Yeni bir yıla girerken umutlarımızı yeniden tazeleyeceğiz.
"Yeniden" diyoruz; geçen yıldan gerçekleşmesini beklediklerimiz beklentilerimizi vermedi bu yıl. Önümüzdeki yıldan beklemeye başlayacağız beklentilerimizi. Kazanımlarımız olmadı değil, küçük de olsa bazı beklentilerimiz gerçekleşti. Ama yetmedi,yetemezdi. Daha iyiyi bulabilmek, en iyiye erişebilmek vardı.
Umulanlarla gerçekleşenler, beklenenlerle önümüze sunulanlar örtüşmüyordu bir türlü.
Bireysel taleplerimiz toplumsal beklentilere dönüştü,toplumsal beklentilerimiz de ulusal ve uluslararası nitelikte gelişerek aşama kaydetti.
Beklentilerimiz daha da büyüdü. Doğal olarak umduklarımız da.
Büyük beklentiler önümüzdeki yıla sipariş edildi.
Birey olarak, toplum olarak, ülke olarak.
Binbir umutlar besleyerek girmiştik oysa bitirmekte olduğumuz yıla.
Binikinci umudumuzu da bir sonrakine havale edeceğiz.
Çok mu şey istemiştik?
Birey olarak, vatandaş olarak, ülke ve millet olarak, devlet olarak elbette ideallerimiz var ve olacak, olmalıydı da.
Türkiye'nin de idealleri, en azından ideal olarak gördükleri ve o ideal üzerinde beklentileri vardı bu yıldan.
Şimdi ve yeniden ideal olarak tanımladıklarımız sarkıtılacak, beklentiler aşılanmaya devam edilecek.
Taleplerimizi üstüste sıralarken umutlara, beklentilere saplanır olduk. Umutlarımızın esiri mi olmuştuk?
Biz birşeyler, birtakım şeyler istemeliydik, birileri de bize vermeliydi. Öyle umduk. Umar olduk.
Dışarılara havale ettik hep umutlarımızı.
Başka kişilere, başka toplumlara ve başka devletlere.
Birileri bizim umutlarımızı süslüyordu.
O bize, biz o'na yakın gördük kendimizi. Arar olduk. Uzanıyor; ama tutamıyorduk.
Kimi zaman küstük, kimi zaman ümitvar olduk.
Toplum olarak,ülke olarak...
Reel ile sanalı birbirine karıştırdık.
Varla yok arasında gidip geldik ha bre.
Beklentiler bizim beklentimiz değil miydi?
Umutlarımız bizim değil miydi?
Bize mi öyle geliyordu yoksa?
Sürekli sorular sorar, sorduğumuz sorulara kendi çapımızda cevaplar vermeye başlar olduk.
Cevabın aslını asla bulamadık.
Sorduğumuz soruların cevabı yoktu belki de.
Yeni bir yıla, eski düşünceleri bırakarak girmeliydik belki de.
Hep aynı umutlarla değil, yeni ve alternatif beklentilerle de kendimizi geliştirebilirdik.
Umutlu olabilmek kadar o umutlara sahip olabilmek de vardı.
Başkasının, başkalarının umutlarımıza, beklentilerimize karışamadığı ideallerimiz olmalıydı.
Yeni yıla, eskidiğini görmek istemediğimiz umutlarımızı yenileyerek girmemiz gerekiyordu.
Beklentimiz bu olmalıydı. Eskiyen yıldan da.
"Yeniden" diyoruz; geçen yıldan gerçekleşmesini beklediklerimiz beklentilerimizi vermedi bu yıl. Önümüzdeki yıldan beklemeye başlayacağız beklentilerimizi. Kazanımlarımız olmadı değil, küçük de olsa bazı beklentilerimiz gerçekleşti. Ama yetmedi,yetemezdi. Daha iyiyi bulabilmek, en iyiye erişebilmek vardı.
Umulanlarla gerçekleşenler, beklenenlerle önümüze sunulanlar örtüşmüyordu bir türlü.
Bireysel taleplerimiz toplumsal beklentilere dönüştü,toplumsal beklentilerimiz de ulusal ve uluslararası nitelikte gelişerek aşama kaydetti.
Beklentilerimiz daha da büyüdü. Doğal olarak umduklarımız da.
Büyük beklentiler önümüzdeki yıla sipariş edildi.
Birey olarak, toplum olarak, ülke olarak.
Binbir umutlar besleyerek girmiştik oysa bitirmekte olduğumuz yıla.
Binikinci umudumuzu da bir sonrakine havale edeceğiz.
Çok mu şey istemiştik?
Birey olarak, vatandaş olarak, ülke ve millet olarak, devlet olarak elbette ideallerimiz var ve olacak, olmalıydı da.
Türkiye'nin de idealleri, en azından ideal olarak gördükleri ve o ideal üzerinde beklentileri vardı bu yıldan.
Şimdi ve yeniden ideal olarak tanımladıklarımız sarkıtılacak, beklentiler aşılanmaya devam edilecek.
Taleplerimizi üstüste sıralarken umutlara, beklentilere saplanır olduk. Umutlarımızın esiri mi olmuştuk?
Biz birşeyler, birtakım şeyler istemeliydik, birileri de bize vermeliydi. Öyle umduk. Umar olduk.
Dışarılara havale ettik hep umutlarımızı.
Başka kişilere, başka toplumlara ve başka devletlere.
Birileri bizim umutlarımızı süslüyordu.
O bize, biz o'na yakın gördük kendimizi. Arar olduk. Uzanıyor; ama tutamıyorduk.
Kimi zaman küstük, kimi zaman ümitvar olduk.
Toplum olarak,ülke olarak...
Reel ile sanalı birbirine karıştırdık.
Varla yok arasında gidip geldik ha bre.
Beklentiler bizim beklentimiz değil miydi?
Umutlarımız bizim değil miydi?
Bize mi öyle geliyordu yoksa?
Sürekli sorular sorar, sorduğumuz sorulara kendi çapımızda cevaplar vermeye başlar olduk.
Cevabın aslını asla bulamadık.
Sorduğumuz soruların cevabı yoktu belki de.
Yeni bir yıla, eski düşünceleri bırakarak girmeliydik belki de.
Hep aynı umutlarla değil, yeni ve alternatif beklentilerle de kendimizi geliştirebilirdik.
Umutlu olabilmek kadar o umutlara sahip olabilmek de vardı.
Başkasının, başkalarının umutlarımıza, beklentilerimize karışamadığı ideallerimiz olmalıydı.
Yeni yıla, eskidiğini görmek istemediğimiz umutlarımızı yenileyerek girmemiz gerekiyordu.
Beklentimiz bu olmalıydı. Eskiyen yıldan da.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005