Celal Talabani, ABD, İngiltere ve Geçici Irak Yönetimi'nden Kerkük konusunda yazılı güvence aldığını ilan etmesinden sonra, ortalık karıştı.
Esasen bu bölgedeki hesapları, bu coğrafyada Kürdistan yapılanmasının düşünüldüğünü Prof. Dr. Haydar Baş Bey 15-20 yıldan beri, Yenimesaj Gazetesi, Meltem TV ve de Mesaj TV 10 yıldan beri gündem etmektedir.
Yaşanan gelişmeler Haydar Beyi bir kez daha haklı çıkardı.
Haydar Beyin uyarıları sadece Kuzey Irakla da sınırlı değil, "Eğer bu coğrafyada Kürdistan devleti kurulursa bu merkezi otoritenin Türkiye'nin Güneydoğusunu, Suriye'yi ve İran'ı bölünmeye götürebileceği" uyarısını da yapmaktadır.
Dikkatinizi çekerim! Kuzey Irak'taki Kürtler, Kuzey Irak'a "Kürdistan'ın güneyi" demektedirler.
1991 yılında Sayın Baş, "oyun Türkiye üzerinde oynanıyor" uyarısını da yapmıştı ve her geçen gün gelişen olaylar o noktaya doğru geliyor.
Talabani aldığı güvencede, 30 Ocak seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, Irak Geçici Devlet Yasası'nın Saddam döneminde Kerkük'ten sürülenlerin geri dönmesini içeren 58. maddesi uygulanacak ve netice olarak Kerkük Kürt bölgesine bağlanacak.
Güvenceler arasında, seçim sonrası Kerkük'ü Kürt yönetimine bağlamak için referanduma gidilmesi ve 11 ay sonra yeniden mahalli seçim yapılması yer alıyor.
İngiliz Financial Times gazetesinin haberine göre:
"Kerkük'te evlerinden ayrılmış Kürtlere oy verme hakkı verilmesi, bu bölgede seçimin sonucunu değiştirebilir. Irak seçim komisyonuna göre, bu karar fazladan 100 bin Kürt'ün oy kullanmasını sağlayacak ve bu da bölge meclisinde dengelerin Kürtler lehine kaymasını artıracaktır. Kürtler seçimde zaferi, Kerkük'ü özerk Kürt bölgesine dahil etme yolunda bir adım olarak görüyor. Cesaretlerini artıran bir unsur da Ankara'nın Avrupa Birliği ile görüşmeleri ivme kazandıkça Kerkük konusunda Türkiye'nin muhalefetinin zayıflayacağı görüşü."
Her zaman merak etmişimdir, Kürdistan kurulmasına rağmen, siyasi isimleri belli olmasına rağmen ve hatta para basmasına rağmen niçin ilan edilmedi?
Eğer ilan edilmiş olsaydı Kerkük'ü alma şansları olmayacaktı. Şimdi ise Irak demokratik(?) seçimlerini de kullanarak dışarıdan demografik yapıyı değiştirme senaryosuyla işi oldu bittiye getirecekler.
Kerkük'ün yönetimini ellerine geçirince buradaki Türkmenlerin vay haline.
Nasıl Irak'ta milli mücadele verenler direnişçi denilip terörist ilan edildiyse, burada oluşacak haksızlıklara ve de müdahalelere direnen Türkmen kardeşlerimiz de aynı muameleye maruz kalacak.
Bizim yetkililerimiz ise hala kınamaya ve kaygı duymaya devam edecekler.
Halbuki kınama ve kaygı duyma diplomasisi çoktan geçti.
Göz göre göre tapusu hala bizde olan Kerkük'ü kaybediyoruz.
Aylık basın değerlendirmesi yapan Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ bakın bu gelişmeler hakkında ne diyor:
"Böyle bir gelişme Türkiye için de önemli bir güvenlik sorunu oluşturacaktır".
"Kuzey Irak'taki terörist unsurlara askeri müdahale konusunda Türkiye ve ABD aynı noktada değildir".
Eğer Prof. Dr. Haydar Baş Beyin 15-20 yıl öncesinden durumu fark ederek yaptığı uyarılar değerlendirilip ona göre bir takım siyasi ve askeri adımlar atılmış olsaydı durum bugün bu kadar vahim olmayacaktı.
Böyle basiret sahibi liderleri sadece güzel konuşuyor diye takdir etmek yetmez, dünyanın fikirlerinden istifade ettiği bu kaliteli insanlardan bizler de Türkiye olarak hakkıyla istifade etmeliyiz.
