Doğrudan Bir Hıristiyanlık Propagandası Olarak İnanç Turizmi
Cevizkabuğu'nda Sn Güvelioğlu'nu "inanç turizmcisi" olarak sunulmuştu. Geçimini inanç turizminden sağlayan bir kimsenin ekmek teknesini tekmelemesini beklemek sanırım safdillik olur. Ancak Güvelioğlu bağışlasın, bizim de can borucumuz olan "vatanımıza" tekme atmamızı kimse beklemesin
Doğrudan Bir Hıristiyanlık Propagandası Olarak
İnanç Turizmi
Hulki Cevizoğlu'nun geçen cumartesi günkü Cevizkabuğu'nda tartışma konusu kavramlarından birisi de "inanç turizmi" idi.
Bize göre "İnanç turizmi için çağrıda bulunan içimizdekiler bir anlamda 'Gelin bu Anadolu aslında Hıristiyanlığın ana yurdudur." demektedir âdetâ. Ancak programa telefonla katılan Recep Güvelioğlu'na göre ise inanç turizmini bu açıdan değerlendirmenin bir komplo teorisidir.
Programa 03.58'de telefonla bağlanan, Recep Güvelioğlu, Türkiye için "İncil Ülkesi" haritasını ilk ben yaptım diyordu. Doğrudur, Güvelioğlu Türkiye'yi "İncil Ülkesi" gösteren haritanın ötesinde konuya dair filmin metin yazarlığını ve danışmanlığını da yapmıştı.
Bu bağlamda THY de TRT de Türkiye'deki "Hıristiyan Sevenler Lobisi" tarafından inanç turizmi adı altında Hıristiyan propagandasına alet etmiştir. THY'nın çıkardığı Skylife Dergisi'nden izleyelim: Millenniumun Eşiğinde "Dinler Beşiği Anadolu" Hz. İsa'nın ikibininci doğum yıldönümü olan 2000 yılıyla birlikte, Anadolu "inanç turizmi" denen yeni bir olguyla tanışmaya hazırlanıyor. TRT'nin çekimlerine başladığı 18 bölümlük dizi bu hazırlığın işaretlerinden biri. Dizinin metin yazarı ve danışmanı Recep Güvelioğlu "Anadolu'nun yüzü aşkın yöresinde çekimler yapılıyor. Başlıbaşına bu bile, Anadolu'nun hemen her noktasında kutsal mekanların, önemli inanç merkezlerinin bulunduğunun kanıtı" diyor. (1)
Yazının baştan sona Hıristiyanlık propagandası içerdiğinin de altını çizelim. Skylife, zaten hemen her sayısında Anadolu'daki Hıristiyan mirasından bir örneği progandacı bir dille adeta misyoner edası ile sunmaktadır. Bu yazılar bile resmi kurumların Hıristiyanlık propagandasına alet edilmesine yeterli bir örnek olsa gerek. Keşke bununla kalsa...
Programda Sn Güvelioğlu'nu "inanç turizmcisi" olarak sunulmuştu. Geçimini inanç turizminden sağlayan bir kimsenin ekmek teknesini tekmelemesini beklemek sanırım safdillik olur. Ancak Güvelioğlu bağışlasın, bizim de can borucumuz olan "vatanımıza" tekme atmamızı kimse beklemesin.
İsterseniz şimdi de inanç turizmi bağlamında 2000'de önce neler olup bittiğine bir göz atalım ardından da Vatikan'ı ve Papa 2. Jean Paul'ü temsilen Türkiye'ye gelen Kardinal Camillo Ruini'yi hakem seçelim. Öyle ya Hıristiyan Sevenler Lobisi başkasının hakemliğini kabul eder mi?
İnanç Turizmi Yılı Olan 2000'de Türkiye'de
Neler Oldu?
Güvelioğlu gibi düşünen politikacılarımız ve onlardan yüz alan yerli hıristiyan propagandıcılar 2000 yılında Türkiye'nin Hıristiyanlar için tescilli bir kutsal toprak olduğunu savundular.
Koca bir bakan, bir misyoner edasıyle bakın neler diyor: "2000 yılında Hıristiyan alemi manevi değerlerine sarılarak inançlarının coğrafyasına, yani Anadolu'ya yönelecek". (2)
Bakan'dan cesaret alan yanıbaşındaki Presbiteryan Kilisesi Temsilcisi İlhan Keskinöz de "Türkiye Hıristiyanlığın açık hava müzesidir." diyebilecektir. Keskinöz, aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyor: "Bu değerlerle turizmde yer alamazsak dünya siyasetine de giremeyiz." diye ekliyor. Katolik Cemaati Temsilcisi Joe Uttelieg, Anadolu topraklarının çok köklü bir geçmişi bulunduğunu ve kendi inanışlarının beşiği olduğunu kaydetti. Hıristiyanlığın yayılışı açısından Anadolu topraklarının kutsal olduğunu belirten Uttelieg, Türk Hükümetinin 2000 yılı için iyi bir organizasyon planı yapması gerektiğinin altını çizdi. (3)
İnanç Turizmcisi Kardinal Ruini, AB Üyeliğimiz Hakkında Ne Düşünüyor?
