Türkiye taciz skandallarıyla çalkalanıyor
TBMM'nin gölgesinde çocuklar sistematik tacize uğradı, mağdurların susması istendi, kurum yöneticileri sessiz kaldı... Bu skandallar patriyarkal sistemin çürümüşlüğünü ifşa ediyor. Artık örtbas değil, radikal reform ve hesap verilebilirlik zamanı
12.12.2025 10:37:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye, peş peşe patlak veren taciz skandallarıyla sarsılıyor. Özellikle TBMM lokantasında stajyer kız çocuklarına yönelik sistematik cinsel istismar iddiaları, toplumun vicdanını yaraladı. Bu olaylar, sadece bireysel sapkınlıkları değil, kurumsal ihmalleri ve patriyarkal yapının derin köklerini ifşa ediyor.
Olayların karanlık yüzü
Skandalların merkezinde, TBMM lokantasında Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı MESEM (Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi) stajyerleri yer alıyor. 15-16 yaşlarındaki kız öğrenciler, yıllardır meclis personeli tarafından cinsel taciz ve istismara maruz bırakılmış.
Olay, 16 yaşındaki bir mağdurun ailesinin 19 Kasım 2025'te şikayet dilekçesi vermesiyle su yüzüne çıktı; kızın aldığı müstehcen mesajlar delil oldu. 10'dan fazla çocuğun etkilendiği iddia edilirken, bazı kaynaklar tecavüz boyutuna işaret ediyor.
Paralel olarak, Kocaeli'deki Akdere Anadolu Lisesi'nde görevli bir polisin öğrencilere taciz ettiği, okul yönetiminin olayı örtbas etmeye çalıştığı ortaya çıktı.
İstanbul Erkek Lisesi'nde ise 24 Kasım'da yatakhanede darp ve taciz listeleri dolaşıma girdi. Kurum tacizi "normalleştiren" bir zihniyete sahip olmakla suçlanıyor. Bu olaylar, eğitim ve devlet kurumlarının "güvenli liman" olmaktan uzaklaştığını gösteriyor; taciz, en beklenmedik yerlerde sistematikleşmiş.
Soruşturmalar açıldı
TBMM Genel Sekreterliği, 20 Kasım'da idari inceleme başlattı. Bir aşçı memurluktan çıkarıldı ve tutuklandı; iki çalışanın iş akdi feshedildi. Mağdur çocuğa psikolojik destek sağlandı, ancak X platformunda yayılan paylaşımlar, olayın örtbas edildiğini iddia ediyor. "Kimseye anlatmayacaksın" baskısı ile mağdurlar susturulmaya çalışılmış.
Öte yandan CHP lideri Özgür Özel, "Utanç içindeyiz" diyerek kadın milletvekillerinin tepkisini savundu, polis engeli ise sansür algısını güçlendirdi.
Akdere Lisesi'nde ise veliler ve öğrenciler soruşturma talep ediyor, yönetim sessiz kalmakla suçlanıyor. Bu gelişmeler, #MeclisTaciz gibi etiketlerle sosyal medyada fırtına estirdi; binlerce paylaşım, feminist hareketleri canlandırdı. Ancak, tutuklamaların "yüzeysel" kaldığı eleştirisi hakim. 'Gerçek failler koruma altında mı?' sorusu vatandaşlar tarafından soruluyor.
Yetersizlik eleştirisi
TBMM'nin resmi açıklaması, "titiz inceleme" vurgusu yapıyor ancak bun "hasar kontrolü" olarak yorumlanıyor. Kurum, stajyerlerin denetimsiz bırakıldığını kabul etmiyor, oysa raporlar yıllardır süren bir "kültür"den bahsediyor.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2024'te 63 bin cinsel taciz soruşturması yapılmış, ama cezalar caydırıcı değil. DW'nin analizinde, ifşaların artması olumlu, fakat mağdurların reviktimizasyonu (yeniden mağdur edilmesi) yaygın. Eleştiri odağı ise neden erken uyarı sistemleri yok? Neden stajyer çocuklar "görünmez" kalıyor?
Bu açıklamalar, patriyarkal yapıyı sorgulamak yerine bireysel suçlulara indirgiyor, sistemik reformdan kaçınıyor.
Mağdurların sesi susturulmasın
Çözüm, suskunluğu kırmakla başlar. Öncelikle, bağımsız soruşturma komisyonları kurulmalı. TBMM ve okullarda "güvenli raporlama" hatları zorunlu kılınmalı. Eğitim müfredatına cinsiyet eşitliği ve taciz eğitimi entegre edilmeli; stajyerler için yaş sınırı ve denetim protokolleri getirilmeli.
Cezalar sertleşmeli. İstismar için müebbet hapis ve kamu görevinden ömür boyu men. Sivil toplum, mağdur destek ağlarını genişletmeli; X'teki kampanyalar gibi dijital ifşalar, yasal koruma altına alınmalı.
