Günlerdir mahzun, mahcup ve başım eğik dolaşıyorum.
Bugünkü meclisin oluşumunda ve hükümetin kurulmasında hiç bir dahlim olmadığı halde, meclisten çıkmayan kınama kararı yüzünden elem ve keder içindeyim.
Erzurum'da Ulu Caminin, Lalapaşa'nın, Murat Paşa'nın önünden geçerken, Yakutiye Medresesi'nin ve Çifte Minarelerin nakış nakış işlemeli taşlarını seyrederken Bağdat'ta, Basra'da, Musul'da, Kerkük'te, Necef'te, Kerbela'da, Felluce'de, yarıdan devrilmiş minareler, delik-deşik olmuş kubbeler gözümün önüne geliyor ve AKP'li müslüman kardeşlerimizin, imanın en zayıf noktası olan kalben buğzetmeye bile gerek görmediklerini hatırlıyorum, utanıyorum, ter basıyor.
Çocukların cıvıl cıvıl oynaştığı parkların yanından geçerken Filistin'de en son yakılıp-yıkılan 90 bin nüfuslu Refah kentindeki çocuk cesetlerini görür gibi oluyorum, çocuğunun parçalanmış cesedine sarılmış, deli-divane olmuş, gözyaşları kurumuş anaların yürek parçalayıcı görüntüleri geliyor gözümün önüne ve AKP'li vekillerin bu vahşeti bile kınamaktan kaçınan, talan edilen Müslüman ırz ve namusu karşısında sadece bir surat asmak, kaşlarını çatmak anlamına gelen kınama kararına dahi cesaret edemeyen bu ürkeklik, bu yüreksizlik, bu hissizlik ve mandacılık, meclisten vatan sathına doğru dalga dalga yayılıyor. Zulme razı olma, zulmü onaylama, hatta bir çeşit destek verme marazı mecliste başlayıp bitse, AKP'li Faruk Çelik'in saçmalamaları ile sınırlı kalsa, bunu da bir yere kadar sineye çekelim. Çok açık, çok net Hıristiyan-Yahudi zulmü, terörü, katliamı karşısında, imanın en zayıf noktası olan buğzetme, surat asma, kaş çatma tavrını dahi göstermeyen, gösteremeyen iktidar partisi olunca, ona oy vermiş olan hacı efendiler, hoca efendiler harıl harıl mazeret arıyorlar, kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Minareyi çalan kendi partileri olunca kılıf hazırlamak da onlara düşüyor tabii...
Bu arkadaşlarımıza bir hadis-i şerifi hatırlatmak isterim. Buyuruyor ki Alemlerin Efendisi:
"Kardeşiniz zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım ediniz." Mazlum kardeşimize yardımı anladık da, zalim kardeşimize yardım nasıl olacak diyenlere cevap:
"Zalimin zulmüne engel olarak, onun daha fazla zulme batmasını önleyerek."
Şimdi, AKP'ye oy vermiş, onu iktidara taşımış olan bütün kardeşlerimize, komşularımıza, akrabalarımıza diyoruz ki; partiniz zulme göz yumarak, zulme rıza göstererek, hatta zalimlere destek vererek en hafif ifadesiyle zulme bulaşmıştır.
Zalimlerin safında durmayı tercih etmiştir. Allah Resulünün koyduğu ölçüden hareketle, zalim partinizin, zulmüne engel olarak ona yardım ediniz.
Bulunduğunuz il ve ilçe teşkilatlarınıza giderek tavrınızı ortaya koyunuz; zulme rıza gösterme hali devam ederse desteğinizi çekeceğinizi söyleyiniz.
Müslümana yakışan budur, yoksa "bizim parti" saplantısı ile çok açık yanlışlarına kılıf hazırlamak değildir.
Partinizin sözcüsü durumundaki Yeni Şafak'tan Hüsnü Mahalli'nin pazar günkü yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Diyor ki; Meclis locasından AKP adına konuşan Faruk Çelik'e müdahale konusunda kendimi zor tuttum. Sayın Çelik, bütün konuşmasını Filistinli Müslümanların terör hareketi içinde oldukları noktasına yoğunlaştırdı.
