Küresel güçlerin cennet vatanımızdaki uzantıları, ille de vatan diyen, bayrak diyen, bağımsızlık diyenlerden son derece rahatsızlar. Öyle ki, kendi ifadeleri ile yetmiş iki buçuk milleti kucaklayan hoşgörüleri ve şefkatleri mesela Fener Rum Patriği Bartholomeus'u; mesela, Vatikan temsilcisi Maroviç'i sarıp sarmalığı halde, "burada neler oluyor?" diyenlere damlası bile düşmüyor.Yaptıklarını, yazdıklarını eleştirenleri "karanlık odaklar" diye tanımlıyorlar ve mum yakmamakla itham ediyorlar, idrak edemiyorlar ki, kendilerinin yaktıkları mumlarlarla tutuşan insanımıza, tutuşan vatanımıza, alev alev yanan Anadolu coğrafyasına su yetiştirme gayreti içindedirler, yangının daha fazla büyümesinden ciddi endişe içindedirler."Biz aydınlatmak için mum yaktık ama, mum diktiğimiz yer alev aldı" diye bir savunma yapabilir misiniz? Böyle bir mazeret geçerli olabilir mi? Peki diğer köşede niye yaktınız, diğer bölgede niye yaktınız, diye sormazlar mı?Millet soruyor, Anadolu soruyor?Program organize edip, sonunda Ezan-ı Muhammedi ile çan'ı beraber çalmak ve TV aracılığı ile bu manzarayı milyonlara göstermek bir mum yakmak mıdır, yoksa Tevhid akidesinin tam orta yerine ateş düşürmek midir?Toplantılar teptip edip bir Müslüman kadını bir Hıristiyana nikahlamak ve bunu "Diyalog'dan düğüne" diye süslü laflarla takdim etmek, resmin altına da "hem Hıristiyan hem de Müslüman" diye tahrip gücü çok fazla bomba gibi bir cümle yerleştirmek, karanlığa bir mum yakmak mıdır, yoksa Müslüman Türk'ün binlerce yıllık örfünü, geleneğini, aile yapısını ateşe vermek midir?Abant toplantıları terptip edip, Fener Rum Patrikhanesini ve Patriğini evrensel ilan etmek, dolayısıyla İstanbul sur içinde bir din devleti kurulmasını onaylamak ve milleti de buna alıştırmak, karanlığa bir mum yakmak mıdır, yoksa sultan Fatih'in türbesini ateşe vermek midir?Milletimiz soruyor, Anadolu halkı soruyor:Bağdat'ın, Basra'nın, Musul'un, Kerkük'ün, Samarra'nın, Telafer'in semalarında haçlı füzelerinin uçuğu günlerde, namlusunda haç asılı tankların, camileri minareleri, türbeleri bomladığı günlerde, Mardin'de toplantı tertip edip, cümle papazları, kardinalleri sırat köprüsünden geçirmek, papazların eline güvercin tutuşturup uçurmak ve bu manzarayı yetmiş milyona göstermek, karanlığa bir mum yakmak mıdır, yoksa Müslümün Türk Milletinin reflekslerini, hassasiyetlerini ateşe vermek midir?Eli kanlı katiller, haçlı sürüleri teravih saatinde, Kadir gecesinde Felluce'de camileri basıp, rüku halindeki, secde hailndeki Müslümanları kurşuna diziyorlar ama, siz onlara takılıp kalmayın, Mardin'de Kasimiye Medresesi'nin bahçesinde güvercin uçuran papazlara bakın demek, karanlığa mum yakmak mıdır, yoksa milletin gözüne mil çekmek midir?Yaktığınız mumların alevleri her geçen gün büyüyor ama aydınlatmak değil, Milletin tam tüm hassasiyetlerini, milli reflekslerini, tarihi birikimlerini yakıp kül etmek için.Buyurun, okuyun; "Küresel Barışa Doğru" adlı kitabınız, sayfa; 153:"Yeni nesil moderniteye sadece dahil olmakla kalmayacak, onu şekillendirecektir. Gülen'in Türk İslam ideali öğretisi bu yıllarda evrensel bir şekle dönüşürken, altın nesil anlayışı da soyutlanmış Türk anlayışından küreselleşmeyi kabullenen Türk şekline dönüşmekteydi."Ne olmuş efendim? Türk-İslam ideali gitmiş, yerine ne gelmiş? Altın nesil anlayışı uçmuş yerine ne gelmiş?Okuyunuz, aynı eser, sayfa:53:"Gülen okullarında Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler, Budistler, Şamanlar vs. barış içinde birlikte eğitim görmektedirler. Geniş İslam dünyasında, bu hoşgörü fikirleri dış dünyaya ulaşabilenler arasında yenilikçi takipçiler bulabileceği için İslamcılığa karşı Potansiyel bir meydan okuma teşkil etmektedir. Okulların hepsi Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişini desteklemekte, ve Amerika Birleşik Devletleri'nin uluslararası arenada halen lider, Rusya ya da Çin ile kıyaslandığında daha iyi bir alternatif olduğunun bilincindedir."Eğitim anlayışı böyle olan bir grup, eğitim problemlerini tartışacakmış!Tuzcu köyünün kargaları da güler bu işe.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024