Uzun süredir ilk defa yarınların nasıl olacağı kaygısını duymadan güne başladım.
Benim gibi milyonların da -yıllar sonra- aynı rahatlığı hissettiğine eminim.
İşsizlik endişesi duyan insanımızın; tarlasından ürünü sökülen çiftçimizin; üniversiteye ya giremezsem korkusu duyan gencimizin; 3 kuruş maaşla geçinmeye çabalayan emeklimizin; siftah etmeden gün geçiren esnafımızın, toplumdan adeta dışlanan özürlü vatandaşlarımızın vs. topyekün milletimizin bugüne dünden çok daha umutla başladığına; yarınlarına çok daha güvenle baktığına eminim.
Çünkü Türk insanı Atatürk'le alıştığı lider şahsiyete 18 Ağustos 2002 günü nihayet kavuşmuştur.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin 2. Olağanüstü Kongresi'nde Genel Başkanlığa seçilen Prof. Dr. Haydar Baş Bey, kısa sürede milletimizin gönlüne taht kurmuş; beklenilen lider olarak siyaset sahnesine doruk noktadan girmiştir.
Milletimize hayırlı olsun.
Bugün Türkiye'de ciddi bir lider sorunu mevcuttur.
İcazetini milletten alması gereken ve halkın içinden çıkarak onun ihtiyaçlarına cevap olması şart olan kadroları belirlemek liderin vazifesidir.
İktidara talip olanlar bu hassasiyetlere dikkat ederek kadrolarını belirlemeli ve bu kıstasa göre plan ve projeler hayata geçirilmelidir.
Mevcut sistemde ise bu vasıfları taşıyan bir lidere ve dolayısıyla onun belirlediği güçlü bir kadroya rastlamak imkânsızdır.
İcazetini ABD'den, AB'den alanlar, bu millet üzerinde ciddi hesapları olan dış çevrelerle menfaat birliği içinde hareket edenler maalesef uzun süredir bu ülkenin kaderidir.
Bu güçlerle yapılan birliktelikler istikametinde devlet ile milletin, sivil ile askerin, millet ile ailesinin arası bilinçli olarak açılmış ve dinli-dinsiz gibi sunî ayrımcılıklarla birlik ve beraberlik zedelenmiştir.
Yolsuzlukların, hortumlamaların engellenmediği; iç ve dış borç batağındaki ülkemizde başta iktisadî olmak üzere, siyasî, sosyal, kültürel vs. her sahada büyük bir çöküş dönemine girilmiştir.
Türk Milleti tarihte çok büyük badireleri aşmasını bilmiştir. Yeter ki onun önünde yol gösterecek, liderlik yapacak bir şahsiyet olsun.
Bugünkü badireleri de rahatlıkla aşacağı malumdur. Önemli olan millet ve devleti bir ve beraber yapacak istikameti belirleyecek lider sorunudur.
AB'den, IMF'den gelecek yardımlarla, ya da kalkınma projeleriyle bu işin halledilemeyeceği ise mevcut liderlerin başları her sıkıştıklarında buralardan yardım istemeleri ve geldiğimiz nokta ile bellidir.
1919'un şartlarını aratmayan bugünün Türkiye'sinde millet ancak 1919'un lideri Atatürk gibi bir lideri önüne katarsa bu bunalımları aşabilecektir.
Bu durumun başka bir çıkış yolu yoktur.
Müjdeler olsun ki, 18 Ağustos 2002 günü beklenilen lidere kavuşulmuştur.
Her sahadaki bağımsızlığı devletin ve milletin vazgeçilmezi olarak kabul eden; sivil-asker, devlet-millet kaynaşmasını esas alarak bir ve beraber olunmasıyla her meselenin üstesinden gelineceğini ısrarla vurgulayan Prof. Dr. Haydar Baş Bey, bugün milletimizin tek umududur.
"Ben 1919 senesi Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı.
İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milletine güvenerek işe başladım" diye yola çıkan Atatürk gibi, elinde milletine olan güveninden başka bir gücü olmayan Prof. Dr. Haydar Baş'ın yüklendiği vazife kendisinin de ifade ettiği gibi çok ağırdır.
