Hukuk devletini tehcir edenler şimdilerde güvenlikçiye soyundular. Devleti A'dan Z'ye güvenliğe yatırıp, yasayı da yorgan yaptılar.Demokrasi yolundaki engellerden biri polis devletidir. Bunun aşılmasıyla yasa devleti ve sonrasında hukuk devleti gelir. Şaşkın ördek tersinden dalarmış, bunlar da hukuk devletinden geriye doğru seyirttiler. Önce hukuku hallettiler, hukuk tanımaz yasalarla işlerini gördüler. Yasaların hukuka uygunluğunu denetleyecek yargıyı da hallaç pamuğu gibi attılar. Yap yasa boz yasa oyununu sahnede tutmayı becererek 12 yıldır perde kapatmadılar. Genco Erkal'ın 50 yıldır alkış alan "Bir Delinin Hatıra Defteri"ndeki harika duruşu bir rekordur sanat dünyasında. Bunlar da perde kapatmamakla usta aktöre mi özendiler bilemem! Ancak Genco Erkal tek kişilik oyunuyla sanat sergiliyordu. Güvenlikçiyi oynayanlarsa hep birlikte işin cılkını değil paralelini bile çıkararak ülkeyi cambazhaneye çevirmişlerdir.2014 yılı gitti ve neleri götürdü giderken, önceki yıllara ilâveten, bakalım:Yayın yasağı ile basın özgürlüğünü; konuşanları tekme tokat susturarak, hapsederek muhalefet etme özgürlüğünü ve düşünce özgürlüğünü; yargıyı kuşatarak yargı bağımsızlığını ve adil yargılanma hakkını; savunma mesleğine baskı kurarak ve bu mesleğin üst kuruluşu Barolar Birliği'ni susturmaya kalkışarak adalete erişim hakkını; mahkeme kararı olmadan internet ortamına yasak getirerek sosyal medya özgürlüğünü; polis ve üst yöneticilere savcı ve hâkim yetkisi vererek temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvencesini; devletin milletiyle bölünmez bütünlüğüne kastedenlerle pazarlığa girişerek ulus güvenliğini; çocukları tutuklayarak çocuk haklarını; yolsuzluk ve rüşvetin üstünü örterek para aklama emarelerini; gecekondu saray ve fuzuli projelerle saçı bitmedik yetim ve de kul haklarını? İlânihaye say sayabildiğin kadar.Neyse giden gitti, kalan sağlar bizimdir. 2014'den sonra bize kalan nedir;Bugün yeni yılın ilk günü ve karşımızda güvenlikçi bir hükümet. Hani şu kovaladıkları hukuk devleti yerine koydukları model.Siyasal iktidar, güvenlik güçlerince keyfi ve hukuksuz biçimde yürütülen devlet şiddetini iç güvenlik paketiyle yasalaştırmaktadır. Hukuksuzluklara yasa giydirmek onları meşru kılmaz.Cumhurbaşkanı ve dümen suyundaki Başbakan'ın durmaksızın polis şiddetini övmesi ve onları suça teşvik etmesi, ölüm ve yaralanmalar sonucu açılan davaların sürüncemede kalması, bazılarında ise davaların henüz açılmamış olması, şiddet uygulayan kolluk kuvvetleri hakkında savcının doğrudan dava açma yetkisinin elinden alınması yeni yılın karabasanlarıdır.Bir acımasızlık da, polise duraksamadan ve hedef gözeterek ateş etme yetkisinin toplu gösterilerde rahatlıkla verilecek olmasıdır. Bu, yaşama hakkının ihlâllerine açık davettir.Güvenlikçi hükümete karşı, hukuk sistemindeki tahribatın giderilmesi, en azından onarılması için bir politika geliştirilmesi elzemdir. Bunun için de akademisyenlere, hukuk eğitiminin tüm katılımcılarına, hukuk dünyasında faaliyet gösteren tüm aktörlere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.