Abant Toplantılarından bir diğeri 1920 Nisan 2004 tarihinde Amerika'nın John Hopkins Üniversitesinde Başkan Bush'un himaye ve desteğinde yapıldı. Bu toplantının onur konuğu Fethullah Gülen'di..... Eğer diyalog ülke dışında yaşayan papazlarla ve kiliselerle yapılacak ise, diyalogun olabilmesi için diyalog kuracağınız kişi, grup veya kurumların sizin varlığınızı kabul etmeleri gerekir. Müslümanlar, inançları gereği Hz. İsa'yı peygamber olarak kabul ederlerken Hıristiyanlar, Müslümanlığı bir din olarak bile tanımamaktadırlar. Örneğin meşhur filozof Hegel, İslamiyet'i yeni bir din değil de doğrudan doğruya Yahudiliğin bir devamı olarak görür. Onun bu görüşlerinde Hıristiyanlığın etkisi vardır (İzzetbegoviç,?). Yine meşhur sosyolog Weber, sosyologun çalışmalarında kendisini değer yargılarından kurtarması gerektiğini söylerken, kendisi buna uymayarak İslam dinini bir çöl dini olarak değerlendirmektedir (Freyer, 1968). Şu halde sizin varlığını reddedenlerle nasıl diyalog kuracaksınız? Hıristiyanlar, aslında diyalog adı altında monolog istemekte, kısacası "ben konuşayım sen dinle, sen dininden vazgeç, benim dinimi benimse" demek istemektedirler. Zaten Kur'an'da da Hz. Muhammed'e hitaben bir ayette de şöyle denilmektedir: "Dinlerine uymadıkça Yahudiler ve Hıristiyanlar asla senden razı olmayacaklardır"(Bakara: 120). Diğer bir ayette "Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanlara, "Yahudi ve Hıristiyan olunuz ki doğru yolu bulasınız" dediler"(Bakara: 135). Bugünkü Hıristiyanlar da aynı şeyleri söylemiyorlar mı ve bu maksatla Türkiye'de kiliseler açıp misyonerlik yapmıyorlar mı?Prof. Dr. Haydar Baş'a (1996) göre Dinlerarası Diyalogla ilgili olarak 1998-1999'da yapılan Abant toplantılarına her ne kadar tıkanma noktasındaki Türkiye'nin önünün açılması şeklinde bir amaç konmuşsa da, alınan kararlar İslam dinin akli yorumlarla yeniden ele alınması ve diğer dinler karşısında yeni bir pozisyona sokulması şeklinde ortaya çıkmıştır. Abant Toplantılarından bir diğeri 19-20 Nisan 2004 tarihinde Amerika'nın John Hopkins Üniversitesinde Başkan Bush'un himaye ve desteğinde yapıldı. Bu toplantının onur konuğu Fethullah Gülen'di. Yazar Ruşen Çakır'a (2004) göre ABD Dışişleri Bakanı da toplantıya çağrıldı. Toplantıya çağrılan bazı isimler: Siyasetçiler ve diplomatlar: Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Ali Babacan, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu, Temsilciler Meclisi üyesi Robert Wexler, CHP Milletvekili Kemal Derviş, emekli büyükelçiler Morton Abramowitz, Gündüz Aktan, Nelson Ledsky, David Mack, Mark Parris, Özdem Sanberk. Öğretim üyeleri: Fouad Ajami, John Esposito, John Voli, Augustus Richard Norton, Henri Barkey, Dale Eickelman, Cornell Fleischer, Hussain Haqqani, Mete Tuncay, Sabri Sayarı, İlber Ortaylı, Mithat Melen, Süleyman Seyfi Öğün. Araştırmacılar ve gazeteciler: Graham Fuller, Bülent Alirıza, Ali Bulaç, Cengiz Çandar, Fehmi Koru, Alan Makovsky, Cüneyt Ülsever, Ruşen Çakır, Şahin Alpay, Zeyno Baran.Bu toplantıya İstanbul Fener Rum Patriği Bartholomeos da bir mesaj göndererek şunları söylemiştir: "? Atatürk'ün çağdaş medeniyet düzeyine ulaştırma düşüncesi çok etkileyicidir. Türkiye'de Hıristiyan, Müslüman ve Musevi hoşgörü ve diyalog atmosferinde bir arada yaşamaktadır. Fethullah Gülen 10 yıldan fazladır, kendisine inananları, İslam ve bütün diğer dinler arasında diyalogun