‘Ya Ali! Halk arasındaki misalin İhlas suresine benzer’
Resulullah (s.a.v.) İmam Ali’nin halkın arasındaki yerini şöyle anlatmıştır: “Ya Ali! Halk arasındaki misalin, Kur’an’daki “Kul hüvallahü Ehad” (İhlas) Sûresi’ne benzer
26.06.2023 19:46:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Resulullah (s.a.v.) İmam Ali'nin halkın arasındaki yerini şöyle anlatmıştır: "Ya Ali! Halk arasındaki misalin, Kur'an'daki "Kul hüvallahü Ehad" (İhlas) Sûresi'ne benzer;
Kim onu bir defa okursa, âdeta Kur'an'ın üçte birini okumuştur; kim onu iki defa okursa, âdeta Kur'an'ın üçte ikisini okumuştur; kim onu üç defa okursa, âdeta Kur'an'ın hepsini okumuştur.
Ya Ali! Sen de böylesin! Kim, Seni kalbiyle severse, imanın üçte birini elde etmiştir; kim kalbi ve diliyle Seni severse imanın üçte ikisini elde etmiştir; kim Seni kalbi, dili ve eliyle severse imanın hepsini elde etmiştir.
Beni hak olarak peygamber gönderen Allah'a and olsun ki, eğer yeryüzünün ehli, gök ehli gibi Seni sevmiş olsa idi, Allah onlardan bir kişiyi bile ateşle azap etmezdi."
Muhammed b. Hz. Ömer El-Kunasî, Câfer b. Muhammed'den, o babasından, o Ali b. Hüseyin'den, o Fâtımatu's-Suğra'dan, o Hüseyin b. Ali'den o Fâtıma bint-i Muhammed (s.a.v.)'den şöyle rivayet etmektedir:
Bir gün Resulullah (s.a.v.) yanımıza çıkageldi ve şöyle buyurdu:
"Şüphesiz yüce Allah, sizinle övünmektedir. Genelde siz, özelde de Ali'yi bağışlamıştır. Ben, size gönderilmiş Allah'ın elçisiyim. Kavmini dehşete düşüren ve akrabalarını kayıran biri değilim. İşte şimdi Cebrail, Bana haber verdi ki; tam ve gerçek mutlu kimse, Ben yaşarken ve Ben öldükten sora Ali'yi seven kimsedir."
Bize Ahmed b. Yahya El-Udî anlattı, ona Ebu Nuaym Dırar b. Surad anlatmış, o Aldulkerim Ebu Yafur'dan duymuş, ona da Cabir anlatmış, ona Ebu Duha bildirmiş ki, Hz. Aişe şöyle demiş:
"Bana Fâtıma (a.s.) anlattı ki, Resulullah (s.a.v.) şöyle dedi: "Senin kocan, insanların en bilgilisi, en önce Müslüman olanı ve en ağır başlısı, hâlimidir."
Resûlullah (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Miraç Gecesi Beni göğe götürdüklerinde peygamberleri topladılar. Ben de onlarla beraber oturdum.
Bir melek gelerek Bana şöyle dedi: 'Allah-u Teala buyuruyor ki; 'Bu peygamberlerden ne üzere gönderildiklerini sor.' 'Ne üzere gönderildiniz' diye sorduğumda; 'Senin velayetin ve Ali bin Ebi Tâlib'in velayeti üzere gönderildik' dediler."
Hz. Ali'nin imameti ile ilgili en büyük delillerden biri olan "Menzilet Hadisi" ise şöyledir:
Sa'd bin Ebi Vakkas şöyle diyor: "Resûlullah (s.a.v.), Tebük Gazvesinde Hz. Ali (a.s.)'ı Kendi yerine halife tayin etti. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s.):
'Ya Resulullah, Beni kadın ve çocuklar arasında mı halife ettin?' dediğinde, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular: Acaba Bana olan nispetinin Harun'un Musa'ya olan nispeti gibi olmasına razı olmuyor musun? Şu farkla ki, Benden sonra peygamber yoktur."
Hz. Ali'nin (a.s.) vasiliğine delil: İnzar ayeti Resulullah (s.a.v.)'e nâzil olduğunda O akrabalarını yemeğe davet etti. Yemeklerini yedikten sonra ayağa kalkarak şöyle buyurdular:
"Ey Abdulmuttaliboğulları! Allah-u Teala, Beni bütün halka genel olarak ve size de özel olarak peygamber göndermiş ve Bana 'yakın akrabalarını korkut' emrini vermiştir. Ben de sizi dile hafif gelen ama terazide ağır olan iki söze davet ediyorum.