Ve soruyor, kendi çocukları, yeğenleri, İsrail'in bombardımanı altında parçalanmış olsaydı böyle konuşabilir miydi acaba?
Hacım duydun mu, hocam takip ettin mi meclisimizden, yanıbaşımızda işlenen zulümleri kınayan bir karar bile çıkmadı, kınamak için AKP'li vekillerin elleri kalkmadı, voleybol ve tenis maçını fazla oynamışlar herhalde. Bekir Coşkun'un şu satırlarını okuyorum:
"TBMM, Irak ve Filistin'de olanları kınamayı reddetti. TBMM demek AKP demek. AKP'lilerin oyları ile genel görüşme açılması ve işkence ile savaş suçlarının kınanması kabul edilmedi.
'Müslüman demokrat' arkadaşlar kınamaktan bile çekindiler ve kınamayı reddettiler. Kalkmadı elleri...
'Laik dinsiz' saydıkları aydınlar kınamayı öneriyorlar... Benim gibi 'din düşmanı' olduğu için her gün küfür yağmuruna tutulanlar, 'Kınamak dahi yetmez, strateji ortaklığını durdurun' diyorlar. 'Müslüman demokrat' yanaşmıyor...
AKP milletvekillerinin Başbakan'ın 'Duygusal davranmayın' emri ile kınamayı reddettiklerini bilmeyen mi var? Ben biliyorum; zulüm görenler 'din kardeşi' ama, zulüm yapanlar ile 'strateji ortaklığı' ağır bastı. Gazeteler yeni borç kredilerinden söz ediyorlar.
Arkadaşın 'miğfer yapmayı düşündüğü cami kubbesi' dilenci taşına dönüştü ne zamandır, pıstılar..."
Hacının ilk tepkisi, "sittiret, Bekir Coşkun'u" oldu!
Ve devam etti: "Rahat durana kimse bir şey demez."
Dedim ya, AKP'nin en büyük zararı; mandacılığı aşıladı millete.
Bugünkü meclisin oluşumunda ve hükümetin kurulmasında hiç bir dahlim olmadığı halde, meclisten çıkmayan kınama kararı yüzünden elem ve keder içindeyim.
Erzurum'da Ulu Caminin, Lalapaşa'nın, Murat Paşa'nın önünden geçerken, Yakutiye Medresesi'nin ve Çifte Minarelerin nakış nakış işlemeli taşlarını seyrederken Bağdat'ta, Basra'da, Musul'da, Kerkük'te, Necef'te, Kerbela'da, Felluce'de, yarıdan devrilmiş minareler, delik-deşik olmuş kubbeler gözümün önüne geliyor ve AKP'li müslüman kardeşlerimizin, imanın en zayıf noktası olan kalben buğzetmeye bile gerek görmediklerini hatırlıyorum, utanıyorum, ter basıyor.
Çocukların cıvıl cıvıl oynaştığı parkların yanından geçerken Filistin'de en son yakılıp-yıkılan 90 bin nüfuslu Refah kentindeki çocuk cesetlerini görür gibi oluyorum, çocuğunun parçalanmış cesedine sarılmış, deli-divane olmuş, gözyaşları kurumuş anaların yürek parçalayıcı görüntüleri geliyor gözümün önüne ve AKP'li vekillerin bu vahşeti bile kınamaktan kaçınan, talan edilen Müslüman ırz ve namusu karşısında sadece bir surat asmak, kaşlarını çatmak anlamına gelen kınama kararına dahi cesaret edemeyen bu ürkeklik, bu yüreksizlik, bu hissizlik ve mandacılık, meclisten vatan sathına doğru dalga dalga yayılıyor. Zulme razı olma, zulmü onaylama, hatta bir çeşit destek verme marazı mecliste başlayıp bitse, AKP'li Faruk Çelik'in saçmalamaları ile sınırlı kalsa, bunu da bir yere kadar sineye çekelim. Çok açık, çok net Hıristiyan-Yahudi zulmü, terörü, katliamı karşısında, imanın en zayıf noktası olan buğzetme, surat asma, kaş çatma tavrını dahi göstermeyen, gösteremeyen iktidar partisi olunca, ona oy vermiş olan hacı efendiler, hoca efendiler harıl harıl mazeret arıyorlar, kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Minareyi çalan kendi partileri olunca kılıf hazırlamak da onlara düşüyor tabii...
