TÜSİAD'dan net Merkez Bankası çıkışı
Patronlar kulübü TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, İstanbul'da yaptığı konuşmada, başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığını tartışma dışı bırakacak biçimde tesis etmek gerektiğine işaret ederek, "Düşen sadece TL’nin değeri değil birbirimize güvenimiz, mutluluk ve huzurumuz da geriliyor" dedi
19.10.2021 12:15:00
RECEP BAHAR / İSTANBUL
TÜSİAD'ın "Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa" başlıklı çalışmasının tanıtımı, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ve başta Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç olmak üzere TÜSİAD üyelerinin katılımıyla İstanbul'da fiziki olarak gerçekleşti. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, açılışta yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin geleceğine baktığımda, dünyadaki jeopolitik risklerin, sosyo-kültürel gerilimlerin, iklim değişiminin etkilerinin, bereketsiz ve dengesiz ekonomik büyümenin mahşerin dört atlısı olarak üzerimize geldiğini görüyorum. Bunların üzerine bir de geleceği şekillendiren teknolojik dönüşümün ekonomik, insani ve toplumsal boyutlarını eklemeliyiz" dedi.
Tehditler peş peşe karşımıza çıkıyor
Tehditlerin en başında jeopolitik gelişmelerin olduğuna işaret eden Özilhan, şunları söyledi: "Şimdi bir ucunda ABD'nin diğer ucunda Çin'in olduğu yeni bir çift kutuplu dünyaya, yeni bir soğuk savaş dönemine girip girmeyeceğimizi tartışıyoruz. Jeopolitik açıdan kritik bir coğrafyada yer alan ülkemiz küresel mimarideki bu gerilimden ziyadesiyle etkileniyor. İkinci tehdit iklim krizi. Son BM iklim raporu Akdeniz havzasının küresel ısınmadan en çok etkilenecek yerlerden biri olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye'nin yüzde 60'ı çölleşme riski ile karşı karşıya. Çevreci bir Türkiye hedefi için önlemlerimizi hızla almalıyız. Paris anlaşmasının Meclis'ten geçmesiyle Türkiye anlaşmayı onaylamayan 6 ülkeden biri olmaktan çıktı. Önlem almakta gecikmek, bugün doğal kaynakları özensiz tüketmenin maliyetini gelecek kuşaklara ödetmek anlamına geliyor. Bu yanlış olduğu gibi, artık devam ettirilebilir bir yaklaşım da değil. Üçüncü önemli tehdit alanı sosyo-kültürel alan. Ekonomik veya siyasi zorlukların yol açtığı büyük göçmen akımları, yetersiz ve dengesiz ekonomik büyüme ve sosyo-kültürel farklılıklar birleştiğinde ciddi gerilimler üretiyor ve tepkisel davranışlara yol açıyor. Dördüncü başlık ise ekonomi… Büyümeli ve kişi başı gelirimizi artırmalıyız. Çünkü herkes refah artışı ister. Bu doğrultuda en önemli adımlar, piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını güçlendirmek ve başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığını tartışma dışı bırakacak biçimde tesis etmektir. Bütün sorunların birbirine bağlandığı, birindeki çözümün mutlaka diğerlerini de dikkate alması gerektiği bir noktadayız.
Cari açık ve bütçe açığına beceri açığı, bilgi açığı, liyakatli kadro açığı ve yönetişim açığı da ekleniyor. Düşen sadece TL'nin değeri değil, su rezervlerimiz, birbirimize güvenimiz, ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı, mutluluk ve huzurumuz da geriliyor. Faiz ve enflasyonun yanı sıra emisyonları, hava, su ve toprak kirliliğini de azaltmak gerekiyor. Üretimin, tüketimin, yatırımların artmasına ihtiyaç duyduğumuz kadar, hak ve özgürlük alanlarının genişlemesine de ihtiyaç duyuyoruz."
Demokrasi ve laiklik vurgusu
Gelişmiş, adil, saygın ve çevreci bir Türkiye inşa edilmesini sağlayacak kurumlar arasında özellikle laiklik ve demokrasinin önemli olduğunu savunan Özilhan, "Demokrasi ve laiklik, farklılıklarımızın bizi bölen, ayıran fay hatlarına dönüşmek yerine kültürel ve düşünsel iklimimizi besleyen, bilimde, sanatta, teknolojide ileri gitmemizi mümkün kılan zenginlikler haline gelmesini sağlar. Türkiye'nin de modernleşme sürecinde laiklik adeta ülkenin ve demokrasinin çimentosu olmuştur. Sorunlarımızı geleceğe öteleyerek devam etme şansımız kalmadığı bir noktadayız. Çünkü o gelecek artık geldi."