'Türk musikisi eser formları - 11' seslendirme dosyası:
XVIII. yüzyılda Abdülbâki Ârif'in kaleme aldığı mesnevi, aynı mahlası kullanan Ârif Süleyman Bey'in eseriyle karıştırıldığı gibi (DİA, I, 197) yanlışlıkla Sırrı Abdülbâki Dede adına da neşredilmiştir (Manzûme-i Mi'râc, İstanbul 1317). 319 beyitlik bu manzum-mensur eser devrinde bestelenmiştir. İsmâil Hakkı Bursevî'nin 478 beyit olan mi'râciyyesi (müellif hattıyla TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 1790, vr. 66b-82b) tasavvufî bir muhtevaya sahiptir. Nâyî Osman Dede'nin mi'rac kandillerinde okunmak üzere yazıp bestelediği Mi'râcü'n-nebî aleyhisselâm adlı tevşîhleri hariç 102 beyitlik eseri türün en tanınmış örneğidir (İstanbul 1310). Nahîfî'nin Mi'râcü'n-nebî isimli 1157 beyitlik mesnevisinde (Süleymaniye Ktp., Âşir Efendi, nr. 323, vr. 29b-58b) ilgili âyetler ve sahih hadisler başta olmak üzere diğer rivayetler ve ulemânın mi'raca dair görüşleri değerlendirilmiştir. Didaktik yönü ağır basan eserde şair Hz. Peygamber'i övdüğü beyitlerinde yüksek bir lirizme ulaşmıştır. Abdullah Salâhî Uşşâkī'nin bir mi'râciyyesinin bulunduğu kaydedilmekteyse de bunun, içinde mi'raca da yer verilen (üçüncü ve dördüncü bölümler) bir mevlid olduğu tesbit edilmiştir (Akkuş, s. 180-181). Şair ve hattat Ârif Süleyman Bey'in yanlışlıkla Reîsülküttâb Ârif Efendi'nin divanında da basılan (Bulak 1258, s. 18-32) mi'râciyyesi de (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2656) XVIII. yüzyılın başarılı örneklerindendir. Vak'anüvis Hâkim Mehmed Efendi'nin 432 beyitlik mi'râciyyesi müstezad şeklinde kaleme alındığı bilinen tek örnektir (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4477). Mecîdî de Mi'râciyye-i Risâlet-penâh aleyhisselâm adını taşıyan 289 beyitlik mesnevisinde (İÜ Ktp., TY, nr. 4009) konuyu tasavvufî açıdan ve oldukça lirik bir üslûpta yorumlamıştır. Yenişehir Fenerli Hâfız Ömer, 1204'te (1790) kaleme aldığı 318 beyitlik mi'râciyyesinde (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Manzum, nr. 1375) Hz. Peygamber'in Allah ile mülâkatı üzerinde durmuş, zühd, takvâ ve namaz gibi konuları işleyerek âdeta bir nasihatnâme meydana getirmiştir.
Hakkında yeterli bilgi bulunmayan Seyyidî'nin 143 beyitlik Der Beyân-ı Kıssa-i Mi'râc'ı ile (Ankara Cebeci Halk Ktp., Yazma, nr. 1061, vr. 62b-65a) XIX. yüzyıl Mevlevî şeyhlerinden Kilisli Aşkî Mustafa Efendi'nin Bahçe-i Letâif ve Lehçe-i Maârif adlı külliyatındaki 189 beyitlik mi'racnâmesi (Bilgin, s. 97-116) türün nisbeten kısa örneklerindendir. Süleyman Nazif'in babası Said Paşa'ya ait 119 beyitlik manzume devrin din aleyhtarlarının peygamberliği, mûcizeleri ve mi'racı inkârları karşısında mi'rac mûcizesini ispat amacıyla yazılmıştır (nşr. Kenan Erdoğan, "Klâsik Mi'râciyyelerden Farklı Bir Mi'râciyye: Said Paşa ve Mi'râciyyesi", Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sy. 12 [Erzurum 1999], s. 163-185). Edirne Müftüsü Mehmed Fevzi Efendi'nin Kudsiyyü's-sirâc fî nazmi'l-mi'râc adlı mesnevisi (İstanbul, ts.) müellife ait bir mi'rac ilâhisiyle on na't-ı şerif hariç 183 beyittir. Eserin dikkat çekici tarafı, mi'rac kandilinde okunmak üzere yazılıp bestelenmiş ve bu maksatla bahir aralarında müellif tarafından ilâhi ve tevşîhler yazılmış olmasıdır (mi'râciyye, şairin Mevlid ve Regāibiyye'siyle birlikte Mustafa Uzun tarafından neşredilmiştir, İstanbul 1996). Aynı müellifin Ḳudsiyyü'l-minhâc fî icmâli baḥs̱i'l-miʿrâc'ı ise (İstanbul 1314) Osmanlı sahasında bilinen tek Arapça manzum örnektir.