Eğer onları kabul ederseniz Arap ve gayri Arab'a hakim olursunuz ve bütün ümmetler sizin emriniz altında olurlar; onlarla cennete girer ve onlarla cehennem ateşinden kurtulursunuz.
O iki söz, 'Allah'tan gayri bir ma'budun olmadığına ve Benim de O'nun elçisi olduğuma şehadet getirmektir.'
Her kim bu konuda (herkesten önce) Benim davetime icabet eder ve bu risâleti gerçekleştirmemde Bana yardımcı olursa Benim kardeşim, vasim, vezirim, varisim ve Benden sonra halifem olacaktır."
O mecliste hazır bulunanlardan, on yaşında olan Hz. Ali (a.s.)'dan başka hiç kimse cevap vermedi. Resulullah (s.a.v.) bu sözü üç kez tekrarladı. Her üç defasında da Hz. Ali'den (a.s.) başka O'nun davetini kabul eden olmadı.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) orada hazır olan cemaate şöyle buyurdular: "Bu (Ali), sizin aranızda Benim kardeşim, vasim ve halifemdir."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Ali (a.s.) Kur'an iledir. Kur'an da Ali iledir. Bunlar Kevser havuzunun başında Bana gelinceye dek birbirlerinden ayrılmazlar."
Yine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Ali'den ayrılan Benden ayrılmıştır; Benden ayrılan ise Allah'tan ayrılmıştır."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ya Ali! Mü'minden başkası Seni sevmez; münafıktan başkası da Sana buğzetmez."
Yezid bin Ka'neb şöyle diyor: "Biz, kendi gözümüzle Kâbe'nin arka taraftan yarıldığını ve Esed kızı Fâtıma'nın Kâbe'nin içerisine girip gözden kaybolduğunu gördük. Sonra Kâbe'nin duvarı birleşerek eski halini aldı. Biz Kâbe'nin kilidini açmak istedik ama açılmadı. Bunun üzerine bu işin Allah tarafından olduğunu anladık.
Fâtıma (a.s.) dört gün sonra ellerinde Hz. Ali (a.s.) olduğu halde Kâbe'den çıkıp geldi ve şöyle dedi:
'Ben Allah'ın evine girdim. Cennet meyvelerinden ve yapraklarından yedim; dışarı çıkmak istediğimde ise bir münadi bana şöyle seslendi:
Ey Fâtıma! O'nun ismini Ali koy. Zira O Ali (yüce) dir ve Aliyyu'l Âlâ olan Allah Teala buyuruyor ki: Ben O'nun ismini Kendi ismimden verdim. O'nu Kendi sıfatlarımla sıfatlandırdım ve O'na ilmimin sırrını öğrettim. Putları Benim evimde kıracak olan O'dur ve Benim evimin üzerimde ezan okuyup Beni ululayacak olan O'dur. O'nu sevip emirlerine uyan kimseye ne mutlu! O'na düşman olup emirlerine karşı çıkan kimseye de yazıklar olsun!"
Abdullah bin Hâris babasından, o da Emirü'l-Mü'minîn Hz. Ali (a.s.)'dan şöyle buyurduğunu naklediyor:
"Peygamberin (s.a.v.) yanına gittim; Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer de yanında idiler. Resulullah (s.a.v.) ile Hz. Aişe'nin yanında oturdum. Hz. Aişe Bana;
'Benimle Resulullah (s.a.v.)'in dizleri üzerinden başka oturacak bir yer bulamadın mı?' dedi.
Resulullah (s.a.v.) O'nun bu sözüne karşılık şöyle buyurdular: Sussana ya Hz. Aişe! Ali hakkında Beni incitme; O, dünya ve ahirette Benim kardeşimdir; O, Emirü'l-Mü'minîndir; Allah-u Teala kıyamet günü O'nu Sırat Köprüsü üzerinde oturtacaktır; kendi dostlarını cennete, düşmanlarını ise cehenneme sokacaktır."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ali (a.s.) Allah'ın ahdine daha vefalı olanınızdır; Allah'ın emri için daha çok kıyam edeninizdir; daha çok adaletlinizdir; daha çok eşit böleninizdir; Allah katında fazileti daha büyük olanınızdır."
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her peygamberin vasi ve vârisi vardır; Benim vasi ve vârisim ise Ebu Tâlib oğlu Ali'dir."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır; ilim isteyen o kapıdan gelmelidir."