Esasen bu bölgedeki hesapları, bu coğrafyada Kürdistan yapılanmasının düşünüldüğünü Prof. Dr. Haydar Baş Bey 15-20 yıldan beri, Yenimesaj Gazetesi, Meltem TV ve de Mesaj TV 10 yıldan beri gündem etmektedir.
Yaşanan gelişmeler Haydar Beyi bir kez daha haklı çıkardı.
Haydar Beyin uyarıları sadece Kuzey Irakla da sınırlı değil, "Eğer bu coğrafyada Kürdistan devleti kurulursa bu merkezi otoritenin Türkiye'nin Güneydoğusunu, Suriye'yi ve İran'ı bölünmeye götürebileceği" uyarısını da yapmaktadır.
Dikkatinizi çekerim! Kuzey Irak'taki Kürtler, Kuzey Irak'a "Kürdistan'ın güneyi" demektedirler.
1991 yılında Sayın Baş, "oyun Türkiye üzerinde oynanıyor" uyarısını da yapmıştı ve her geçen gün gelişen olaylar o noktaya doğru geliyor.
Talabani aldığı güvencede, 30 Ocak seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, Irak Geçici Devlet Yasası'nın Saddam döneminde Kerkük'ten sürülenlerin geri dönmesini içeren 58. maddesi uygulanacak ve netice olarak Kerkük Kürt bölgesine bağlanacak.
Güvenceler arasında, seçim sonrası Kerkük'ü Kürt yönetimine bağlamak için referanduma gidilmesi ve 11 ay sonra yeniden mahalli seçim yapılması yer alıyor.
İngiliz Financial Times gazetesinin haberine göre:
"Kerkük'te evlerinden ayrılmış Kürtlere oy verme hakkı verilmesi, bu bölgede seçimin sonucunu değiştirebilir. Irak seçim komisyonuna göre, bu karar fazladan 100 bin Kürt'ün oy kullanmasını sağlayacak ve bu da bölge meclisinde dengelerin Kürtler lehine kaymasını artıracaktır. Kürtler seçimde zaferi, Kerkük'ü özerk Kürt bölgesine dahil etme yolunda bir adım olarak görüyor. Cesaretlerini artıran bir unsur da Ankara'nın Avrupa Birliği ile görüşmeleri ivme kazandıkça Kerkük konusunda Türkiye'nin muhalefetinin zayıflayacağı görüşü."
Her zaman merak etmişimdir, Kürdistan kurulmasına rağmen, siyasi isimleri belli olmasına rağmen ve hatta para basmasına rağmen niçin ilan edilmedi?
Eğer ilan edilmiş olsaydı Kerkük'ü alma şansları olmayacaktı. Şimdi ise Irak demokratik(?) seçimlerini de kullanarak dışarıdan demografik yapıyı değiştirme senaryosuyla işi oldu bittiye getirecekler.
Kerkük'ün yönetimini ellerine geçirince buradaki Türkmenlerin vay haline.
Nasıl Irak'ta milli mücadele verenler direnişçi denilip terörist ilan edildiyse, burada oluşacak haksızlıklara ve de müdahalelere direnen Türkmen kardeşlerimiz de aynı muameleye maruz kalacak.
Bizim yetkililerimiz ise hala kınamaya ve kaygı duymaya devam edecekler.
Halbuki kınama ve kaygı duyma diplomasisi çoktan geçti.
Göz göre göre tapusu hala bizde olan Kerkük'ü kaybediyoruz.
Aylık basın değerlendirmesi yapan Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ bakın bu gelişmeler hakkında ne diyor:
"Böyle bir gelişme Türkiye için de önemli bir güvenlik sorunu oluşturacaktır".
"Kuzey Irak'taki terörist unsurlara askeri müdahale konusunda Türkiye ve ABD aynı noktada değildir".
Eğer Prof. Dr. Haydar Baş Beyin 15-20 yıl öncesinden durumu fark ederek yaptığı uyarılar değerlendirilip ona göre bir takım siyasi ve askeri adımlar atılmış olsaydı durum bugün bu kadar vahim olmayacaktı.
Böyle basiret sahibi liderleri sadece güzel konuşuyor diye takdir etmek yetmez, dünyanın fikirlerinden istifade ettiği bu kaliteli insanlardan bizler de Türkiye olarak hakkıyla istifade etmeliyiz.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024