Kolağası Receb Vahyî'nin (ö. 1923) 542 beyitlik Minhâcü'l-mi'râc adlı mesnevisi (İstanbul 1315; Mi'râcü'l-beyân: Mi'racın Tasavvufî Boyutu, haz. Mustafa Tatcı – Cemâl Kurnaz, Ankara 1999) her biri farklı bir vezinle yazılmış sekiz ana başlık altında toplanmıştır. Eser, samimi ifadesi ve mi'rac motiflerinin orijinal buluşlarla değerlendirilmesi bakımından önemlidir. Son örnekler arasında Kerküklü Seyyid Abdüssettâr'ın Mi'râciyye Divanı (İstanbul 1326) ve Şeyh Muslihuddin Vahyî'nin Mi'râcü'l-beyân'ı da (Kastamonu 1327) anılmalıdır. Cemalettin Server Revnakoğlu, mi'râciyye yazdığı halde eserlerine henüz ulaşılamayan şu isimleri de kaydetmektedir: Üsküdarlı Seyyid Mehmed Nûri Efendi, Emîr Buhârî şeyhi Simkeşzâde Feyzî, Erzurumlu Şeyh Osman Sirâceddin Efendi, Beylerbeyili Arap Sâlih Bey. Balıkesirli Fatma Kâmile Hanım'ın (ö. 1921) mi'râciyyesi bir kadın tarafından kaleme alındığı bilinen tek eserdir. Kaynaklarda mi'râciyye şairi olarak gösterilen başka kişiler de vardır (Akar, Türk Edebiyatında Manzum Mi'râc-nâmeler, s. 203-204). Son devirde Mehmed Bahâeddin ile (Amasya 1339) Mehmed Lutfi de (Hülâsatü'l-beyân içinde, İstanbul 1974) mi'râciyye yazmıştır. Enver Tuncalp, Ali Genceli, Necip Fazıl Kısakürek ve Mustafa Âsım Köksal mi'rac konulu yeni tarz şiirler kaleme alan şairlerin başlıcalarıdır. Mi'râciyyeler na'tlar gibi derlenerek mi'râciyye veya na't-mi'râciyye mecmuaları düzenlenmiştir. Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan (Hamidiye, nr. 1200) Mecmûa-i Nuût-ı Nebeviyye bu tür derlemelerin güzel bir örneğidir.
Türk Din Mûsikisi. Kaynaklarda, mi'rac kandilinde mi'râciyye okuma âdetinin XVIII. yüzyılda Nâyî Osman Dede'nin mi'râciyyesiyle başladığı görüşü hâkimdir. Ancak Türk edebiyatında ilk mi'râciyyenin XII. asırda kaleme alındığı, ilk müstakil mevlid ve mi'râciyyenin de XV. yüzyılda yazılıp okunduğu düşünülürse bu tarih epey geçtir. Ayrıca XIV. yüzyılda Muînü'l-mürîd ile Hârizmî'nin Muhabbetnâme'si dinî toplantılarda okunmaktaydı. Yazıcızâde Mehmed'in Muhammediyye'si de yazılışından itibaren mevlid gibi okunduğuna göre bu eserdeki mi'rac faslının da mi'rac kandillerinde okunmuş olması mümkündür.
Kaynaklarda belirtildiğine göre bir kandil gecesinde Şeyh Mehmed Nasûhî Efendi, Üsküdar Doğancılar'daki tekkesinde Nâyî Osman Dede'den mevlid gibi okunmak üzere bir mi'râciyye yazıp bestelemesini istemiş, bunun üzerine Osman Dede kaleme aldığı eserini segâh, müstear, dügâh, nevâ, sabâ, hüseynî, nîşâbur makamlarında yedi bölüm (hâne) halinde besteleyip ilk defa burada okumuştur. Mevlidde olduğu gibi bahir aralarındaki güfteleri Mevlânâ ve Mehmed Nasûhî'ye ait olan tevşîhleri de Osman Dede bestelemiştir. Müstear hânesinin başında tevşîh yer almadığından eserde segâh, dügâh, nevâ, sabâ ve hüseynî makamlarında beş tevşîh mevcuttur. Yeni bir ebced notası icat etmiş olan Osman Dede'nin mi'râciyyesini notaya alıp almadığı bilinmemektedir. Eser geleneksel meşk usulüyle yaşatıldığı için nevâ bahri tevşîhiyle beraber Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhı şeyhi Mehmed Rûşen Efendi'nin (ö. 1891) ardından unutulmuştur.
