ABD 'de Kenedy dönemi Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı ve zamanında Lehman Brothers yöneticilerinden George Ball, Uluslararası Ticaret Odası'nda yaptığı konuşmasında "yaşayarak, eylem içinde gördük ki, ulus devletlerin politik sınırları modern iş yaşamının görüş alanını ve etkinlilerini belirleyemeyecek kadar dar ve kısıtlıdır" demektedir.
Gerçekten de DB tarafından hazırlanan Washington Sözleşmesi ile 14 Ekim 1966 yılında ICSID Tahkim yapılanması oluşturularak global firmalar ile devletler aynı seviyeye getirilmişlerdir.
Devletler firmaların önünde aciz bırakılmaktadırICSID'nin kuruluş maddelerinde yer alan açıklamada; ulusal devletlerin mahkemelerinin görevi, alınan Tahkim kararlarının tanınmasını ve icrasını sağlamaktır, denmektedir. Aynı şekilde MAİ -Yatırımlar Hakkında Çok Taraflı Anlaşma- ile de yapılmak istenen, ulus devletlerin siyasi sınırları içerisindeki yetkilerinin tamamının ellerinden alınmasını ve ülkelerin global firmaların talan alanı haline getirilmesini sağlamaktır. 1998 yılında, gelen tepkiler sebebiyle ile ertelenen tasarı, Millenyum raundunda yine gündeme alınarak devletlere imzalatılmak istenmektedir. Devletlerle global firmalar arasındaki ihtilafları Tahkim'e taşıyan anlaşmalar neticesinde ülkelerin ticari kaderleri, global firmaların etki alanında olan kurulların vereceği karara terk edilmiş durumdadır. Yeri gelmişken sermaye ve kalkınmaya dair şu gerçeği belirtelim: Kalkınmak için ülkelerin yabancı sermayeye ihtiyacı olduğu görüşü son derece yanlıştır.
Ülkeler yerli sermayelerini devreye koymalıdırÜretimin devreye girmesi için elbette sermayeye ihtiyaç vardır. Ancak bu ihtiyaç, yerli sermaye, emisyon ve maliyetsiz para ile çok rahatlıkla devletler tarafından karşılanabilir. Sosyal Devlet/Milli Devlet anlayışımızda devletler, kendi kendine yeter bir kalkınma modeline sahiptirler. Dolayısıyla kalkınmaları için gerekli olan sermayeyi, üretimi devreye sokacak ve tüketimle onu dengeleyecek şekilde emisyon ile karşıladıklarında, herhangi bir global odağa veya yabancı bir devlete ihtiyaç duymayacaklardır. Bu bağlamda iktisadi bağımsızlığın, siyasi istikrarın ve bağımsızlığın temelini teşkil ettiği unutulmamalıdır.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Cornelia Versteegh / Amsterdam Üniversitesi, HollandaHer ülke kendi imkanlarıyla kalkınabilirProf. Dr. Haydar Baş'ın Milli Devlet-Sosyal Devlet anlayışında her devletin ve halkların kendi Milli imkanlarıyla kalkınması öngörülmektedir. Aksi taktirde küresel faktörlerin bağımlısı olmaktan kurtulamazlar. Sayın Baş bu tezi ile her devletin ve ulusun bağımsızlığını esas almaktadır. Sosyal Devlet modelinde her devletin kalkınması mümkün olacağı için ülkeler arasında dengeleri bozacak sayıda yoğun işçi transferine ihtiyaç olmayacaktır. Ayrıca Milli Devlette "Avrupa vatandaşlığı" gibi bir takım zorlamalara da gerek yoktur. Haydar Baş bu yaklaşımı ile problemleri olduğu yerde çözerek zorlama çözümlere ve müdahalelere imkan vermemektedir. Avrupa sosyal eşitsizliklerini nasıl çözebilir? Sosyal sistemine akıttığı 'kıt' kaynakları nasıl yeniden dağıtabilir? Avrupa bu soruların cevabını arıyor, halen daha bulabilmiş değil. Sayın Baş, Avrupa birliği anlayışının topluma sosyal adalet getiremeyeceğini ayrıca bu birliğin Milli Devletlere meydan okumak olduğunu çok öncelerden görmüş olacak ki bütün projelerini insan üzerinden sistemleştiriyor. Böylece problemleri doğmadan çözüyor.
