Topluma mal olmuş; yaşantısıyla, haliyle, söz ve tavırlarıyla yaşadığı topluma kaybettikleri yollarını bulmalarında yardımcı olan kâmil insanlardır. Onların söz ve davranışları gösterişten uzak ve yaptıkları her işte Allah’ın rızasını gözetirler.
Benim fikir ve gönül hayatımın gelişmesinde de böyle kâmil insanların destekleri olmuştur. Bu konuda kendimi çok şanslı olarak görüyor ve yüce Rabbime sonsuz hamd ediyorum.
Bu yazımda geçmişi yad etmek ve o güzel insandan biri olan Rahmetli Celal Mısır Hocamızdan bahsetmek istiyorum. Kendisinden Şefaat talebiyle daha önce paylaştığım ancak tekrarında fayda gördüğüm bir sohbetini sizlerle yine paylaşmak istiyorum.
Rahmetli Celal Mısır hocamızın, sohbetlerinde; toplumun halini tasvir için kullandığı terimler vardı. Bu gün o güzel tespitleri sizinle paylaşmak istedim.
“Yaşadığımız toplum üç sınıftan müteşekkildir. Bunlar Ümera, Ulema, Fukara sınıflarıdır. Ümera; idare edenler(yöneticiler), Ulema; fetva veren âlimler, Fukara; halk tabakasıdır.
Ümera sınıfının bozulması; topluma adalet mekanizmasının düzenli çalışmaması olarak yansır.
Ulema sınıfının bozulması; topluma ölçü bozulması olarak yansır.
Fukara sınıfının bozulması; toplumda anarşinin yaygınlaşması olarak yansır.”
Bu bilgiler ışığında şimdi yaşadığımız topluma bir bakalım. “Adil, müreffeh, ölçülü ve anarşiden arınmış bir toplumda yaşadığımızı” iddia eden varsa beri gelsin.
Şimdi toplumun katmanlarını teşkil eden bu sınıfların, toplumsal yansımalarından bahsedelim.
Ümera sınıfı olarak adlandırılan, idare edenler sınıfının bozulmasının topluma; adaletsizlik olarak yansıyacağını ifade etmiştik.
Adalet; “haklıya hakkını vermek, haksıza haddini bildirmek” olarak tarif edilmektedir. Yaşadığımız toplumda; Haklı hakkını alabiliyor mu? Haksıza haddi bildiriliyor mu? Vatandaş, günlük yaşantısında bile hakkı olan şeylerden doya doya istifade edebiliyor mu? Hepsine birden “hayır” dediğinizi duyar gibiyim.
Ulema sınıfsının bozulması neticesinde toplumda, ölçü kavramının ortadan kalkacağını söyledik. Yüce Peygamberimiz Veda Hutbesinde “Benden sonra yolunuzu şaşırmamanız, delalete düşmemeniz için size iki emanet bırakıyorum. Onlar Allah’ın kitabı Kur’an ve Benim Sünnetimdir”
Diğer bir hadisi şeriflerinde de; “Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah’ın Kitab’ı ve benim Ehl-i Beyt’imdir.” (Sahih-i Müslim, Kitab-u Fezail-i Ali ibn-i Ebi Talib, c.7, s.122) buyurmasına rağmen, başta âlim dediğimiz bazı insanlar yanlış fetvalar vererek, Allah’ın hükümlerini farklı sebeplerle çarpıtmaya kalkışmıştır. Onların yanlış tutumları neticesinde de Allah ve Resulünün muradı dışında bir din anlayışı oluşmuştur. Toplum kendini fetva konusunda ehil görmeye başlamış, ölçü ortadan kalkmış, herkes kendi idrakine göre; helal haram sınırı dahi pervasızca çiğnemeye başlamıştır. Gelinen durum maalesef meydandadır. Atalarımız ne güzel söylemişler; “Ayarı bozulan teraziler hep yanlış tartarlar”
Fukara sınıfından bahsetmeye gerek var mı? Bilmem! Fukara(halk) sınıfının bozulmasının topluma anarşi olarak yansıyacağından bahsetmiştik. Diğer sınıfların bozulmasının da zirve halini yansıtan anarşi, bozulmanın toplumun bütün katmanlarına ulaştığının da ispatıdır.