Bu arkadaşlarımıza bir hadis-i şerifi hatırlatmak isterim. Buyuruyor ki Alemlerin Efendisi:
"Kardeşiniz zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım ediniz." Mazlum kardeşimize yardımı anladık da, zalim kardeşimize yardım nasıl olacak diyenlere cevap:
"Zalimin zulmüne engel olarak, onun daha fazla zulme batmasını önleyerek."
Şimdi, AKP'ye oy vermiş, onu iktidara taşımış olan bütün kardeşlerimize, komşularımıza, akrabalarımıza diyoruz ki; partiniz zulme göz yumarak, zulme rıza göstererek, hatta zalimlere destek vererek en hafif ifadesiyle zulme bulaşmıştır.
Zalimlerin safında durmayı tercih etmiştir. Allah Resulünün koyduğu ölçüden hareketle, zalim partinizin, zulmüne engel olarak ona yardım ediniz.
Bulunduğunuz il ve ilçe teşkilatlarınıza giderek tavrınızı ortaya koyunuz; zulme rıza gösterme hali devam ederse desteğinizi çekeceğinizi söyleyiniz.
Müslümana yakışan budur, yoksa "bizim parti" saplantısı ile çok açık yanlışlarına kılıf hazırlamak değildir.
Partinizin sözcüsü durumundaki Yeni Şafak'tan Hüsnü Mahalli'nin pazar günkü yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Diyor ki; Meclis locasından AKP adına konuşan Faruk Çelik'e müdahale konusunda kendimi zor tuttum. Sayın Çelik, bütün konuşmasını Filistinli Müslümanların terör hareketi içinde oldukları noktasına yoğunlaştırdı.
Ve soruyor, kendi çocukları, yeğenleri, İsrail'in bombardımanı altında parçalanmış olsaydı böyle konuşabilir miydi acaba?
Hacım duydun mu, hocam takip ettin mi meclisimizden, yanıbaşımızda işlenen zulümleri kınayan bir karar bile çıkmadı, kınamak için AKP'li vekillerin elleri kalkmadı, voleybol ve tenis maçını fazla oynamışlar herhalde. Bekir Coşkun'un şu satırlarını okuyorum:
"TBMM, Irak ve Filistin'de olanları kınamayı reddetti. TBMM demek AKP demek. AKP'lilerin oyları ile genel görüşme açılması ve işkence ile savaş suçlarının kınanması kabul edilmedi.
'Müslüman demokrat' arkadaşlar kınamaktan bile çekindiler ve kınamayı reddettiler. Kalkmadı elleri...
'Laik dinsiz' saydıkları aydınlar kınamayı öneriyorlar... Benim gibi 'din düşmanı' olduğu için her gün küfür yağmuruna tutulanlar, 'Kınamak dahi yetmez, strateji ortaklığını durdurun' diyorlar. 'Müslüman demokrat' yanaşmıyor...
AKP milletvekillerinin Başbakan'ın 'Duygusal davranmayın' emri ile kınamayı reddettiklerini bilmeyen mi var? Ben biliyorum; zulüm görenler 'din kardeşi' ama, zulüm yapanlar ile 'strateji ortaklığı' ağır bastı. Gazeteler yeni borç kredilerinden söz ediyorlar.
Arkadaşın 'miğfer yapmayı düşündüğü cami kubbesi' dilenci taşına dönüştü ne zamandır, pıstılar..."
Hacının ilk tepkisi, "sittiret, Bekir Coşkun'u" oldu!
Ve devam etti: "Rahat durana kimse bir şey demez."
Dedim ya, AKP'nin en büyük zararı; mandacılığı aşıladı millete.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024