Hz. Fâtıma (a.s.) Hz. Ali (a.s.) ile ilgili olarak şöyle nakleder: "Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi: O Hayber kapısını kaldırırken yirmi küsur yaşındaydı. Bu kapıyı elli kişi yerinden kaldıramamıştı." (Prof. Dr. Haydar baş Hz. Fatıma eserinden)
Kim onu bir defa okursa, âdeta Kur'an'ın üçte birini okumuştur; kim onu iki defa okursa, âdeta Kur'an'ın üçte ikisini okumuştur; kim onu üç defa okursa, âdeta Kur'an'ın hepsini okumuştur.
Ya Ali! Sen de böylesin! Kim, Seni kalbiyle severse, imanın üçte birini elde etmiştir; kim kalbi ve diliyle Seni severse imanın üçte ikisini elde etmiştir; kim Seni kalbi, dili ve eliyle severse imanın hepsini elde etmiştir.
Beni hak olarak peygamber gönderen Allah'a and olsun ki, eğer yeryüzünün ehli, gök ehli gibi Seni sevmiş olsa idi, Allah onlardan bir kişiyi bile ateşle azap etmezdi."
Muhammed b. Hz. Ömer El-Kunasî, Câfer b. Muhammed'den, o babasından, o Ali b. Hüseyin'den, o Fâtımatu's-Suğra'dan, o Hüseyin b. Ali'den o Fâtıma bint-i Muhammed (s.a.v.)'den şöyle rivayet etmektedir:
Bir gün Resulullah (s.a.v.) yanımıza çıkageldi ve şöyle buyurdu:
"Şüphesiz yüce Allah, sizinle övünmektedir. Genelde siz, özelde de Ali'yi bağışlamıştır. Ben, size gönderilmiş Allah'ın elçisiyim. Kavmini dehşete düşüren ve akrabalarını kayıran biri değilim. İşte şimdi Cebrail, Bana haber verdi ki; tam ve gerçek mutlu kimse, Ben yaşarken ve Ben öldükten sora Ali'yi seven kimsedir."
Bize Ahmed b. Yahya El-Udî anlattı, ona Ebu Nuaym Dırar b. Surad anlatmış, o Aldulkerim Ebu Yafur'dan duymuş, ona da Cabir anlatmış, ona Ebu Duha bildirmiş ki, Hz. Aişe şöyle demiş:
"Bana Fâtıma (a.s.) anlattı ki, Resulullah (s.a.v.) şöyle dedi: "Senin kocan, insanların en bilgilisi, en önce Müslüman olanı ve en ağır başlısı, hâlimidir."
Resûlullah (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Miraç Gecesi Beni göğe götürdüklerinde peygamberleri topladılar. Ben de onlarla beraber oturdum.
Bir melek gelerek Bana şöyle dedi: 'Allah-u Teala buyuruyor ki; 'Bu peygamberlerden ne üzere gönderildiklerini sor.' 'Ne üzere gönderildiniz' diye sorduğumda; 'Senin velayetin ve Ali bin Ebi Tâlib'in velayeti üzere gönderildik' dediler."
Hz. Ali'nin imameti ile ilgili en büyük delillerden biri olan "Menzilet Hadisi" ise şöyledir:
Sa'd bin Ebi Vakkas şöyle diyor: "Resûlullah (s.a.v.), Tebük Gazvesinde Hz. Ali (a.s.)'ı Kendi yerine halife tayin etti. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s.):
'Ya Resulullah, Beni kadın ve çocuklar arasında mı halife ettin?' dediğinde, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular: Acaba Bana olan nispetinin Harun'un Musa'ya olan nispeti gibi olmasına razı olmuyor musun? Şu farkla ki, Benden sonra peygamber yoktur."
Hz. Ali'nin (a.s.) vasiliğine delil: İnzar ayeti Resulullah (s.a.v.)'e nâzil olduğunda O akrabalarını yemeğe davet etti. Yemeklerini yedikten sonra ayağa kalkarak şöyle buyurdular:
"Ey Abdulmuttaliboğulları! Allah-u Teala, Beni bütün halka genel olarak ve size de özel olarak peygamber göndermiş ve Bana 'yakın akrabalarını korkut' emrini vermiştir. Ben de sizi dile hafif gelen ama terazide ağır olan iki söze davet ediyorum.
Eğer onları kabul ederseniz Arap ve gayri Arab'a hakim olursunuz ve bütün ümmetler sizin emriniz altında olurlar; onlarla cennete girer ve onlarla cehennem ateşinden kurtulursunuz.
