Dede Korkut'lu dönemlerden Selçuklu ve Osmanlı'ya, Kuva-yı Milliye'den günümüze kadarki süreci kapsayan Türk kültürü tiyatro oyunu ile dile getiriliyor Ünlü Sanatçı Yıldız Kenter ile Talat Halman, "Çağlar Boyunca Türk Sanatları"nı tarih bilgileriyle süsleyerek tiyatro oyunu tadında sundu.
Gönül ekersen gönül biçersin
İbn-i Sina Hastanesi Hasan Ali Yücel Konferans Salonu'nda yapılan sunumda, Türk sanatlarını Göktürk destanından pasajlar okuyarak anlatmaya başlayan Kenter ve Halman, göçebe hayattan yerleşik hayata geçen 9. yüzyıl Türklerini Dede Korkut hikayeleriyle dile getirdiler. 11. yüzyılda yapılan Selçuklu mimari eserlerinin zarafetini anlatan Kenter ve Halman, bu dönemde yeşilin hem sanatın hem İslam'ın rengi olduğuna dikkati çektiler.
Nasrettin Hoca'nın esprili, nükteli zamanından Hacı Bektaşi Veli'ye geçen Halman ve Kenter, "İncinsen de incitme, gönül ekersen gönül biçersin" sözleriyle Bektaşiliğin yaşam bulduğunu kaydettiler.
Sanata gönül veren Osmanlı sultanları
13. yüzyılda Yunus Emre ve tasavvuf anlayışını şiirlerle sunan Kenter ve Halman, tasavvufun Mevlana'nın "Gel ne olursan ol yine gel" sözleriyle altın çağını yaşadığını ifade ettiler. Halman ve Kenter, Osmanlı İmparatorluğunun yayılması, genişlemesi ve savaşla dolu bir yaşamın sanatın gelişmesine engel olamadığını belirterek, pekçok Osmanlı sultanının resme ve şiire gönül verdiğini anlattılar.
Kenter ve Halman, Kanuni Sultan Süleyman'ın seferlerine bile nakkaşlar götürdüğünü belirterek, girilen şehirlerin peyzajlarının da bu ressamlar tarafından çizildiğini anlattılar. Savaşlarda askeri, zaferde halkı coşturan Mehter Marşı'nın Avrupalı bestekarlara ilham kaynağı olduğunu vurgulayan Kenter ve Halman, Fuzuli ile Nedim'in şiirlerinden de örnekler sunarak Osmanlı döneminde bilim zayıflasa da güzel sanatların hiç gerilemediğini ifade ettiler.
20. yüzyılın en büyük mimarı
Mimar Sinan'ın eserleriyle ilgili bilgiler de veren Halman ve Kenter, Sinan'ın 20. yüzyılın en büyük mimarı olduğunu ifade ettiler. Hacivat-Karagöz'ün toplumsal hicvin en önemli örneği olduğuna dikkati çeken Talat Halman ve Yıldız Kenter, orta oyunu ve meddahlarla birlikte sahne sanatlarına girildiğini kaydettiler. Anadolu'nun türkülerini Karacaoğlan'ın dizeleriyle dinleyenlere sunan Kenter, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nın ardından 625 yıllık hanedanın yıkılmasıyla, Mustafa Kemal Paşa ile Türk milletinin çağdaş uygarlığa adım attığını anlattı.
Gönül ekersen gönül biçersin
İbn-i Sina Hastanesi Hasan Ali Yücel Konferans Salonu'nda yapılan sunumda, Türk sanatlarını Göktürk destanından pasajlar okuyarak anlatmaya başlayan Kenter ve Halman, göçebe hayattan yerleşik hayata geçen 9. yüzyıl Türklerini Dede Korkut hikayeleriyle dile getirdiler. 11. yüzyılda yapılan Selçuklu mimari eserlerinin zarafetini anlatan Kenter ve Halman, bu dönemde yeşilin hem sanatın hem İslam'ın rengi olduğuna dikkati çektiler.
Nasrettin Hoca'nın esprili, nükteli zamanından Hacı Bektaşi Veli'ye geçen Halman ve Kenter, "İncinsen de incitme, gönül ekersen gönül biçersin" sözleriyle Bektaşiliğin yaşam bulduğunu kaydettiler.
Sanata gönül veren Osmanlı sultanları
13. yüzyılda Yunus Emre ve tasavvuf anlayışını şiirlerle sunan Kenter ve Halman, tasavvufun Mevlana'nın "Gel ne olursan ol yine gel" sözleriyle altın çağını yaşadığını ifade ettiler. Halman ve Kenter, Osmanlı İmparatorluğunun yayılması, genişlemesi ve savaşla dolu bir yaşamın sanatın gelişmesine engel olamadığını belirterek, pekçok Osmanlı sultanının resme ve şiire gönül verdiğini anlattılar.
Kenter ve Halman, Kanuni Sultan Süleyman'ın seferlerine bile nakkaşlar götürdüğünü belirterek, girilen şehirlerin peyzajlarının da bu ressamlar tarafından çizildiğini anlattılar. Savaşlarda askeri, zaferde halkı coşturan Mehter Marşı'nın Avrupalı bestekarlara ilham kaynağı olduğunu vurgulayan Kenter ve Halman, Fuzuli ile Nedim'in şiirlerinden de örnekler sunarak Osmanlı döneminde bilim zayıflasa da güzel sanatların hiç gerilemediğini ifade ettiler.
20. yüzyılın en büyük mimarı
Mimar Sinan'ın eserleriyle ilgili bilgiler de veren Halman ve Kenter, Sinan'ın 20. yüzyılın en büyük mimarı olduğunu ifade ettiler. Hacivat-Karagöz'ün toplumsal hicvin en önemli örneği olduğuna dikkati çeken Talat Halman ve Yıldız Kenter, orta oyunu ve meddahlarla birlikte sahne sanatlarına girildiğini kaydettiler. Anadolu'nun türkülerini Karacaoğlan'ın dizeleriyle dinleyenlere sunan Kenter, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nın ardından 625 yıllık hanedanın yıkılmasıyla, Mustafa Kemal Paşa ile Türk milletinin çağdaş uygarlığa adım attığını anlattı.