Üstüne düşeni yap ki, konuşmaya hakkın olsun!

Devletlerarası ilişkilerde dostluk da düşmanlık ta geçicidir. Bu gerçeği şöyle de ifade edebiliriz. Dost olduğunuz bir devletle ilişkinizde de kendi ülkenizin çıkarı esastır, düşman olduğunuz bir ülkeyle ilişkinizde de yine kendi ülkenizin çıkarı esastır. Yani devletlerle dost ya da düşman olmanız aslında çok önemli değildir. Önemli olan kazanan tarafın siz olmanızdır. Türkiye ile dost ve müttefik olduğunu söyleyen ülkelerden zaman zaman en büyük düşmanlıkları görmedik mi?Gördük?Bu gerçek de göstermektedir ki, size dost olduğunu ifade eden bir ülkeyle düşmanlığını gizlemeyen ülke arasında fazla bir fark yoktur.ABD'nin eski bir başkanı, "biz yok etmek istediğimiz ülkeyle önce dost oluruz" ifadesini kullanmıştır. İnönü'nün "büyük devletlerle ortak olmak ayı ile yatağa girmek gibidir" sözü de bu gerçeği daha iyi anlaşılır kılmaktadır. Dostluk ta kalıcı değildir düşmanlık ta?Bakınız, ABD geçmişte Irak'ın ve Saddam'ın en yakın müttefiki değil miydi? İran ise o dönemde olduğu gibi hala ABD için en büyük düşman. Ama gelin görün ki, ABD İran'ı değil Irak'ı işgal etti. Saddam'ı idam etti. Irak fiilen parçalanmış durumda İran ise hala dimdik ayakta?Türkiye ile ABD ilişkisini irdelediğiniz zaman da aynı gerçeği ve Irak'ın yaşamakta olduğu tehlikeyi görüyorsunuz. ABD Irak'ı işgal etmiş ve kaynakların başına oturmuş bir durumda. Türkiye Başbakan'ı da Bush'la BOP projesinde eş başkan. Yani ABD kazanan taraf! Her ne kadar Irak'ın ABD için Vietnam'dan beter bir bataklık olacağına inansam da bugün bu tam anlamıyla ortaya çıkmış değil. Özellikle bazı şeyler gizleniyor. Belki de Irak bataklığı çoktan ABD'ye Vietnam'ı aratmaya başlamıştır.ABD'de bir süre önce hazırlanan Baker-Hamilton raporu, Irak'ta geçen yaz sıradan bir günü rastgele seçerek mercek altına almış ve Amerikan ordusunun resmi açıklamasına göre 93 saldırı olduğu söylenen o günde gerçek saldırı sayısının 1100 olduğu ortaya çıkmıştı. Bu rapor da Irak'ın ABD'nin ikinci Vietnam'ı olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.ABD Irak'ta kaybetmeye başlamadan önce Türkiye, ABD'nin Irak'ı işgalinin ağır faturasını ödemeye başlamıştır ve hala da bu faturayı ödemektedir.Dost(!) ve müttefik(!) ABD, PKK'nın Kuzey Irak'ta palazlanmasına izin vermiştir!Dost(!) ve müttefik(!) ABD, Türk askerinin başına çuval geçirmiştir!Dost(!) ve müttefik(!) ABD, Türkiye'yi tehdit eden Barzani'nin arkasında durmaktadır!ABD Türkiye'ye karşı açık açık bir düşmanlık ortaya koysaydı bu saydıklarımızı bu kadar rahat gerçekleştirebilir miydi?Bence hayır! Çünkü o durumda karşısında gardını almış bir Türkiye'yi görürdü ve Irak'ı işgal etmek bile ABD için mümkün olmayabilirdi. Dünya Bankası Başkanlığından kovulan ABD eski Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz, Irak işgalinden üç ay önce Türkiye'ye yaptığı bir ziyaret esnasında yaptığı açıklamada, "biz ırak'a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan bize cesaret vermiştir"  demiştir.Demek ki, ABD Irak'ı işgal etmek için olduğu gibi işgalden sonra yaptıkları için cesareti Türkiye'den almıştır.ABD gibi bir dostunuz varsa, düşmana ihtiyacınız yok demektir.Türkiye bugüne kadar yönetildiği kafayla bir yerlere gelmesi mümkün değildir. Türkiye artık her alanda olduğu gibi özellikle dış politikada adam gibi yönetilmelidir. Türkiye'nin çıkarlarını gözetmeyen siyasi anlayışlar görüldüğü gibi ülkemize zarar vermektedir.PKK teröre devam ediyor. Barzani Kuzey Irak'tan Türkiye'ye doğru bağırıyor. AKP hükümetinin ise eli armut topluyor. Sonra da kalkıp Başbakan, "asker isterse sınır ötesi harekât için izin veririz" diyor. Allah Allah, sanki siyaset üstüne düşen her şeyi yaptı da sıra askeri müdahaleye geldi. Soralım AKP hükümetinin yetkililerine!Barzani'ye bizim vatandaşlarımıza sattığından çok daha ucuz elektrik satıyorsun! Barzani'nin elektriğini kestin mi,? Kesmedin! Ne konuşuyorsun o zaman?Haddini bilmez Barzani'ye ders vermek için Habur sınır kapısını süresiz kapatma seçeneğini düşündün mü?Düşünmedin!Ne konuşuyorsun o zaman?Önce üstüne düşeni yap ki, konuşmaya hakkın olsun?Adam gibi bir dış politika Türkiye'ye bir an önce hâkim olmalı. Bu bağlamda Türk milleti yaklaşan seçimlerde adam gibi icraat ortaya koyacak, Türkiye'nin tüm sorunlarına çözümü olan bir siyasi anlayışı işbaşına getirmelidir. Yaşadığımız tüm sorunları tarihin yapraklarına hapsetmek ancak çözümü olan bir milli hükümette mümkün olabilecektir.