O iki söz, 'Allah'tan gayri bir ma'budun olmadığına ve Benim de O'nun elçisi olduğuma şehadet getirmektir.'
Her kim bu konuda (herkesten önce) Benim davetime icabet eder ve bu risâleti gerçekleştirmemde Bana yardımcı olursa Benim kardeşim, vasim, vezirim, varisim ve Benden sonra halifem olacaktır."
O mecliste hazır bulunanlardan, on yaşında olan Hz. Ali (a.s.)'dan başka hiç kimse cevap vermedi. Resulullah (s.a.v.) bu sözü üç kez tekrarladı. Her üç defasında da Hz. Ali'den (a.s.) başka O'nun davetini kabul eden olmadı.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) orada hazır olan cemaate şöyle buyurdular: "Bu (Ali), sizin aranızda Benim kardeşim, vasim ve halifemdir."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Ali (a.s.) Kur'an iledir. Kur'an da Ali iledir. Bunlar Kevser havuzunun başında Bana gelinceye dek birbirlerinden ayrılmazlar."
Yine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Ali'den ayrılan Benden ayrılmıştır; Benden ayrılan ise Allah'tan ayrılmıştır."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ya Ali! Mü'minden başkası Seni sevmez; münafıktan başkası da Sana buğzetmez."
Yezid bin Ka'neb şöyle diyor: "Biz, kendi gözümüzle Kâbe'nin arka taraftan yarıldığını ve Esed kızı Fâtıma'nın Kâbe'nin içerisine girip gözden kaybolduğunu gördük. Sonra Kâbe'nin duvarı birleşerek eski halini aldı. Biz Kâbe'nin kilidini açmak istedik ama açılmadı. Bunun üzerine bu işin Allah tarafından olduğunu anladık.
Fâtıma (a.s.) dört gün sonra ellerinde Hz. Ali (a.s.) olduğu halde Kâbe'den çıkıp geldi ve şöyle dedi:
'Ben Allah'ın evine girdim. Cennet meyvelerinden ve yapraklarından yedim; dışarı çıkmak istediğimde ise bir münadi bana şöyle seslendi:
Ey Fâtıma! O'nun ismini Ali koy. Zira O Ali (yüce) dir ve Aliyyu'l Âlâ olan Allah Teala buyuruyor ki: Ben O'nun ismini Kendi ismimden verdim. O'nu Kendi sıfatlarımla sıfatlandırdım ve O'na ilmimin sırrını öğrettim. Putları Benim evimde kıracak olan O'dur ve Benim evimin üzerimde ezan okuyup Beni ululayacak olan O'dur. O'nu sevip emirlerine uyan kimseye ne mutlu! O'na düşman olup emirlerine karşı çıkan kimseye de yazıklar olsun!"
Abdullah bin Hâris babasından, o da Emirü'l-Mü'minîn Hz. Ali (a.s.)'dan şöyle buyurduğunu naklediyor:
"Peygamberin (s.a.v.) yanına gittim; Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer de yanında idiler. Resulullah (s.a.v.) ile Hz. Aişe'nin yanında oturdum. Hz. Aişe Bana;
'Benimle Resulullah (s.a.v.)'in dizleri üzerinden başka oturacak bir yer bulamadın mı?' dedi.
Resulullah (s.a.v.) O'nun bu sözüne karşılık şöyle buyurdular: Sussana ya Hz. Aişe! Ali hakkında Beni incitme; O, dünya ve ahirette Benim kardeşimdir; O, Emirü'l-Mü'minîndir; Allah-u Teala kıyamet günü O'nu Sırat Köprüsü üzerinde oturtacaktır; kendi dostlarını cennete, düşmanlarını ise cehenneme sokacaktır."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ali (a.s.) Allah'ın ahdine daha vefalı olanınızdır; Allah'ın emri için daha çok kıyam edeninizdir; daha çok adaletlinizdir; daha çok eşit böleninizdir; Allah katında fazileti daha büyük olanınızdır."
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her peygamberin vasi ve vârisi vardır; Benim vasi ve vârisim ise Ebu Tâlib oğlu Ali'dir."
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır; ilim isteyen o kapıdan gelmelidir."
Hz. Fâtıma (a.s.) Hz. Ali (a.s.) ile ilgili olarak şöyle nakleder: "Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi: O Hayber kapısını kaldırırken yirmi küsur yaşındaydı. Bu kapıyı elli kişi yerinden kaldıramamıştı." (Prof. Dr. Haydar baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.