Uyarıldık

Türkiye öyle karanlık bir dehlizde ki, benim gördüklerimi görseniz hıçkıra hıçkıra ağlarsınız demişti Prof. Dr. Haydar Baş. Peki, nasıl bir karanlık? Ekonomiyle mi alakalı, toplumsal ahlak ile mi alakalı, bozulan eğitim ve askeri yapıyla mı alakalı, hukuk, üniversiteler, manevi yapımız... Hangisi, yoksa hepsiyle mi alakalı...

Nasıl bu hale gelebildik? Nasıl bu sistemlerin hepsi çöktü ve nasıl kalkınacak? Oturup düşünmemiz ve doğru yolu bulmamız şart. Yoksa bu gidişat daha nereye kadar gidebilir bilmiyorum...

Aslında bu gidişattan bizi haberdar eden mükemmel öngörüsüyle bizi uyaran bir kişi var ki, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK... Hadi şimdi gelin bizi uyardığı gençliğe hitabeye bir göz atalım. Öngörülerinin ne kadarı gerçekleşmiş..

Lütfen dikkatlice hitabeyi okuyalım.

"Ey Türk gençliği! 

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır."

Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu her daim Cumhuriyeti savunmuş ve bu kadro Milli Ekonomi Modeli ile bu ülkeyi dünyanın en büyük devleti yapma yoluna gitmek istemiştir. Ama tabi ki dahili ve harici bedhahlar buna engel olmak isteyip gizleme ve hatta fikirlerini çalma yoluna dahi gitmişlerdir...

"Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler."

Öyle değil mi? Bu düşmanlar şu anda dünyaya hükmetmiyor mu? Bu da doğru çıktı.

"Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir."

Düşünün, her kelimesini tane tane okuyun... Doğru değil mi?

"Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!"

Sana söz veriyoruz Atam. Kurtaracağız. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Milli Ekonomi Modeli'yle bu ülkeyi kurtaracağız. Er ya da geç...