Anarşiyi sadece terör olarak adlandırmak yerine, TDK sözlük manasındaki gibi “kargaşa” olarak tarif etmek, meseleyi daha anlaşılır kılmaktadır. Şöyle bir yaşantımıza baktığımız zaman hayatımızda kargaşasız bir zaman dilimini bulmamız imkânsız hale gelmiştir. Adeta her anımız; kargaşa ile geçmektedir. Hayatın düzeni kaçınca; sözden fiile, bütün davranışlarımıza, kargaşanın hâkim olduğu gözlenmekte ve yaşanmaktadır.
Bu yazımızda felaket tellallığı falan yaptığımız yoktur. Sadece durum tespitini tekrar gözler önüne sermeğe çalışarak, çareye başvurmanın gerekliliğini hatırlatmak istedik. Her derdin dermanı vardır. Yeter ki niyet edilsin ve gayret edilsin.
Toplumu oluşturan fertler olduğuna göre, çarenin de fertten başlayacağı muhakkaktır. Eğer toplum olarak daha mutlu ve huzurlu bir yaşam istiyorsak; Her fert ve her sınıf kendini sorgulamak, yapılan yanlıştan dönmek ve gereğini yerine getirmek zorundadır. “Herkes evinin önünü temiz tutarsa; sokaklar, memleketler temiz kalır.”
Sosyal hayatta yaşadığımız sıkınlar ölünceye kadar bitmeyecektir. Önemli olan o sıkıntılı anlarda bile yolunuzu kaybetmeden, gaflet ve delalete düşmeden istikametinizi korumak ve imtihan sırrını unutmamaktır. Ve en önemlisi de her durumda ve her ortamda size yol gösterecek, himmet ve şefaat edecek kâmil insanlarla birlikte olmaktır.
Benim fikir ve gönül hayatımın gelişmesinde de böyle kâmil insanların destekleri olmuştur. Bu konuda kendimi çok şanslı olarak görüyor ve yüce Rabbime sonsuz hamd ediyorum.
Bu yazımda geçmişi yad etmek ve o güzel insandan biri olan Rahmetli Celal Mısır Hocamızdan bahsetmek istiyorum. Kendisinden Şefaat talebiyle daha önce paylaştığım ancak tekrarında fayda gördüğüm bir sohbetini sizlerle yine paylaşmak istiyorum.
Rahmetli Celal Mısır hocamızın, sohbetlerinde; toplumun halini tasvir için kullandığı terimler vardı. Bu gün o güzel tespitleri sizinle paylaşmak istedim.
“Yaşadığımız toplum üç sınıftan müteşekkildir. Bunlar Ümera, Ulema, Fukara sınıflarıdır. Ümera; idare edenler(yöneticiler), Ulema; fetva veren âlimler, Fukara; halk tabakasıdır.
Ümera sınıfının bozulması; topluma adalet mekanizmasının düzenli çalışmaması olarak yansır.
Ulema sınıfının bozulması; topluma ölçü bozulması olarak yansır.
Fukara sınıfının bozulması; toplumda anarşinin yaygınlaşması olarak yansır.”
Bu bilgiler ışığında şimdi yaşadığımız topluma bir bakalım. “Adil, müreffeh, ölçülü ve anarşiden arınmış bir toplumda yaşadığımızı” iddia eden varsa beri gelsin.
Şimdi toplumun katmanlarını teşkil eden bu sınıfların, toplumsal yansımalarından bahsedelim.
Ümera sınıfı olarak adlandırılan, idare edenler sınıfının bozulmasının topluma; adaletsizlik olarak yansıyacağını ifade etmiştik.
Adalet; “haklıya hakkını vermek, haksıza haddini bildirmek” olarak tarif edilmektedir. Yaşadığımız toplumda; Haklı hakkını alabiliyor mu? Haksıza haddi bildiriliyor mu? Vatandaş, günlük yaşantısında bile hakkı olan şeylerden doya doya istifade edebiliyor mu? Hepsine birden “hayır” dediğinizi duyar gibiyim.