Ancak milleti tamamen O'nun arkasındadır.
Yıllardır beklediği liderine kavuşan halkımız, iktidarında projeleriyle Türkiye'nin çok farklı noktalara taşınacağına emindir.
Parti başkanlığına seçilmeden milletimizin her sahadaki problemlerine çözüm olacak projeleri ve programları tespit etmiş olan Sn. Baş, bu sayede milletine verdiği değeri ve yapacaklarındaki samimiyeti de göstermektedir.
İlk defa iktidara talip olan bir partinin ve liderinin programını, müjdelerle dolu projelerini dinleyen milletimiz bu sebeple Prof. Dr. Haydar Baş'ı, başına taç etmiş ve O'nu iktidara giden yolda Genel Başkan olarak görmek istemiştir.
Milletine aşık bu insanın da bu ulvî vazifeyi kabulüyle, bugün Türkiye'nin ufku değişmiştir.
O'nun liderliğinde güçlü bir devlet, güçlü bir ordu ile şekillenecek Büyük Türkiye Cumhuriyeti, AB ya da başka güçlerin riyasetinde değil, milli projelerle lider ülke vasfına tekrar kavuşacaktır.
Belirlenen projeler ve müjdeler; öz kaynaklar değerlendirilerek hayata geçirildiğinde Türkiye, uydu ya da yarı sömürge devlet değil, kainat devleti olacaktır.
Yaşayan her Türk vatandaşına, ihtiyaçları istikametinde yardımlar yapılarak gerçek manada sosyal devlet hayata geçirilecek, milletin yüzü gülecektir.
Millet beklenilen liderine kavuşmuştur. Sırada, Türkiye'nin layık olduğu konuma taşınması vardır.
İnanıyorum ki, Prof. Dr. Haydar Baş 4 yılda bu devleti bir kainat devletine dönüştürecektir.
Kendisine, yüklendiği bu kutsal vazifesinde, çıktığı zorlu yolda başarılar diliyorum.
Benim gibi milyonların da -yıllar sonra- aynı rahatlığı hissettiğine eminim.
İşsizlik endişesi duyan insanımızın; tarlasından ürünü sökülen çiftçimizin; üniversiteye ya giremezsem korkusu duyan gencimizin; 3 kuruş maaşla geçinmeye çabalayan emeklimizin; siftah etmeden gün geçiren esnafımızın, toplumdan adeta dışlanan özürlü vatandaşlarımızın vs. topyekün milletimizin bugüne dünden çok daha umutla başladığına; yarınlarına çok daha güvenle baktığına eminim.
Çünkü Türk insanı Atatürk'le alıştığı lider şahsiyete 18 Ağustos 2002 günü nihayet kavuşmuştur.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin 2. Olağanüstü Kongresi'nde Genel Başkanlığa seçilen Prof. Dr. Haydar Baş Bey, kısa sürede milletimizin gönlüne taht kurmuş; beklenilen lider olarak siyaset sahnesine doruk noktadan girmiştir.
Milletimize hayırlı olsun.
Bugün Türkiye'de ciddi bir lider sorunu mevcuttur.
İcazetini milletten alması gereken ve halkın içinden çıkarak onun ihtiyaçlarına cevap olması şart olan kadroları belirlemek liderin vazifesidir.
İktidara talip olanlar bu hassasiyetlere dikkat ederek kadrolarını belirlemeli ve bu kıstasa göre plan ve projeler hayata geçirilmelidir.
Mevcut sistemde ise bu vasıfları taşıyan bir lidere ve dolayısıyla onun belirlediği güçlü bir kadroya rastlamak imkânsızdır.
İcazetini ABD'den, AB'den alanlar, bu millet üzerinde ciddi hesapları olan dış çevrelerle menfaat birliği içinde hareket edenler maalesef uzun süredir bu ülkenin kaderidir.