Sonuçta, bu skandallar Türkiye'nin aynası. Taciz, güç asimetrisinin ürünü. Mağdurların sesi susturulmasın; utanç, faillerin olsun.
Olayların karanlık yüzü
Skandalların merkezinde, TBMM lokantasında Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı MESEM (Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi) stajyerleri yer alıyor. 15-16 yaşlarındaki kız öğrenciler, yıllardır meclis personeli tarafından cinsel taciz ve istismara maruz bırakılmış.
Olay, 16 yaşındaki bir mağdurun ailesinin 19 Kasım 2025'te şikayet dilekçesi vermesiyle su yüzüne çıktı; kızın aldığı müstehcen mesajlar delil oldu. 10'dan fazla çocuğun etkilendiği iddia edilirken, bazı kaynaklar tecavüz boyutuna işaret ediyor.
Paralel olarak, Kocaeli'deki Akdere Anadolu Lisesi'nde görevli bir polisin öğrencilere taciz ettiği, okul yönetiminin olayı örtbas etmeye çalıştığı ortaya çıktı.
İstanbul Erkek Lisesi'nde ise 24 Kasım'da yatakhanede darp ve taciz listeleri dolaşıma girdi. Kurum tacizi "normalleştiren" bir zihniyete sahip olmakla suçlanıyor. Bu olaylar, eğitim ve devlet kurumlarının "güvenli liman" olmaktan uzaklaştığını gösteriyor; taciz, en beklenmedik yerlerde sistematikleşmiş.
Soruşturmalar açıldı
TBMM Genel Sekreterliği, 20 Kasım'da idari inceleme başlattı. Bir aşçı memurluktan çıkarıldı ve tutuklandı; iki çalışanın iş akdi feshedildi. Mağdur çocuğa psikolojik destek sağlandı, ancak X platformunda yayılan paylaşımlar, olayın örtbas edildiğini iddia ediyor. "Kimseye anlatmayacaksın" baskısı ile mağdurlar susturulmaya çalışılmış.
Öte yandan CHP lideri Özgür Özel, "Utanç içindeyiz" diyerek kadın milletvekillerinin tepkisini savundu, polis engeli ise sansür algısını güçlendirdi.
Akdere Lisesi'nde ise veliler ve öğrenciler soruşturma talep ediyor, yönetim sessiz kalmakla suçlanıyor. Bu gelişmeler, #MeclisTaciz gibi etiketlerle sosyal medyada fırtına estirdi; binlerce paylaşım, feminist hareketleri canlandırdı. Ancak, tutuklamaların "yüzeysel" kaldığı eleştirisi hakim. 'Gerçek failler koruma altında mı?' sorusu vatandaşlar tarafından soruluyor.
Yetersizlik eleştirisi
TBMM'nin resmi açıklaması, "titiz inceleme" vurgusu yapıyor ancak bun "hasar kontrolü" olarak yorumlanıyor. Kurum, stajyerlerin denetimsiz bırakıldığını kabul etmiyor, oysa raporlar yıllardır süren bir "kültür"den bahsediyor.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2024'te 63 bin cinsel taciz soruşturması yapılmış, ama cezalar caydırıcı değil. DW'nin analizinde, ifşaların artması olumlu, fakat mağdurların reviktimizasyonu (yeniden mağdur edilmesi) yaygın. Eleştiri odağı ise neden erken uyarı sistemleri yok? Neden stajyer çocuklar "görünmez" kalıyor?
Bu açıklamalar, patriyarkal yapıyı sorgulamak yerine bireysel suçlulara indirgiyor, sistemik reformdan kaçınıyor.
Mağdurların sesi susturulmasın
Çözüm, suskunluğu kırmakla başlar. Öncelikle, bağımsız soruşturma komisyonları kurulmalı. TBMM ve okullarda "güvenli raporlama" hatları zorunlu kılınmalı. Eğitim müfredatına cinsiyet eşitliği ve taciz eğitimi entegre edilmeli; stajyerler için yaş sınırı ve denetim protokolleri getirilmeli.
Cezalar sertleşmeli. İstismar için müebbet hapis ve kamu görevinden ömür boyu men. Sivil toplum, mağdur destek ağlarını genişletmeli; X'teki kampanyalar gibi dijital ifşalar, yasal koruma altına alınmalı.
Sonuçta, bu skandallar Türkiye'nin aynası. Taciz, güç asimetrisinin ürünü. Mağdurların sesi susturulmasın; utanç, faillerin olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.


















































































