü denen bu saldırıyla beraber artık bu süreç daha da hızlanarak devam edecektir. Batı bu eylemleri kullanarak Müslümanları kendi tarif ettiği ve şekillendirdiği ılımlı İslam anlayışına kanalize etmek istemektedir. Bu terör saldırılarıyla beraber Türk milleti ve diğer Müslüman milletlere olan baskı, sindirme ve psikolojik harp çalışmaları daha da artacaktır. Batı dünyası "Müslüman'ım" demekten bile utanacak hale gelene kadar Müslümanlara bu psikolojik baskıyı sürdürecektir. Devam eden süreçte ılımlı İslam anlayışını kabul etmeyen her Müslüman'ın terörist olduğu işlenmeye başlayacaktır. Nihai noktada ise ılımlı İslam denen Batının istediği bu anlayış bütün İslam ülkelerine hâkim olduğunda ise iş işten çoktan geçmiş olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024