Bu güçlerle yapılan birliktelikler istikametinde devlet ile milletin, sivil ile askerin, millet ile ailesinin arası bilinçli olarak açılmış ve dinli-dinsiz gibi sunî ayrımcılıklarla birlik ve beraberlik zedelenmiştir.
Yolsuzlukların, hortumlamaların engellenmediği; iç ve dış borç batağındaki ülkemizde başta iktisadî olmak üzere, siyasî, sosyal, kültürel vs. her sahada büyük bir çöküş dönemine girilmiştir.
Türk Milleti tarihte çok büyük badireleri aşmasını bilmiştir. Yeter ki onun önünde yol gösterecek, liderlik yapacak bir şahsiyet olsun.
Bugünkü badireleri de rahatlıkla aşacağı malumdur. Önemli olan millet ve devleti bir ve beraber yapacak istikameti belirleyecek lider sorunudur.
AB'den, IMF'den gelecek yardımlarla, ya da kalkınma projeleriyle bu işin halledilemeyeceği ise mevcut liderlerin başları her sıkıştıklarında buralardan yardım istemeleri ve geldiğimiz nokta ile bellidir.
1919'un şartlarını aratmayan bugünün Türkiye'sinde millet ancak 1919'un lideri Atatürk gibi bir lideri önüne katarsa bu bunalımları aşabilecektir.
Bu durumun başka bir çıkış yolu yoktur.
Müjdeler olsun ki, 18 Ağustos 2002 günü beklenilen lidere kavuşulmuştur.
Her sahadaki bağımsızlığı devletin ve milletin vazgeçilmezi olarak kabul eden; sivil-asker, devlet-millet kaynaşmasını esas alarak bir ve beraber olunmasıyla her meselenin üstesinden gelineceğini ısrarla vurgulayan Prof. Dr. Haydar Baş Bey, bugün milletimizin tek umududur.
"Ben 1919 senesi Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı.
İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milletine güvenerek işe başladım" diye yola çıkan Atatürk gibi, elinde milletine olan güveninden başka bir gücü olmayan Prof. Dr. Haydar Baş'ın yüklendiği vazife kendisinin de ifade ettiği gibi çok ağırdır.
Ancak milleti tamamen O'nun arkasındadır.
Yıllardır beklediği liderine kavuşan halkımız, iktidarında projeleriyle Türkiye'nin çok farklı noktalara taşınacağına emindir.
Parti başkanlığına seçilmeden milletimizin her sahadaki problemlerine çözüm olacak projeleri ve programları tespit etmiş olan Sn. Baş, bu sayede milletine verdiği değeri ve yapacaklarındaki samimiyeti de göstermektedir.
İlk defa iktidara talip olan bir partinin ve liderinin programını, müjdelerle dolu projelerini dinleyen milletimiz bu sebeple Prof. Dr. Haydar Baş'ı, başına taç etmiş ve O'nu iktidara giden yolda Genel Başkan olarak görmek istemiştir.
Milletine aşık bu insanın da bu ulvî vazifeyi kabulüyle, bugün Türkiye'nin ufku değişmiştir.
O'nun liderliğinde güçlü bir devlet, güçlü bir ordu ile şekillenecek Büyük Türkiye Cumhuriyeti, AB ya da başka güçlerin riyasetinde değil, milli projelerle lider ülke vasfına tekrar kavuşacaktır.
Belirlenen projeler ve müjdeler; öz kaynaklar değerlendirilerek hayata geçirildiğinde Türkiye, uydu ya da yarı sömürge devlet değil, kainat devleti olacaktır.
Yaşayan her Türk vatandaşına, ihtiyaçları istikametinde yardımlar yapılarak gerçek manada sosyal devlet hayata geçirilecek, milletin yüzü gülecektir.
Millet beklenilen liderine kavuşmuştur. Sırada, Türkiye'nin layık olduğu konuma taşınması vardır.
İnanıyorum ki, Prof. Dr. Haydar Baş 4 yılda bu devleti bir kainat devletine dönüştürecektir.
Kendisine, yüklendiği bu kutsal vazifesinde, çıktığı zorlu yolda başarılar diliyorum.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002