Prof. Dr. Sayın Haydar Baş, gazetemizin 16 Aralık tarihli nüshasında yer alan "Mevlana'yı anıyoruz" başlıklı yazısında Mevlana'yı anarken aslında onu nasıl anlamamız gerektiğini izah ediyordu.Virgülünü dahi değiştiremeyeceğimiz yazısında Sayın Baş, bu kez ilahiyatçı kimliğiyle imzasını koyuyordu.Gelelim törene?17 Aralık Şeb-i Arus töreninde arz-ı endâm eden bir kısım devletlu için zor bir gündü. Olacak iş miydi şu paralelcilerin yaptıkları! Oğulları ve kendilerine kadar uzayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu için tam da 17 Aralık gününü seçmişlerdi. Mevlana'nın Hakk'a yürüdüğü tarih. Mevlana'nın ufku nurla aydınlanırken bunlarınkini kasvet basmıştı. Aradan bir yıl geçmesine rağmen hesap verme bir yana, hesap soranlar ve soracak olan kolluk ve yargı mensuplarının defterleri dürüldü. Yerlerine kendi adamlarını koyduktan sonra dediler ki, şimdi tarafsız savcılarımız marifetiyle soruşturma başlatılmıştır. Anlaşılıyordu; kendilerinin dümen suyunda giden yargı tarafsızmış. Rövanş maçına hazırlanmaları bir yıl sürmüştü; polisiyle savcısıyla hazırlıklar tamamlanınca maç tarihi belli oldu: 14 Aralık. Bunlar biraz daha insaflıymış da 17 Aralık tarihine denk getirmediler. Haydar Baş Hocamız Mevlana için "O, İslam'a inanmış bir Müslümandı" diyor. Peki, tören için de olsa, Mevlana'nın huzurunda bulunan zevat, nefis muhasebesi yapıp, biz inancımızın neresindeyiz, diye kendilerine sordular mı? Olanlar ortada, böyle bir kaygıları olsa bu işler başlarına gelir miydi hiç!Ben hukukçu olarak Mevlana'ya baktığımda şunları görüyorum:Mesnevî'de hukukun önemine şöyle dikkat çekiyor: "Hukuk rahmettir, mücadeleleri ortadan kaldırma aracıdır, kıyametteki adalet okyanusundan bir damladır. Damla ufak ve küçük hacimli olsa bile okyanusun suyunun saflığını belli eder."Adalet kavramı Mevlana'nın başyapıtı Mesnevî'de önemli bir yer tutar. Mevlana'nın babası, bilge kişi Bahauddin Veled bir polis devletine dönüşen Harzemşah iktidarı nedeniyle Horasan'ı ve Belh'i terk ederek Anadolu'ya ayak basmıştı.Mevlana'ya göre: "Adalet demek, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Şapka da başa aittir." Adları ayakkabı kutularıyla anılır hale gelen bir kısım devlet ricali bu sözler karşısında ne düşünürler, bilinmez!Mevlana, adaletsizlik ve haksızlık konusunda da uyarılarda bulunmaktadır: "Bütün bilgeler, kötülük yapanların kötülükleri kendileri için karanlık bir kuyudur, demişlerdir. Daha zalim olanın kuyusu, daha korkunçtur. Adalet daha kötüye daha kötü ceza buyurmuştur.Ey haksızlıkla başkası için kuyu kazan! Bil ki, kendin için bir tuzak hazırlıyorsun."Hukuk ve adalet kavramlarıyla barışık olmayanlar, ancak bu kavramları işlerine geldiği gibi boş kalıplar olarak kullananlar! Mevlana'nın önünde konu mankeni gibi durmayın da, O zatın yüzyıllar öncesinden günümüze ışık tutan sözlerini bir hatırlayıverin. Umut yok ama pişkinliğiniz az biraz hicaba dönüşür mü, acaba!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023