Son günlerin yoğun tartışma gündemi, Amerika’nın içerdeki yerli işbirlikçilerinin marifetiyle bağımsız millî Türk devletinin yıkılıp, yerine paramparça kavimlere bölünmüş ve tamamen Amerika’nın sömürgesi haline getirilmiş bir çöplüğe döndürme projesi olan “Yeni Türkiye”yi inşa sürecidir. Bunun da temel taşı olan yeni Anayasa yapma gayretkeşlikleri içinde anayasadan milletimizin adı olan “Türk” kimliğini ve “Türklük” değer ve kavramlarını yok etme çalışmalarıdır. Bu şer projesi, çok boyutlu olarak uygulama alanına sokuldu. Bu bağlamda “Türk” adı, herkesi kucaklayan sosyolojik, hukuki ve kültürel bir kimlik adı olmaktan çıkarılıp Türk milletini oluşturan diğer etnik gruplar seviyesine indirgenmek isteniyor.
Amaç da devletimize, vatanımıza, egemenliğimize ortaklar ihdas etmek. Yani PKK talepleri doğrultusunda Türk’ün kanıyla kazandığı vatanı ve irfanıyla kurduğu bağımsız devleti, demokrasi ile elinden alınmak isteniyor. Bu konuda en çok yoğunlaştıkları konu da milletimizi kandırıp aldatarak mankurtlaştırmak ve sersemletmek. Türklüğü ısrarla biyolojik bir kimlik olan etnik kimliğe indirgemek istiyorlar. Bunu herkese kabul ettirebilirlerse o zaman şimdilik bölücülük, parçalayıcılık, kavmiyetçilik projeleri, daha sonra da PKK devleti projesi başarıya ulaşacaktır.
Biz de milletimize tek millet davasını yani sadece ve sadece “Türk milleti” gerçeğini iyice anlatmak zorunluluğu hissediyoruz. Türk, doğulur da, olunur da. Eğer ortada bir sorun varsa bu sorun, emperyalist Haçlı-Siyon ittifakının tahrik ettiği Kürtçülük, Türk düşmanlığına dayalı Kürt ırkçılığı sorunudur. Bu sorun, bu vatanda yaşayan herkesin: “Ben Türk’üm, biz hepimiz tek milletiz; Türk milletiyiz” demesiyle çözüme kavuşacaktır. Bu zor da değildir. Eskiden bu böyleydi ve sorun yoktu. Nitekim Türklüğün sosyolojik bir millet kimliği olduğuna bazı örnekler verelim.
Mehmet Niyazi’nin Türk Düşüncesi dergisinde aktardığı iki önemli olay var. Birisi şu: Mehmet Akif, bir şiirinde Zenci Musa’dan bahseder. Bu Zenci Musa, Osmanlı Devleti’nin istihbarat teşkilatı olan Teşkilat-ı Mahsusa mensubudur. 1917 yılında Birinci Dünya Paylaşım Savaşında 300.000 altını İngilizlere yakalanmadan Yemen’e kaçırır ve Tevfik Paşa’ya teslim eder. Edirne’nin geri alınışında da büyük yararlılıkları görülür. Yemen’de 39. Alay kumandanı Ali Sait Akbaytogan, Zenci Musa’ya emekli olmasını teklif edince o, tam bir Türk kimlik ve kişiliğiyle şöyle cevap verir: “Paşam, ben bu milletten emekli maaşı alacak adam mıyım, bin yıldır İslam’ın yükünü çeken, hizmet eden bir milletten.” Bu millet dediği de “Türk milleti”dir. Demek ki zenci de olsa bir kişi, Türk olabilir, kendisini Türk kabul edebilir.