Kardinal Camillo Ruini, Hz. İsa'nın 2000'inci doğum yılı kutlama programı çerçevesinde katıldığı Antakya'da her yıl 29 Haziran'da düzenlenen Aziz Petrus ve Paulus Bayramı'nda düzenlenen bir ayinde, Tarsus ve Antakya'yı Hıristiyan toprağı olarak tanımlamakta idi. 30 Haziran 1999 tarihli Hürriyet gazetesi'nden izleyelim: "Nasıl Tarsus şehri Paulus'un ismine bağlı ise, aynı şekilde Antakya da bu topraklarda yaşayan ilk Hıristiyan cemaatinin başı olmak suretiyle buraya yerleşen Petrus'un adına bağlıdır... "
Kardinal Ruini'yi bir de Türkiye'nin AB üyeliği konusunda dinlemek gerek daha iyi tanımak için: "Müslüman Türkiye'nin AB'ye girmesi kimliğimize gölge düşürür. Yan yana büyüyen, Hıristiyan gelenekleri ile şekillenen Avrupa medeniyetlerinin temelindeki ittifakları sarsar... Unutmamalı 'Avrupa fikri', başlıbaşına 'düşman Türkler'e; Türkiye'nin başını çektiği İslam dünyasına karşı gelişti... Ankara ile yakın ilişkiler geliştirmeye evet. Ama farklı tarihi - kültürel gerçekler, farklı kalmalı..." Özet: "Ayrı dünyaların insanlarını içimize almayalım!" (4)
Vatikan, Türkiye'den Toprak Talep Etti
İnanç Turizmi bağlamında Vatikan, Türkiye'den "Hıristiyan tarihine ait kilise, vakıf ve eserlerin mülkiyet ve yönetiminin Vatikan'a devri ve Katolik Kilisesine hukuki statü tanınması" isteğinde bulunmuştur. Bu durum bir anlamda toprak talebidir.
Vatikan'ın Ankara temilcisi (Büyükelçi) Sebastiani, görev süresinin dolduğu 1994 yılında Ankara'dan ayrılırken, Dışişleri Bakanlığı'na veda ziyaretinde bulundu. Dönemin Dışişleri Müsteşarı ile vedalaşırken, Kapadokya'da önemli Hıristiyanlık merkezleri bulunduğunu, Vatikan'ın hali hazırda yıkık dökük durumdaki bu merkezleri "onarıp hizmete sunabileceğini", 2000 yılı kutlamaları çerçevesinde buraların önemli ziyaretçi çekebileceğini, bunun da hem "Müslümanlarla Hıristiyanları yakınlaştıracağını", hem de Türkiye'ye kazanç sağlayacağını dile getirdi.
Sebastiani'den sonra Vatikan temsilcisi olan Pier Luigi Celata ve ardılı olan Luigi Centi de aynı talebi tekrarladılar.
Sebastiani, 1994 yılında "toprak" talebinde bulununca "alarme" olan Dışişleri Bakanlığı, konuyla ilgili bir daire kurarak başına genç bir diplomat atadı. Dışişleri arşivlerine giren daire başkanı, ne bu konuda ne de Hıristiyanlık konusunda Bakanlığın bir çalışması olmadığını gördü. Türkiye'nin Vatikan "politikası" da yoktu...
Şu anda hâlâ Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2000 yılı faaliyetlerine ilişkin bir "politikası" yoktur. İnisiyatif, ABD ve Avrupa Birliği'ni arkasına alan Vatikan, Fener Rum Patrikhanesi ve Dünya Kiliseler Birliği gibi kuruluşları geçmiş bulunuyor. Bu kuruluşlar, Türkiye içinde de turizmcilerin ve medyanın desteğini sağladılar. (5)
Sevgi Erenerol: İnanç Turizmi bir tür "Haçlı Seferidir"
Öyleyse Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesi'nin basın sözcüsü Sevgi Erenerol Hanımefendi, sonuna kadar haklı. Sn Erenerol, İnanç Turizminin bir tür "Haçlı Seferi" olduğuna dikkat çekmişti. (6) Ve inanç turizmine "Geliyorum Diyen Tehlike" olduğunu vurgulamıştı. (7)
1. ve 2. A. Pavlus Yürüyüşü
*Resmî kurumlarımızın ve yetkililerimizin inanç turizmi bağlamında Hıristiyan propagandasına nasıl da alet edildiklerinin en çarpıcı bir örneği 1. ve 2. A. Pavlus Yürüyüşü olsa gerek. İşin başında Mustafa Efe olmakla birlikte, onu ileride ele alacağız.