Ulema sınıfsının bozulması neticesinde toplumda, ölçü kavramının ortadan kalkacağını söyledik. Yüce Peygamberimiz Veda Hutbesinde “Benden sonra yolunuzu şaşırmamanız, delalete düşmemeniz için size iki emanet bırakıyorum. Onlar Allah’ın kitabı Kur’an ve Benim Sünnetimdir”
Diğer bir hadisi şeriflerinde de; “Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah’ın Kitab’ı ve benim Ehl-i Beyt’imdir.” (Sahih-i Müslim, Kitab-u Fezail-i Ali ibn-i Ebi Talib, c.7, s.122) buyurmasına rağmen, başta âlim dediğimiz bazı insanlar yanlış fetvalar vererek, Allah’ın hükümlerini farklı sebeplerle çarpıtmaya kalkışmıştır. Onların yanlış tutumları neticesinde de Allah ve Resulünün muradı dışında bir din anlayışı oluşmuştur. Toplum kendini fetva konusunda ehil görmeye başlamış, ölçü ortadan kalkmış, herkes kendi idrakine göre; helal haram sınırı dahi pervasızca çiğnemeye başlamıştır. Gelinen durum maalesef meydandadır. Atalarımız ne güzel söylemişler; “Ayarı bozulan teraziler hep yanlış tartarlar”
Fukara sınıfından bahsetmeye gerek var mı? Bilmem! Fukara(halk) sınıfının bozulmasının topluma anarşi olarak yansıyacağından bahsetmiştik. Diğer sınıfların bozulmasının da zirve halini yansıtan anarşi, bozulmanın toplumun bütün katmanlarına ulaştığının da ispatıdır.
Anarşiyi sadece terör olarak adlandırmak yerine, TDK sözlük manasındaki gibi “kargaşa” olarak tarif etmek, meseleyi daha anlaşılır kılmaktadır. Şöyle bir yaşantımıza baktığımız zaman hayatımızda kargaşasız bir zaman dilimini bulmamız imkânsız hale gelmiştir. Adeta her anımız; kargaşa ile geçmektedir. Hayatın düzeni kaçınca; sözden fiile, bütün davranışlarımıza, kargaşanın hâkim olduğu gözlenmekte ve yaşanmaktadır.
Bu yazımızda felaket tellallığı falan yaptığımız yoktur. Sadece durum tespitini tekrar gözler önüne sermeğe çalışarak, çareye başvurmanın gerekliliğini hatırlatmak istedik. Her derdin dermanı vardır. Yeter ki niyet edilsin ve gayret edilsin.
Toplumu oluşturan fertler olduğuna göre, çarenin de fertten başlayacağı muhakkaktır. Eğer toplum olarak daha mutlu ve huzurlu bir yaşam istiyorsak; Her fert ve her sınıf kendini sorgulamak, yapılan yanlıştan dönmek ve gereğini yerine getirmek zorundadır. “Herkes evinin önünü temiz tutarsa; sokaklar, memleketler temiz kalır.”
Sosyal hayatta yaşadığımız sıkınlar ölünceye kadar bitmeyecektir. Önemli olan o sıkıntılı anlarda bile yolunuzu kaybetmeden, gaflet ve delalete düşmeden istikametinizi korumak ve imtihan sırrını unutmamaktır. Ve en önemlisi de her durumda ve her ortamda size yol gösterecek, himmet ve şefaat edecek kâmil insanlarla birlikte olmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin Baş’tan Türkiye’de ‘siyasi kaos’ uyarısı / 27.12.2025
- Asıl pehlivan nefsini yenendir / 26.12.2025
- Rağbet edenin rahmet bulacağı Regaip Gecesi / 25.12.2025
- Recep ayında kılınan namaz hakkında / 24.12.2025
- Üç ayların eşiğinde, Recep ayı / 22.12.2025
- Nefsin üç karanlık yüzü / 21.12.2025
- Asgari ücret tartışmaları ve görmezden gelinen gerçek / 20.12.2025
- Haset, iyiliği yakan gizli ateştir / 19.12.2025
- Münafığın vasıfları ve tehlikeleri / 18.12.2025
- İbadet ve güzel ahlâk kulluğun ayrılmaz parçalarıdır / 17.12.2025
- Asıl pehlivan nefsini yenendir / 26.12.2025
- Rağbet edenin rahmet bulacağı Regaip Gecesi / 25.12.2025
- Recep ayında kılınan namaz hakkında / 24.12.2025
- Üç ayların eşiğinde, Recep ayı / 22.12.2025
- Nefsin üç karanlık yüzü / 21.12.2025
- Asgari ücret tartışmaları ve görmezden gelinen gerçek / 20.12.2025
- Haset, iyiliği yakan gizli ateştir / 19.12.2025
- Münafığın vasıfları ve tehlikeleri / 18.12.2025
- İbadet ve güzel ahlâk kulluğun ayrılmaz parçalarıdır / 17.12.2025




























































