Zenci Musa, Millî Mücadele’de Türk ordusuna işgalcilerden gizli olarak silah kaçırıyor. İstanbul İşgal Kuvvetleri komutanı General Harrington Zenci Musa’ya birlikte çalışmayı teklif eder: ”Seni altına boğarım bizimle çalışır mısın?” der. Bunun üzerine Zenci Musa, şu soylu cevabı verir:
“Her teklif herkese yapılmaz, bu savaş burada bitmedi, bunu bilin. Benim bir kumandanım var Eşref Bey, Malta’da sürgün, onu bekliyorum, bu bir. Benim bir dinim var: İslam, bir devletim var: Devlet-i Aliyye (yani Yüce Osmanlı Devleti) bu iki. Bu savaş burada bitmedi, bu da üç…”
Mehmet Niyazi’nin aktardığı ikinci önemli söz de şu: “Bir Arnavut doçent var, geçenlerde şöyle diyor: “Ben Türkçüyüm. Çünkü dünyada 334 milyon Türk var. Biz bunlara hitap ettiğimiz zaman bir güç oluruz.” (Türk Düşüncesi, S.2, 2013, s.44)
Türk’ün bol parasıyla semirip, çokça alkışını alarak şımarmış olanlar, “Ben Türk değilim, Arnavudum” derken bu sözü iyi düşünmeli.
Haçlı-Siyon şebekelerin kışkırtıcılığıyla Kürt ırkçılığı yapanlar da ilk Meclisin Diyarbakır milletvekili Diyap Ağa’nın şu hatırasını iyi düşünsünler. Diyap Ağa şöyle der:
"Bir kere de Lozan Konferansı sırasında kürsüye çıktım. Aha bizim memleket ahalisi Kürtmüş, orada bir Kürt Hükûmeti kuracaklarmış, bunu duyunca kızdım, kürsüye çıkıverdim. Gene sustular: “Lâilaheillallah Muhammedürresullallah” dedim. “Gerek Şafiî, gerek Hambelî, gerek Hanefî hepimizin kıblesi birdir. Meclisimiz, kulübümüz, dinimiz, milletimiz birdir. Biz Kürt değil, biz Türk’üz. Hepiniz Lâilaheillallah demişsiniz. Şimden sonra mı, ayrı bir din, ayrı bir millet olacağız.” dedim. Gene el çırptılar, İsmet Paşa ayakta kürsünün yanına gelmiş, sakalımın dibine yaklaşmıştı. O da coştu, o da el vurdu."
Yine “hepimiz Ermeniyiz” diye bağıranlara da şu örneği verelim.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve kendisini Türk milletine mensup kabul eden Levon Boğos Dabağyan şöyle der: “Ben Türk üniformasını giydim, Türk askeriyim. Türkiye Ermenistan`la savaşırsa bende savaşırım.”
(http://mehmetselimpolat.wordpress.com/2011/01/09/levos-dabagyan-turk-milleti-olmasa-turkiye-ermenileri-de-olmazdi/)
Amaç da devletimize, vatanımıza, egemenliğimize ortaklar ihdas etmek. Yani PKK talepleri doğrultusunda Türk’ün kanıyla kazandığı vatanı ve irfanıyla kurduğu bağımsız devleti, demokrasi ile elinden alınmak isteniyor. Bu konuda en çok yoğunlaştıkları konu da milletimizi kandırıp aldatarak mankurtlaştırmak ve sersemletmek. Türklüğü ısrarla biyolojik bir kimlik olan etnik kimliğe indirgemek istiyorlar. Bunu herkese kabul ettirebilirlerse o zaman şimdilik bölücülük, parçalayıcılık, kavmiyetçilik projeleri, daha sonra da PKK devleti projesi başarıya ulaşacaktır.
Biz de milletimize tek millet davasını yani sadece ve sadece “Türk milleti” gerçeğini iyice anlatmak zorunluluğu hissediyoruz. Türk, doğulur da, olunur da. Eğer ortada bir sorun varsa bu sorun, emperyalist Haçlı-Siyon ittifakının tahrik ettiği Kürtçülük, Türk düşmanlığına dayalı Kürt ırkçılığı sorunudur. Bu sorun, bu vatanda yaşayan herkesin: “Ben Türk’üm, biz hepimiz tek milletiz; Türk milletiyiz” demesiyle çözüme kavuşacaktır. Bu zor da değildir. Eskiden bu böyleydi ve sorun yoktu. Nitekim Türklüğün sosyolojik bir millet kimliği olduğuna bazı örnekler verelim.