Cevizkabuğu'na telefonla katılıp da bedava dağıttıkları propaganda kitaplarının, filmlerinin ve cd'lerinin geçen yılki maliyetini ve verdiği verginin miktarını açıklayamayan Canet Efe'nin de içinde bulunduğu Hıristiyan Misyoner Örgüt olan Müjde grubu, bu yürüyüşün hükümetin verdiği izinle gerçekleştirilen ilk Hıristiyanlaştırma programı olduğunu övünçle belirtmektedirler. Misyoner örgütlerin hükümetin iznini devlet izni olarak nitelemesi de işin cabası. Kendi ifadelerinden izleyelim: "3000'E DO?RU - A. Pavlus March Programı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devlet tarafından izin verilerek halka açık gerçekleştirilen ilk resmi müjdeleme (hıristiyanlaştırma) programı olarak gerçekleştirilmiştir." (8) Programa şöyle bir göz atmak yeterli. Programa kimler dahil edilmedi ki, valiler, belediye başkanları ve diğer mülki erkan. Yurt dışından getirilen misyoner gruplar, açık meydanlarda ilahiler söyledi, gösteriler yaptı, propaganda amaçlı broşürler dağıttı. (9)
Bundan bir yıl önce düzenlenen 1. A. Pavlus gezisi de bundan farklı değildi. Ancak bu 99 A. Pavlus Yürüyüşü'nde Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Cemal Uşak da vardı. Sanırım Cemal Uşak, ortama uyum sağlamatka pek zorluk çekmemiştir. Çünkü Cevizkabuğu'na İstanbul Presbiteryen Kilisesi pastörü olarak katılan Turgay Üçal, ısrarla vurguladığı gibi eski bir Nurcu idi. Eminim Cemal Uşak ile paylaşacakları epey konu olmuştur.
99 A. Pavlus Yürüyüşü'nde dikkat çeken simalardan birisi de Amerikan Bord Genel Sekreteri Rev. Alan McCain idi. Amerikan Bord, eski adıyla ABCFM, Osmanlı'nın başına Ermeni çorabını ören örgütü temsil ediyordu.
Laik bir ülkede nasıl olurda devlet yetkilileri bizzat katılarak ve her türlü devlet imkanını seferber ederek Misyoner Örgütlerin, Hıristiyanlık propagandasına yardımcı olur? ÜStelik Cevizkabuğu'nda Ergun Poyraz'ın da belgelerini gösterdiği gibi Müjde yayın grubunun çıkardığı kitaplarda Türkiye'nin Doğusu Ermenistan olarak gösteren haritalar yer almaktadır.
Güvelioğlu'na bir not: Şu yazı acaba kendilerine ait, yoksa sadece isim benzerliği mi? "Recep Güvelioğlu, "ABD'nin Tehdidi", s. 2-5, Parlementodan Politika, Siyasi Magazin Dergisi, Aralık 1996, yıl: 5, sayı: 55."
Star Gazetesi'nden Halit Kakınç'la ilgili bir not: Sn Kakınç Star Gazetesi'ndeki 26 Kasım 2001 tarihli yazısında Heybeliada Ruhban Okulu'nun avukatlığına soyunmuş görünüyor. Sn Kakınç'ın cevabı hazır. Bu dizide sıra Fener Rum Patrikhanesi'ne ve Heybeliada Ruhban Okulu'na da gelecek.
DİPNOTLAR
1)L. Doğan Tiliç, Skylife www.thy.com.tr/tskylife/0699/s7.htm
2) 26 Aralık 1999 tarihli Hürriyet gazetesi.
3) Anadolu Ajansı'nın 06/10/1999 tarihli haberi
4) Bu görüşler "L'Avvenire" gazetesinde yer almakta. Ve "L'Avvenire" Katoliklerin en etkili kurumlarından "İtalyan piskoposlar konferansı"na ait. Piskoposları bir araya getiren ve görüş alışverişinde bulunmalarını sağlayan kurumun başında muhafazakar görüşleriyle tanınan Kardinal Ruini var. Ruini ve çevresindekilerin; İslam - Hıristiyanlık gerçeğine bakışları Haçlı Seferlerinden pek farklı değil. Nilgün Cerrahoğlu'nun Kilise: "Türkiye'nin AB adaylığına karşı..." başlıklı 10 Ocak 2000 tarihli yazısı.
5)Aydınlık - 21.5.2000 - Sayı : 670 -
6) Yeni Hayat Dergisi, 44. Sayı.
7) Fener Rum Patrikhanesi işgalci Yunandan yana tavır alarak vatana ihanet etmişken Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi 'nin Kurtuluş Savaşı'nda işgalcilerin karşısında Anadolu'nun saflarında savaş verdiğini de hatırlamalıyız.(Bkz., Erol Cihangir, Papa Eftim'in Muhtıraları ve Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi, İst.-1996, Turan yay.; Yrd Doç. Dr. Mustafa Ekincikli, Türk Ortodoksları, Ank.-1998, Siyasal Kitabevi yay.
8) www.gnmmujde.com/apmr1999.html
9) www.gnmmujde.com/apmr2000.html