Gerçekten de DB tarafından hazırlanan Washington Sözleşmesi ile 14 Ekim 1966 yılında ICSID Tahkim yapılanması oluşturularak global firmalar ile devletler aynı seviyeye getirilmişlerdir.
Devletler firmaların önünde aciz bırakılmaktadırICSID'nin kuruluş maddelerinde yer alan açıklamada; ulusal devletlerin mahkemelerinin görevi, alınan Tahkim kararlarının tanınmasını ve icrasını sağlamaktır, denmektedir. Aynı şekilde MAİ -Yatırımlar Hakkında Çok Taraflı Anlaşma- ile de yapılmak istenen, ulus devletlerin siyasi sınırları içerisindeki yetkilerinin tamamının ellerinden alınmasını ve ülkelerin global firmaların talan alanı haline getirilmesini sağlamaktır. 1998 yılında, gelen tepkiler sebebiyle ile ertelenen tasarı, Millenyum raundunda yine gündeme alınarak devletlere imzalatılmak istenmektedir. Devletlerle global firmalar arasındaki ihtilafları Tahkim'e taşıyan anlaşmalar neticesinde ülkelerin ticari kaderleri, global firmaların etki alanında olan kurulların vereceği karara terk edilmiş durumdadır. Yeri gelmişken sermaye ve kalkınmaya dair şu gerçeği belirtelim: Kalkınmak için ülkelerin yabancı sermayeye ihtiyacı olduğu görüşü son derece yanlıştır.
Ülkeler yerli sermayelerini devreye koymalıdırÜretimin devreye girmesi için elbette sermayeye ihtiyaç vardır. Ancak bu ihtiyaç, yerli sermaye, emisyon ve maliyetsiz para ile çok rahatlıkla devletler tarafından karşılanabilir. Sosyal Devlet/Milli Devlet anlayışımızda devletler, kendi kendine yeter bir kalkınma modeline sahiptirler. Dolayısıyla kalkınmaları için gerekli olan sermayeyi, üretimi devreye sokacak ve tüketimle onu dengeleyecek şekilde emisyon ile karşıladıklarında, herhangi bir global odağa veya yabancı bir devlete ihtiyaç duymayacaklardır. Bu bağlamda iktisadi bağımsızlığın, siyasi istikrarın ve bağımsızlığın temelini teşkil ettiği unutulmamalıdır.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER
Prof. Dr. Cornelia Versteegh / Amsterdam Üniversitesi, HollandaHer ülke kendi imkanlarıyla kalkınabilirProf. Dr. Haydar Baş'ın Milli Devlet-Sosyal Devlet anlayışında her devletin ve halkların kendi Milli imkanlarıyla kalkınması öngörülmektedir. Aksi taktirde küresel faktörlerin bağımlısı olmaktan kurtulamazlar. Sayın Baş bu tezi ile her devletin ve ulusun bağımsızlığını esas almaktadır. Sosyal Devlet modelinde her devletin kalkınması mümkün olacağı için ülkeler arasında dengeleri bozacak sayıda yoğun işçi transferine ihtiyaç olmayacaktır. Ayrıca Milli Devlette "Avrupa vatandaşlığı" gibi bir takım zorlamalara da gerek yoktur. Haydar Baş bu yaklaşımı ile problemleri olduğu yerde çözerek zorlama çözümlere ve müdahalelere imkan vermemektedir. Avrupa sosyal eşitsizliklerini nasıl çözebilir? Sosyal sistemine akıttığı 'kıt' kaynakları nasıl yeniden dağıtabilir? Avrupa bu soruların cevabını arıyor, halen daha bulabilmiş değil. Sayın Baş, Avrupa birliği anlayışının topluma sosyal adalet getiremeyeceğini ayrıca bu birliğin Milli Devletlere meydan okumak olduğunu çok öncelerden görmüş olacak ki bütün projelerini insan üzerinden sistemleştiriyor. Böylece problemleri doğmadan çözüyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.