Bu kısmı sonraları Balat şeyhi Hâfız Kemâleddin Efendi yeniden bestelemişse de tutunmamıştır. Tekkelerin kapatılmasından sonra dinî mûsikinin zayıflamasıyla birlikte mi'râciyye de unutulmaya yüz tutmuş, ancak Mehmet Suphi Ezgi ve Abdülkadir Töre tarafından değişik sanatkârlardan dinlenip ayrı ayrı notaya alınarak neşredilmiştir. Neyzen Emin Dede'nin Hopçuzâde Mehmed Şâkir Efendi'nin oğlu Şeyh Ali Rızâ Efendi'den notaya aldığı mi'râciyye ise elde değildir. Suphi Ezgi eseri 27 Haziran 1936'da Mehmet Sami'den notaya ve plağa almış, darb-ı Türkî usulüne oturtup bazı düzenlemelerde bulunarak Nazarî, Amelî Türk Musıkîsi adlı kitabında yayımlamıştır (İstanbul, ts., III, 102-143). Esere segâh makamındaki Arapça güfteli ilk tevşîhin ardından yirmi mısralık segâh hânesiyle girilmekte, hüzzama sık sık geçkiler yapılmakta ve eser segâhla sona ermektedir. On iki beyitlik müstear hânesinde ayrıca bayatî, mâye, segâh ve hüzzam geçkiler dikkati çeker. Ardından, Arapça matla'lı dügâh tevşîh ve Hz. Peygamber'in mi'raca davetini konu alan yirmi iki beyitlik sabâ, çârgâh, hicaz, hüseynî, acem ve bûselik makamlarında geçkilerin de yer aldığı dügâh hânesi gelmektedir. Bunu sabâ tevşîhi ve on altı beyitlik sabâ hânesi takip eder. Burada da dügâh, hüseynî, çârgâh, bestenigâr makamlarında geçkiler bulunur.
Farsça güftesi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye ait olan hüseynî tevşîhten sonra hüseynî hânesi gelir. Mi'racda olan bitenin anlatıldığı, dokuzunun bestesi unutulmuş otuz beş beyitlik bu bölümde gerdâniye, necd hüseynî, bûselik, acem, araban geçkiler vardır. Eser on bir beyitlik nîşâbur makamında münâcât hânesiyle sona ermektedir. Suphi Ezgi unutulan nevâ hânesine metninde yer vermediğinden bu neşir bir hâne eksik görünmektedir.
Hakkında yeterli bilgi bulunmayan Seyyidî'nin 143 beyitlik Der Beyân-ı Kıssa-i Mi'râc'ı ile (Ankara Cebeci Halk Ktp., Yazma, nr. 1061, vr. 62b-65a) XIX. yüzyıl Mevlevî şeyhlerinden Kilisli Aşkî Mustafa Efendi'nin Bahçe-i Letâif ve Lehçe-i Maârif adlı külliyatındaki 189 beyitlik mi'racnâmesi (Bilgin, s. 97-116) türün nisbeten kısa örneklerindendir. Süleyman Nazif'in babası Said Paşa'ya ait 119 beyitlik manzume devrin din aleyhtarlarının peygamberliği, mûcizeleri ve mi'racı inkârları karşısında mi'rac mûcizesini ispat amacıyla yazılmıştır (nşr. Kenan Erdoğan, "Klâsik Mi'râciyyelerden Farklı Bir Mi'râciyye: Said Paşa ve Mi'râciyyesi", Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sy. 12 [Erzurum 1999], s. 163-185). Edirne Müftüsü Mehmed Fevzi Efendi'nin Kudsiyyü's-sirâc fî nazmi'l-mi'râc adlı mesnevisi (İstanbul, ts.) müellife ait bir mi'rac ilâhisiyle on na't-ı şerif hariç 183 beyittir. Eserin dikkat çekici tarafı, mi'rac kandilinde okunmak üzere yazılıp bestelenmiş ve bu maksatla bahir aralarında müellif tarafından ilâhi ve tevşîhler yazılmış olmasıdır (mi'râciyye, şairin Mevlid ve Regāibiyye'siyle birlikte Mustafa Uzun tarafından neşredilmiştir, İstanbul 1996). Aynı müellifin Ḳudsiyyü'l-minhâc fî icmâli baḥs̱i'l-miʿrâc'ı ise (İstanbul 1314) Osmanlı sahasında bilinen tek Arapça manzum örnektir.
