Yıllar önceydi küçük kızım doğmuştu. Hastaneye gittim. Annem kapıya geldi. Çocuğun durumunu anlattı. Bir şeye ihtiyaçlarının olup olmadığını söyledim.Annem: "Oğlum her şey ayak altına düştü dedi". "Ne oldu anne" dedim. "Ne olacak hanımların olduğu odaya erkekler giriyor" dediHey gidi anacığım! Allah sana gani gani rahmet eylesin. Elbette anam bu terbiyeyi anasından almıştı.***Bir yakınım gazete bayiliği açmıştı.Tabii günlük gazeteleri yerleştirirken gözüne açık saçık resimler ilişiyor.Pek oralı olmuyor. Bir zaman sonra çok sevdiği, rahmetli kayınpederi rüyasına geliyor.Şöyle diyor: "Biliyor musun göz insanda çok önemli organdır. Gözün gördüğüne dikkat etmek lazım".Sabah kalkar kalkmaz bayiliği bırakıyor.***Komşumuz bir hacı anne vardı. Yaşlıydı. Yüzünün kırışıkları çok ama tebessümü bütün kırışıkları örten, güzelleştiren şirin bir kadındı.Bayramda elini öpmeye giderdim. Kapıyı açınca bembeyaz tülbendini yanaklarından bağlar, bize elini uzatırdı. Eyüp Sultan'da yetişmiş ağır bir kadın bir İstanbul hanımefendisi olan hacı annenin mendil hediye etmeden bizi bırakmazdı. Ruhumun derinliklerine işleyen o tavrın o nezaketin belgeselini yapmak lazım. Sadece ben değil Piyer Loti bile, Türk analarının hayatına, tülbentlerini bağlamalarına, ailedeki mutluluklarına, çocuk yetiştirmelerine, edep ve hayâlarına hayran kalmış yazarlardan biridir.***Son nefeslerini veren bir anne, o anında eliyle başörtüsünü düzeltmeye çalışıyordu. Bunu kızı görünce çok etkilenmişti. Başörtüsüne bu kadar bağlı?"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz". (Hadis-i Şerif). ***Peygamberimiz (s.a.v), "utanmanın hepsinde hayır vardır" buyuruyor. Yıllar sonra büyüdük. Anamızdan, atamızdan, milletimizden gördüğümüz bu hayâ duygusunun ne kadar büyük bir değer ve hazine olduğuna şahit olduk.Bir milleti ayakta tutan değerlerin başında inançlarına bağlılık gelir.***Ey anneciğim senin ayaklar altına düştü dediğin edebi, şimdi daha iyi anlıyorum.Peygamberimiz: "Her dinin bir ahlâkı vardır. İslâm'ın ahlâkı da hayâdır" buyurmuştur.***Gelin hanım... Utanma hissi, samimiyeti ile dağları peşinde sürükleyecek asalete sahiptiSonra bu gelini 25 yıl sonra büyük şehirlerden birinde misafirlikte gördüm.Reyhanî'nin ağıt yaktığı o gelin gitmişti. Yerine şımarık espriler yapan, hayâsından sıyrılmış bir kişi gelmişti. Zemin kaydı mı, mekânlar önemli mi?Biz çocuklara beş katlı ev yapalım derken çocuklarımızı, onların ibadetlerini, kızlarımızın örtünmelerini, kulluklarını ne yaptık. Burada yüz tane köşk versen ahirette bir köşkün sahibi olamadıysa Allah'ın rızasını, kazanamadıysa dünya varlığının ne önemi var.Hayâ demekle sadece örtünme akla gelmemeli. O sadece imanın bir parçasıdır. Allah'ın emirlerine uyarak edepli olmalı. O'nu son Peygamberinin sünnetine tabi olarak, Kur'an ahlakına bürünerek edepli ve hassas olmalıdır. Kul haklarına, beşeri münasebetlerde, dürüstlükte, vefa da? Titizlikte edepli davranmalı.Atalarımız şu sözü hem gönüllerine, hem ser levhalara yazdılar:"EDEP YA HU!"
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011