Ben tiyatro sanatını ta ilkokul öğrenciliğimden beri severim. Köy Enstitüsü Mezunu öğretmenim Merhum Kazım Uzun, köyümüzde her 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda bir piyes sahnelerdi. Sahne, öğrenci sıralarından, perde yatak çarşaflarından, perde hareketi ise iplik makaralarından olurdu. Gaz lambası ışığında köylülerimize öğrenciler tarafından oyun seyrettirilirdi.
Öğretmenimden esinlenerek ben de Hınıs'ın Güvendik köyünde aynı yöntemlerle 1961 yılında bir piyes sahnelemiştim. 108 köyü olan kasabada benim çalışmam ilkti. Akşamleyin erkeklere, gündüz ise kadınlara sahnelemiştim.
Ben tiyatroyu severim. Çünkü tiyatro, insanlığın dünyaya açılan gözüdür. Aynı zamanda göze kulağa hitap eden sanattır da. Tiyatronun işlevi, anlatmaktır. İnsanların mutluluğu, refahı, barışı, sağlığı hedeflemek için bildiklerini, gördüklerini, duyduklarını kendi çağının kültürüyle yoğurarak geleceğe aktarmaktır.
İlk kadın tiyatro sanatçımız Afife Jale'ye selam olsun. 13 Nisan 1919'da sahneye çıkan bu sanatsever insanı, minnetle anmak her sanatseverin borcudur.
İlk tiyatro eserimiz Şair Evlenmesi yazarı Şinasi'ye, Vatan Yahut Silistre yazarı Namık Kemal'e saygılar. O yürekli insanlar sanat yönünden kapılarımızı Batı'ya açmışlardır. Ruhları şad olsun.
Tiyatro metni bir edebi sanattır. Koreografi ile baleye, dansa; sahne ve kostümleri ile görsel sanatlara, müziği ile duygusallığa götüren ve insanlığa ulaştırılan sanattır.
Tiyatro, düşünce özgürlüğünü yok etmek isteyen baskıları, ırkçılığı, cinayetleri, çocuk yaşta evlilikleri, işkenceleri ortaya koyan bir yapıttır.
Geri kalmış veya geri bıraktırılmış toplum yöneticileri, tiyatro sanatından -daha doğrusu tüm sanatlardan- korkarlar. Ülkelerinde tiyatro eserinin sahnelenmesini istemezler. O nedenle de tiyatro binalarının yapılmasını ve açılmasını istemezler, var olan tiyatro binalarını da kapatma yoluna giderler.
Ne yazık ki Covid-19 nedeniyle tiyatrolarımız aylarca kapalı kaldı. Bu oluşum, yalnız dünyaya gözümüzü kapatmadı, ekonomik nedenlerle geleceğe umut veren tiyatrolar, kapılarına kilit vurmak zorunda kaldı. Oyuncuları yoksulluk içine sürüklendiler. Ne yazık ki devletten de gereken desteği göremediler.
27 Mart Tiyatrolar günü ve haftası ülkemizde ve dünyada mutlu biçimde kutlanamadı. Türk ve dünya uluslarının düştüğü ekonomik olumsuzluk, Ukrayna'da sürüp giden savaş, yıllardır komşu ülkelerdeki çıkar savaşları insanlarımızı karamsarlığa sürükledi ve sürüklemektedir.
Birinci ve ikinci Paylaşım Savaşları, tiyatro aracılığı ile nasıl insanlığa ulaştırılmışsa, Irak, Libya, Suriye ve Ukrayna savaşları da gelecek nesillere tiyatro yoluyla anlatılacak ve unutturulmayacaktır. Çünkü tiyatro, ortak belleği sürdürebilmek için tüm bu olumsuzlukları anlatmak zorundadır. Kesinlikle inanıyorum ki, tiyatronun katkısıyla ortak belleği besleyerek insanlarla, ülkelerle omuz omuza vererek insanca yaşanan ortamlar oluşturur ve katkısı olan sanatçıları hep birlikte alkışlarız.
Zaman; aklımızı, duyularımızı, hayallerimizi, geleneklerimizi, geleceklerimizi derinden anımsatma zamanıdır. Bu yaklaşım bireysel değil ortak oluşur. İşte tiyatro birliktelik için bir davettir.
Çünkü tiyatro, aynı zamanda bir okuldur.
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023