gerekliliği konusunda eğitmiştir." Bugüne kadar Fener Rum Patriği Bartholomeos, içeride ve dışarıda Türkiye'nin lehine hangi faaliyette bulunmuştur? Bilen varsa söylesin, öğrenelim. Bartholomeos, Trabzon'da Karadeniz'i Yunanistan'da gösteren haritalar dağıtacak kadar cüret sahibidir. Acaba bu Fethullah Gülen aşkı, nereden kaynaklanmaktadır? Aynı yıl Brüksel'de yapılan diğer Abant toplantısına katılanlar: Nilüfer Göle, Ahmet İnsel, Eser Karakaş, İlkay Sunar, İlter Turan, Mithat Melen, Niyazi Öktem, Kenan Gürsoy, Mehmet Altan, M. Ali Kılıçbay, Bekir Karlığa, Işıl Karakaş, Doğu Ergil, Ş. Ali Tekalan, Ömer Çaha, Ziya Öniş, Emin 1Köktaş; Dışişleri Bakanlığı'ndan Büyükelçi Murat Bilhan, emekli büyükelçi Gündüz Aktan; medya dünyasından Nazlı Ilıcak, Cengiz Çandar, Gülay Göktürk, Ali Bulaç, Fehmi Koru, Cüneyt Ülsever, Oral Çalışlar, Amberin Zaman, Hırant Dink, Murat Keskin, Erhan Başyurt, Güler Kömürcü; iş dünyasından İhsan Kalkavan, Ayhan Bermek, Rızanur Meral, Mehmet Demir, Tevfik Yamantürk, Eşref Ünsal, Mustafa Çıkrıkçıoğlu, Mustafa Günay, İlhan İşbilen. Toplantının onur konukları; Mehmet Sağlam, Ali Müfit Gürtuna, Lütfullah Kayalar. Organizasyonu yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak ve yardımcıları Cemal Uşşak, Faruk Tuncer, E. Tufan Aytav, Salih Yaylacı ile İsmail Konuk (Gülerce, 2004). Brüksel'deki Abant Toplantısı Avrupa Parlamentosu binasında yapılmıştır. Toplantıda konuşma yapanlar arasında ilginç isimler var. Katolik Prof. Rik Torfs, Avrupa Parlamentosu Enformasyon Bürosu Direktörü P. Thomas, Yunan Ortodoks Kilisesi Fransız Metropolitanı E. Adamakis, Türk Ermeni Ortodoks Patrikhanesi temsilcisi S. Mashalian, Ermeni soykırımı yapıldığını açıkça savunan Eser Karakaş, Almanya Protestan Kiliseleri Birliği Brüksel Temsilcisi Sabina Zanthier, Firenze Üniversitesi'nden Katolik Prof. Margiotta Broglio, Fener Rum Ortodoks Patrikliğini temsilen Fransa Metropoliti Emmanuel Adamakis... Toplantıya bir mesaj gönderen, Fethullah Gülen, "Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet hedefinin Avrupa Birliği vesilesiyle yeni bir noktaya geldiğini" söyledi (Bayraktar, 2004). Burada bir yoruma ihtiyaç yok diye düşünüyorum. Çünkü bu toplantıda kimlerle kimlerin bir araya geldiğini gördüğümüzde her şey ortaya çıkmış olmaktadır. Yazar Arslan Bulut, 25.10.2005 tarihinde Yeniçağ Gazetesinde özet olarak bu konuda şunları yazar: "1997 yılında Türkiye'nin ekonomik, kültürel ve askeri bağımsızlığının zayıflatıldığını görerek Türk aydınlarına farklılıkları bir kenara bırakarak Atilla İlhan'la "DevrimciTürkçü" diyalogunu başlattık. Bu hareketi kontrol altına almak isteyen iç ve dış güçler oldu. Hareketin bir merkezi olmadığı için kimi kontrol edeceğini bilemediler ve başarısız oldular. Bunu, sonunda Fethullah Gülen'e ihale ettiler. Fethullah Gülen ABD'den bu konuda şunları söyledi: "Ölseler bile bir araya gelemeyecek olanlar ulusal cephe adı altında yapay bir dalga oluşturdular. Bu kemiksiz, kimliksiz ve hedefsiz bir dalga, ama bunlar aşılacaktır." Ulusal dalgaya karşı çıkanlar, neredeyse dünyanın bütün papazları, hahamları, patrik ve zangoçları ile İstanbul, Vatikan ve ABD'de dinlerarası diyalogu kuran Fethullah Gülendir. Fethullah Gülen Roma'da papa tarafından kabul edildiğinde "Dinlerarası diyalog için papa misyonunun bir parçası olarak burada bulunuyorum" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.