Türk'e durmak yaraşmaz

Bir kaç gün önce İsrail Ekonomi Bakanı Bennett, Bakanlar Kurulu toplantısında esir Filistinlilerin öldürülmesi gerektiğini söyledi. Bu sözler üzerine başka bir bakan 'Bu yasadışı' deyince 'Ben çok Arap öldürdüm. Bunda yanlış birşey yok' cevabını verdi. Yıllar önceye gidelim.. Şaron'un arkadaşı ve suç ortağı olan Meir Har-tzion ise Gazze'de yapılan bir İsrail baskınında masum bir Arap'ı sırtından bıçaklayarak şehid eder. Kendisiyle yapılan röportajda vicdan azabı duyup duymadığı sorulur. 'Hayır! Neden vicdan azabı duymalıyım ki?! Bir adamı tabancayla öldürmek çok kolaydır, tetiği çekersin hepsi bu kadar. Bıçak bambaşka birşey, gerçek bir silah. Fantastik bir duygu bu. Erkek olduğunu hissettiriyor insana' diye cevap vererek erkekliğini kanıtlar! İster Yahudi olsun ister Hristiyan hiç farketmez. Ehl-i kitabın müslümanlara olan kini ve nefreti hiç bir zaman son bulmamış ve bulmayacaktır da. Onlar inançlarının gereğini yerine getiriyorlar. Asıl mesele bizim içimizden çıkanların, bu milletten olduklarını iddia edenlerin icraatları.. 14 Mayıs 1948'de kurulan İsrail Devleti'ni 28 Mart 1949'da ilk tanıyan müslüman ülke Türkiye'dir.. İsrail'i fiili olarak tanıyan ilk başbakan Şemsettin Günaltay, İlk ziyaret eden başbakan Menderes.. 1967'de Türkiye-İsrail ilişkileri büyük bir gerginlik içine girip diplomatik ilişkiler kesildikten sonra yeniden ve ilk olarak ilişkileri elçilik düzeyinde başlatan ise Turgut ÖZAL'dır. İsrail ile 1996'da ilk kez askeri işbirliği anlaşması imzalayan isim Necmettin ERBAKAN... İsrail'i en kalabalık kadroyla ziyaret eden ilk ve tek başbakanımız ise ERDOĞAN'dır.. Görev icabı mı dersiniz, dönemin şartları mı dersiniz bilemem ama emin olun ki birbirlerini her fırsatta suçlayan meclisteki partilerin ve bugün yeniden iktidar olsalar bu millete sunacakları tek bir plan ve programları olmayan geçmişin denenmiş ve kokuşmuş partilerinin ve liderlerinin hepsi aynı yolun yolcusudurlar. Erdoğan'ın meşhur Davos zirvesinde Peres'e olan 'One Minute' çıkışından sonra İsrail ile yapılan silah anlaşması da samimiyetini anlamamıza yeter de artar. İstiklal Harbi yıllarında Yunanlılar Ege'yi işgal eder. İzmir'e gelen Yunan kralı çevre kasabalardan birini teftiş ederken şehid edilerek hendeğe atılmış bir sivilin cesedini görünce 'Bu kokmuş ölüyü neden gömmüyorsunuz?' diye sorar. 'Halka ibret olsun diye bırakıyoruz!' cevabını alınca; 'Başka öldürecek Türk mü yok. Bunu kaldırın, başka bir türkü yerine atın' der.  1096 yılında Haçlılar Kudüs'e girer. 40.000 müslüman kılıçtan geçirilir. Godofoi dö Buygam, Papa 2. Urban'a yazdığı mektupta 'Kudüs'te bulunan bütün müslümanları katlettik. Malumunuz olsun ki Süleyman mabedinde atlarımızın diz kapaklarına kadar müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz' diyerek barbarlıklarını belgelerler.. Osmanlı zamanında defalarca yardım ettiğimiz Fransızlar bile kendi ülkelerinde bitkilere büyük zarar veren bir kurt nevine 'Türk' adını vermişlerdir! 'Dinlerarası Diyalog'cular! 'Ilımlı İslam'cılar! 'Medeniyetler İttifakı' hayranları! Dünyanın neresinde kan akıyorsa o kan Müslüman kanı! Kendinize gelin! İhanetin adını cilalı kelimelerle örtmeyin. Davanızda samimi iseniz Irak'ta, Filistin'de, Kerkük'te, Keşmir'de ve Müslüman kanının aktığı yerde tahsis edin bu kardeşliği!  İhanetin sınırlarını zorluyoruz! Kılıçla Türk'ü alt edemeyeceğinin bilincinde olan Batı, yıllardır hep aynı oyunla içimizden çıkan, bizden görünen şahıslarla bu ülkeyi zarara uğratıyor. Yükseliş dönemimizin ruhunu yansıtan mütevazi Topkapı Sarayına karşılık, yıkılışımızı remzeden varsay taklidi Dolmabahçe Sarayı'nı Avrupa'dan alınan borç para ile 9 ton altın ve 41 ton gümüş kullanarak inşa ediyoruz! Truman doktrini çerçevesinde ABD'den borç 59 milyon dolar askeri yardım ile elde edilen askeri teçhizatın bakımı için ABD' ye her yıl 400 milyon dolarlık bakım ve ithalat parası ödüyoruz! ABD'nin en iyi üniversitelerinden biri olan Massachussets Institute of Technology' nin öğrenci yönetmeliğinde 'dini inançların gereğini yerine getirmekten dolayı bir derse veya imtihana giremeyen öğrenciye telafi imkanı tanınır' ibaresi vardır. Bizler kendi ülkemizde kendi hak davamızı yaşatamıyoruz! Kimliğinden uzaklaşan hastalıklı bir topluma dönüştük. Yıllardan beri vurgular Prof. Dr. Haydar BAŞ; Türk egemen olduğu zaman dünya yeniden o özlediği can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini doya doya yaşayacaktır. Yeter ki biz titreyip kendimize gelelim.  Nihat Sami Banarlı Amerikalı bir profesörle sohbet ederken söz batılılaşmadan açılınca profesörün Banarlı'ya söylediği sözler çok enteresandır: 'Siz tarihte defalarca başarı kazanmış bir milletsiniz. Bize veya başkalarına imrenmek neyinize? Biz yeni bir millet olduğumuz için, tarihte muvaffak olmuş milletlerin sırlarını araştırır, bulduğumuz ve uygun gördüğümüzü asrımıza tatbik ederiz. Sizden de aldığımız kıymetler vardır. Eğer ilerlemek istiyorsanız, muvaffak olduğunuz asırlarda hangi meziyetlerinizle, hangi usul ve teşkilatınızla kazandınız?  Bunları araştırın ve bulduklarınızı modernize edin. Kendi milli ve denenmiş temelleriniz üzerinde yükseliniz.'  Devlet ve medeniyet mirasımızın sırlarının bulunduğu ve dünyanın en büyük arşivi olan Osmanlı arşivini bizler doğru düzgün incelememişken, bine yakın Amerikalı ve yüze yakın İsrailli tarihçi yıllarca didik didik ediyor.  Ve bugün ABD'de sadece Enderun okulu hakkında hazırlanan uzman eser ve doktora tezlerinin sayısı 350 adet! 1600'lü yıllarda İspanya'da Engizisyon Mahkemeleri Müslüman İspanyollarla hristiyan İspanyolları temizliklerine bakarak ayırt edermiş. 'Ya sev ya terket' demek haddimizi aşmak olur. 'EY TÜRK! TİTRE VE KENDİNE GEL!'