Mehmet Niyazi’nin Türk Düşüncesi dergisinde aktardığı iki önemli olay var. Birisi şu: Mehmet Akif, bir şiirinde Zenci Musa’dan bahseder. Bu Zenci Musa, Osmanlı Devleti’nin istihbarat teşkilatı olan Teşkilat-ı Mahsusa mensubudur. 1917 yılında Birinci Dünya Paylaşım Savaşında 300.000 altını İngilizlere yakalanmadan Yemen’e kaçırır ve Tevfik Paşa’ya teslim eder. Edirne’nin geri alınışında da büyük yararlılıkları görülür. Yemen’de 39. Alay kumandanı Ali Sait Akbaytogan, Zenci Musa’ya emekli olmasını teklif edince o, tam bir Türk kimlik ve kişiliğiyle şöyle cevap verir: “Paşam, ben bu milletten emekli maaşı alacak adam mıyım, bin yıldır İslam’ın yükünü çeken, hizmet eden bir milletten.” Bu millet dediği de “Türk milleti”dir. Demek ki zenci de olsa bir kişi, Türk olabilir, kendisini Türk kabul edebilir.
Zenci Musa, Millî Mücadele’de Türk ordusuna işgalcilerden gizli olarak silah kaçırıyor. İstanbul İşgal Kuvvetleri komutanı General Harrington Zenci Musa’ya birlikte çalışmayı teklif eder: ”Seni altına boğarım bizimle çalışır mısın?” der. Bunun üzerine Zenci Musa, şu soylu cevabı verir:
“Her teklif herkese yapılmaz, bu savaş burada bitmedi, bunu bilin. Benim bir kumandanım var Eşref Bey, Malta’da sürgün, onu bekliyorum, bu bir. Benim bir dinim var: İslam, bir devletim var: Devlet-i Aliyye (yani Yüce Osmanlı Devleti) bu iki. Bu savaş burada bitmedi, bu da üç…”
Mehmet Niyazi’nin aktardığı ikinci önemli söz de şu: “Bir Arnavut doçent var, geçenlerde şöyle diyor: “Ben Türkçüyüm. Çünkü dünyada 334 milyon Türk var. Biz bunlara hitap ettiğimiz zaman bir güç oluruz.” (Türk Düşüncesi, S.2, 2013, s.44)
Türk’ün bol parasıyla semirip, çokça alkışını alarak şımarmış olanlar, “Ben Türk değilim, Arnavudum” derken bu sözü iyi düşünmeli.
Haçlı-Siyon şebekelerin kışkırtıcılığıyla Kürt ırkçılığı yapanlar da ilk Meclisin Diyarbakır milletvekili Diyap Ağa’nın şu hatırasını iyi düşünsünler. Diyap Ağa şöyle der:
"Bir kere de Lozan Konferansı sırasında kürsüye çıktım. Aha bizim memleket ahalisi Kürtmüş, orada bir Kürt Hükûmeti kuracaklarmış, bunu duyunca kızdım, kürsüye çıkıverdim. Gene sustular: “Lâilaheillallah Muhammedürresullallah” dedim. “Gerek Şafiî, gerek Hambelî, gerek Hanefî hepimizin kıblesi birdir. Meclisimiz, kulübümüz, dinimiz, milletimiz birdir. Biz Kürt değil, biz Türk’üz. Hepiniz Lâilaheillallah demişsiniz. Şimden sonra mı, ayrı bir din, ayrı bir millet olacağız.” dedim. Gene el çırptılar, İsmet Paşa ayakta kürsünün yanına gelmiş, sakalımın dibine yaklaşmıştı. O da coştu, o da el vurdu."
Yine “hepimiz Ermeniyiz” diye bağıranlara da şu örneği verelim.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve kendisini Türk milletine mensup kabul eden Levon Boğos Dabağyan şöyle der: “Ben Türk üniformasını giydim, Türk askeriyim. Türkiye Ermenistan`la savaşırsa bende savaşırım.”
(http://mehmetselimpolat.wordpress.com/2011/01/09/levos-dabagyan-turk-milleti-olmasa-turkiye-ermenileri-de-olmazdi/)
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015