Taa uzaklardan, anadan, yardan, ahbaptan, sevgiliden cüdâ bir dosttan, Bekir Gedik’ten gelen dizelerden bir kısmını sizinle paylaşayım.
Bir kağıda karalasam
anlar mısın beni
Kalemsiz yazsam
dökülür mü içimdekiler
Kurumuş okkayı
değdirsem kağıda
okur musun beni
***
Bağırsam sessiz sedasız
duyulur mu taa oralardan
Kulak versem dağlara
bir ses gelir mi gül bağından
Göz yaşlarımı içime akıtsam
düşer mi bir damlası goncaya
Nefesimi sehere yüklesem
siner mi gül yaprağına
***
Seccadem
Beni saran seccadem
Zayıf bedenimi koruyansın
İçindeyken nefsimi kovansın
Bırakma beni ne olur
Sarıl bana girmesin
girmesin namahrem bedenime
Çek beni içine
vuslatım ol ulaştır beni
Tutunayım her teline
bırakma beni ne olur
Eğsem başımı
beni götürmez misin
Alnımı değdirsem
ulaştırmaz mısın
Üstüne damlasa göz yaşlarım
hadi gidelim demez misin
Kabe’ye gitmek istesem
bineğim olmaz mısın
Medine çağırsa
yoldaşım olmaz mısın
Vuslat olsa
kefenim olmaz mısın
Mahşer çağırsa
şahidim olmaz mısın
Ah be seccadem ah
Yaktın beni
Kim yaşamadı şu gurbeti
İnsanoğlunun, Âdemoğlu’nun/beniademin ilk imtihanıdır gurbet.
Cennet gibi konfordan dünya gibi kökü denî bir bilinmeyene taşınmak, sürgün yemek.
Kimi kimsesi olmadan.
Daha zoru, zordan zoru, yaratandan ve yardan uzak.
Her dem temaşa ettiğin Cemalullah’tan mahrum.
Dünya kelimesinin aslı denî.
Denî, değersiz, adi, pespaye.
Denî alem ve eşref-i makhluk insan.
(Kh; Arap harflerinden “hı” niyetine)
Eşref-i makhluk insanın hammaddesi denî dünyadan.
Ulvî yönü Rahman’dan.
Ruh.
Denî olana “ulvî” üflenince eşref-i makhluk olunur, meleklerin secde etmekle emrolunduğu eşref.
Eşref, en şerefli.
“Ey Âdem! Sen ve eşin bu cennette süknâ olun.”
Süknâ, iskan, bir yeri mesken tutmak, geçici bir süre kalmaktır.
İkamet etmek, mukim olmak ayrı, mesken tutmak, iskan edilmek ayrı.
Öyle veya böyle Hazret-i Âdem dünyalı olacaktı ki, hammaddesi dünyadandı.
Zaten yeryüzüne halife, kalfa olarak yaratılmadı mı?
Hep gurbet.
Cennetten dünyaya gurbet.
En dramatik gurbet hicret.
İdealler, inanç uğruna.
İlahî emirlerin hayatı kuşatması adına.
Hangi Nebî, hangi Resûl ve kaç velî onu, hicreti yaşamadı ki?
Ana rahminden dünya zahmine/meşakkatine yolculuk gurbet.
Doğum gurbetini yaşamadan kim “var oldu” şu alemde?
Olmak için gurbet.
Gurbet için olmak.
“Gurbette ölen şehid ölmüştür.”
Nebevî muştu ve en büyük teselli.
Bir kağıda karalasam
anlar mısın beni
Kalemsiz yazsam
dökülür mü içimdekiler
Kurumuş okkayı
değdirsem kağıda
okur musun beni
***
Bağırsam sessiz sedasız
duyulur mu taa oralardan
Kulak versem dağlara
bir ses gelir mi gül bağından
Göz yaşlarımı içime akıtsam
düşer mi bir damlası goncaya
Nefesimi sehere yüklesem
siner mi gül yaprağına
***
Seccadem
Beni saran seccadem
Zayıf bedenimi koruyansın
İçindeyken nefsimi kovansın
Bırakma beni ne olur
Sarıl bana girmesin
girmesin namahrem bedenime
Çek beni içine
vuslatım ol ulaştır beni
Tutunayım her teline
bırakma beni ne olur
Eğsem başımı
beni götürmez misin
Alnımı değdirsem
ulaştırmaz mısın
Üstüne damlasa göz yaşlarım
hadi gidelim demez misin
Kabe’ye gitmek istesem
bineğim olmaz mısın
Medine çağırsa
yoldaşım olmaz mısın
Vuslat olsa
kefenim olmaz mısın
Mahşer çağırsa
şahidim olmaz mısın
Ah be seccadem ah
Yaktın beni
Kim yaşamadı şu gurbeti
İnsanoğlunun, Âdemoğlu’nun/beniademin ilk imtihanıdır gurbet.
Cennet gibi konfordan dünya gibi kökü denî bir bilinmeyene taşınmak, sürgün yemek.
Kimi kimsesi olmadan.
Daha zoru, zordan zoru, yaratandan ve yardan uzak.
Her dem temaşa ettiğin Cemalullah’tan mahrum.
Dünya kelimesinin aslı denî.
Denî, değersiz, adi, pespaye.
Denî alem ve eşref-i makhluk insan.
(Kh; Arap harflerinden “hı” niyetine)
Eşref-i makhluk insanın hammaddesi denî dünyadan.
Ulvî yönü Rahman’dan.
Ruh.
Denî olana “ulvî” üflenince eşref-i makhluk olunur, meleklerin secde etmekle emrolunduğu eşref.
Eşref, en şerefli.
“Ey Âdem! Sen ve eşin bu cennette süknâ olun.”
Süknâ, iskan, bir yeri mesken tutmak, geçici bir süre kalmaktır.
İkamet etmek, mukim olmak ayrı, mesken tutmak, iskan edilmek ayrı.
Öyle veya böyle Hazret-i Âdem dünyalı olacaktı ki, hammaddesi dünyadandı.
Zaten yeryüzüne halife, kalfa olarak yaratılmadı mı?
Hep gurbet.
Cennetten dünyaya gurbet.
En dramatik gurbet hicret.
İdealler, inanç uğruna.
İlahî emirlerin hayatı kuşatması adına.
Hangi Nebî, hangi Resûl ve kaç velî onu, hicreti yaşamadı ki?
Ana rahminden dünya zahmine/meşakkatine yolculuk gurbet.
Doğum gurbetini yaşamadan kim “var oldu” şu alemde?
Olmak için gurbet.
Gurbet için olmak.
“Gurbette ölen şehid ölmüştür.”
Nebevî muştu ve en büyük teselli.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024