Kolağası Receb Vahyî'nin (ö. 1923) 542 beyitlik Minhâcü'l-mi'râc adlı mesnevisi (İstanbul 1315; Mi'râcü'l-beyân: Mi'racın Tasavvufî Boyutu, haz. Mustafa Tatcı – Cemâl Kurnaz, Ankara 1999) her biri farklı bir vezinle yazılmış sekiz ana başlık altında toplanmıştır. Eser, samimi ifadesi ve mi'rac motiflerinin orijinal buluşlarla değerlendirilmesi bakımından önemlidir. Son örnekler arasında Kerküklü Seyyid Abdüssettâr'ın Mi'râciyye Divanı (İstanbul 1326) ve Şeyh Muslihuddin Vahyî'nin Mi'râcü'l-beyân'ı da (Kastamonu 1327) anılmalıdır. Cemalettin Server Revnakoğlu, mi'râciyye yazdığı halde eserlerine henüz ulaşılamayan şu isimleri de kaydetmektedir: Üsküdarlı Seyyid Mehmed Nûri Efendi, Emîr Buhârî şeyhi Simkeşzâde Feyzî, Erzurumlu Şeyh Osman Sirâceddin Efendi, Beylerbeyili Arap Sâlih Bey. Balıkesirli Fatma Kâmile Hanım'ın (ö. 1921) mi'râciyyesi bir kadın tarafından kaleme alındığı bilinen tek eserdir. Kaynaklarda mi'râciyye şairi olarak gösterilen başka kişiler de vardır (Akar, Türk Edebiyatında Manzum Mi'râc-nâmeler, s. 203-204). Son devirde Mehmed Bahâeddin ile (Amasya 1339) Mehmed Lutfi de (Hülâsatü'l-beyân içinde, İstanbul 1974) mi'râciyye yazmıştır. Enver Tuncalp, Ali Genceli, Necip Fazıl Kısakürek ve Mustafa Âsım Köksal mi'rac konulu yeni tarz şiirler kaleme alan şairlerin başlıcalarıdır. Mi'râciyyeler na'tlar gibi derlenerek mi'râciyye veya na't-mi'râciyye mecmuaları düzenlenmiştir. Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan (Hamidiye, nr. 1200) Mecmûa-i Nuût-ı Nebeviyye bu tür derlemelerin güzel bir örneğidir.
Türk Din Mûsikisi. Kaynaklarda, mi'rac kandilinde mi'râciyye okuma âdetinin XVIII. yüzyılda Nâyî Osman Dede'nin mi'râciyyesiyle başladığı görüşü hâkimdir. Ancak Türk edebiyatında ilk mi'râciyyenin XII. asırda kaleme alındığı, ilk müstakil mevlid ve mi'râciyyenin de XV. yüzyılda yazılıp okunduğu düşünülürse bu tarih epey geçtir. Ayrıca XIV. yüzyılda Muînü'l-mürîd ile Hârizmî'nin Muhabbetnâme'si dinî toplantılarda okunmaktaydı. Yazıcızâde Mehmed'in Muhammediyye'si de yazılışından itibaren mevlid gibi okunduğuna göre bu eserdeki mi'rac faslının da mi'rac kandillerinde okunmuş olması mümkündür.
Kaynaklarda belirtildiğine göre bir kandil gecesinde Şeyh Mehmed Nasûhî Efendi, Üsküdar Doğancılar'daki tekkesinde Nâyî Osman Dede'den mevlid gibi okunmak üzere bir mi'râciyye yazıp bestelemesini istemiş, bunun üzerine Osman Dede kaleme aldığı eserini segâh, müstear, dügâh, nevâ, sabâ, hüseynî, nîşâbur makamlarında yedi bölüm (hâne) halinde besteleyip ilk defa burada okumuştur. Mevlidde olduğu gibi bahir aralarındaki güfteleri Mevlânâ ve Mehmed Nasûhî'ye ait olan tevşîhleri de Osman Dede bestelemiştir. Müstear hânesinin başında tevşîh yer almadığından eserde segâh, dügâh, nevâ, sabâ ve hüseynî makamlarında beş tevşîh mevcuttur. Yeni bir ebced notası icat etmiş olan Osman Dede'nin mi'râciyyesini notaya alıp almadığı bilinmemektedir. Eser geleneksel meşk usulüyle yaşatıldığı için nevâ bahri tevşîhiyle beraber Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhı şeyhi Mehmed Rûşen Efendi'nin (ö. 1891) ardından unutulmuştur.
Bu kısmı sonraları Balat şeyhi Hâfız Kemâleddin Efendi yeniden bestelemişse de tutunmamıştır. Tekkelerin kapatılmasından sonra dinî mûsikinin zayıflamasıyla birlikte mi'râciyye de unutulmaya yüz tutmuş, ancak Mehmet Suphi Ezgi ve Abdülkadir Töre tarafından değişik sanatkârlardan dinlenip ayrı ayrı notaya alınarak neşredilmiştir. Neyzen Emin Dede'nin Hopçuzâde Mehmed Şâkir Efendi'nin oğlu Şeyh Ali Rızâ Efendi'den notaya aldığı mi'râciyye ise elde değildir. Suphi Ezgi eseri 27 Haziran 1936'da Mehmet Sami'den notaya ve plağa almış, darb-ı Türkî usulüne oturtup bazı düzenlemelerde bulunarak Nazarî, Amelî Türk Musıkîsi adlı kitabında yayımlamıştır (İstanbul, ts., III, 102-143). Esere segâh makamındaki Arapça güfteli ilk tevşîhin ardından yirmi mısralık segâh hânesiyle girilmekte, hüzzama sık sık geçkiler yapılmakta ve eser segâhla sona ermektedir. On iki beyitlik müstear hânesinde ayrıca bayatî, mâye, segâh ve hüzzam geçkiler dikkati çeker. Ardından, Arapça matla'lı dügâh tevşîh ve Hz. Peygamber'in mi'raca davetini konu alan yirmi iki beyitlik sabâ, çârgâh, hicaz, hüseynî, acem ve bûselik makamlarında geçkilerin de yer aldığı dügâh hânesi gelmektedir. Bunu sabâ tevşîhi ve on altı beyitlik sabâ hânesi takip eder. Burada da dügâh, hüseynî, çârgâh, bestenigâr makamlarında geçkiler bulunur.
Farsça güftesi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye ait olan hüseynî tevşîhten sonra hüseynî hânesi gelir. Mi'racda olan bitenin anlatıldığı, dokuzunun bestesi unutulmuş otuz beş beyitlik bu bölümde gerdâniye, necd hüseynî, bûselik, acem, araban geçkiler vardır. Eser on bir beyitlik nîşâbur makamında münâcât hânesiyle sona ermektedir. Suphi Ezgi unutulan nevâ hânesine metninde yer vermediğinden bu neşir bir hâne eksik görünmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ayhan Haksal / diğer yazıları
- Türk musikisi eser formları - 23 / 21.11.2021
- Türk musikisi eser formları - 22 / 20.11.2021
- Türk musikisi eser formları - 21 / 07.11.2021
- Türk musikisi eser formları - 20 / 06.11.2021
- Türk musikisi eser formları - 19 / 31.10.2021
- Türk musikisi eser formları - 18 / 30.10.2021
- Türk musikisi eser formları - 17 / 12.09.2021
- Türk musikisi eser formları - 16 / 05.09.2021
- Türk musikisi eser formları - 15 / 29.08.2021
- Türk musikisi eser formları - 14 / 28.08.2021
- Türk musikisi eser formları - 22 / 20.11.2021
- Türk musikisi eser formları - 21 / 07.11.2021
- Türk musikisi eser formları - 20 / 06.11.2021
- Türk musikisi eser formları - 19 / 31.10.2021
- Türk musikisi eser formları - 18 / 30.10.2021
- Türk musikisi eser formları - 17 / 12.09.2021
- Türk musikisi eser formları - 16 / 05.09.2021
- Türk musikisi eser formları - 15 / 29.08.2021
- Türk musikisi eser formları - 14 / 28.08.2021