Türkiye’yi saflarına almamak için enva–i çeşit yöntem deneyen Avrupa Birliği, Ankara’ya yeni ‘şartlar dizisi’ni iletti. Şartlar arasında Güneydoğu’nun Türkiye’den kopmasını sağlayacak ‘Kürtlere referandum hakkı’ da yer alıyor
AB’nin gerçek niyeti
Başbakan Erdoğan’ın zina tartışmalarından yola çıkarak söylediği “AB olmasa da olur” lafının sebeb–i hikmeti gün yüzüne çıkıyor. Avrupa Birliği kelimenin tam anlamı ile gerçek niyetini ortaya koyuyor.
İşte AB’nin yeni şartları:
1–Kürtlere Türkiye Cumhuriyetinden ayrılabilmesi için referandum hakkı tanınsın.
2–Heybeliada Papaz Okulu açılsın.
3–Ayasofya kilise olarak ibadete açılsın.
İşte Avrupa Birliği bu 3 maddenin derhal hayata geçirilmesini istiyor. Aksi takdirde diyorlar “takvim–makvim” yok!
Ermeni sınırı da açılsın
Detaylarda başka zenginliklerde var. Mesela Ermenistan sınır kapısının derhal açılmasını istiyorlar.
Kısaca Avrupa Birliği “Gizli Anayasasını” önümüze koyuyor:
1–Bölünerek geleceksiniz.
2–Ülkenizin yüzde 30’u Hıristiyanlaşacak.
Bunları yapmadan da sakın ola karşımıza çıkmayın!
İşte Erdoğan’ı hoplatan şey bu! Başbakanı öylesine bir telaş sardı ki bu panik içinde “AB olmasa da olur” gibi doğruları söylüyor. Tabii arızi ve geçici bir durum bu...
Başbakan Erdoğan’ın zina tartışmalarından yola çıkarak söylediği “AB olmasa da olur” lafının sebeb–i hikmeti gün yüzüne çıkıyor.
Ortada gerçektende garip bir fotoğraf vardı. Sen kalk TBMM’yi olağanüstü topla, CHP ile anlaş, maddeler tek tek oylanıp geçerken son iki madde kala bu işten vazgeçtiğini açıkla. Üstelikte “AB için B planımız var. Olmasa da olur” gibi bu hükumetin ne kıblesine ne de kimyasına uygun laf eyle.
İsterseniz fotoğraftaki garipliği biraz daha derinleştirelim...
Çok değil daha birkaç ay önce Hükumetin en etkili danışmanlarından Ahmet Davudoğlu kelimesi kelimesine şunları söylemişti:
“Bu iktidarın AB dışında bir B planı yoktur.”
Cumhuriyet tarihinin “en batıcı” iktidarı için zaten daha farklısı da düşünülemezdi.
Dahası da var... Başbakan Erdoğan daha dün İtalya Başbakanına “Biz size, Avrupa Birliği’ne Katolik nikahı ile bağlandık” dememiş miydi?
Bir adım daha gidelim. Başbakan Erdoğan’ın İslami kaygılarla zinanın suç sayılmasına karşı çıktığına kim inanır? 30 bin kilise evini açan, Türkiye’yi misyonerlerin kucağına atan, bu iktidar değil mi?
Şimdi bu koşullar altında yani varlık sebebi olan ve siyasi ikbalini bağladığı bir konuda, bir başka ifade ile “kader birliği” yaptığı AB için Başbakanımız kalkıyor ve laf ediyor:
“Olmasa da olur...”
Bu lafa inanmak için saf olmak bile yetmez. İşin derininde mutlaka bir şey var, olmalı derken istihbarat akmaya başladı. Yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmış değil. Konu önümüzdeki günlerde “mütarekeci” sıfatına rağmen gazete manşetlerine taşınırsa sakın şaşmayın!
Durum şu:
“Avrupa Birliği kelimenin tam anlamı ile gerçek niyetini ortaya koyuyor...”
Yani ne demek bu hemen açıklayalım
1–Kürtlere Türkiye Cumhuriyetinden ayrılabilmesi için referandum hakkı tanınsın.
2–Heybeliada Papaz Okulu açılsın.
3–Ayasofya kilise olarak ibadete açılsın.
İşte Avrupa Birliği bu 3 maddenin derhal hayata geçirilmesini istiyor. Aksi takdirde diyorlar “takvim–makvim” yok!
Detaylarda başka zenginliklerde var. Mesele Ermenistan sınır kapısının derhal açılmasını istiyorlar.
Anlayacağınız sepette yok yok. Onların neler olduğunu önümüzdeki günlerde açıklarız. Ama Yeni Mesaj okuyucuları açısından sürpriz olmayan başlıklar bunlar. Kısaca Avrupa Birliği “Gizli Anayasasını” önümüze koyuyor:
1–Bölünerek geleceksiniz.
2–Ülkenizin yüzde 30’u Hıristiyanlaşacak.
Bunları yapmadan da sakın ola karşımıza çıkmayın!
İşte Erdoğan’ı hoplatan şey bu! Başbakanı öylesine bir telaş sardı ki bu panik içinde “AB olmasa da olur” gibi doğruları söylüyor. Tabixi arızi ve geçici bir durum bu...
Bu arada şunu da ifade etmek gerekiyor tabii. Aslında Tayyip Bey’in, Avrupa Birliği’nin talepleri noktasında en ufak bir sıkıntısı yok. Aksi takdirde bu kadar çıplak gerçeği görmeyene acaba ne ad verilir? diye bir soru mutlaka akla gelecektir. Çünkü 2 yıldır AKP hükumeti AB iktidarı olarak çalışmadı mı? Onların dert edeceği şey konunun hazmı ile ilgili. Yumruklar yavaş yavaş gelse sorun olmayacak. Ama tek listelik talep karşısında millet külliyen uyanabilir ki bunun taşıdığı anlamı Başbakan az çok tahmin ediyordur.
Şimdi Brüksel’de özel kahvaltılarla sorun çözülmeye çalışılıyor. Bakalım “yalan” filmine yeni bir senaryo yazabilecekler mi?
Bu arada iki noktanın altını çizelim:
1–AB’nin “takvime hayır” deme gerekçelerinden birisi Türkiye’yi bekleyen ağır ekonomik kriz. Avrupa Birliği böyle bir ülkeyle hiçbir şekilde aynı masada gözükmek istemiyor.
2–Bir milletin, ülkenin geleceği nasıl bir hayale bağlanır. Önümüzdeki günlerde bu acı gerçeği hep birlikte yaşayacağız!
Son söz: sapla samanı karıştırdık başımıza bunlar geldi!
AB’nin gerçek niyeti
Başbakan Erdoğan’ın zina tartışmalarından yola çıkarak söylediği “AB olmasa da olur” lafının sebeb–i hikmeti gün yüzüne çıkıyor. Avrupa Birliği kelimenin tam anlamı ile gerçek niyetini ortaya koyuyor.
İşte AB’nin yeni şartları:
1–Kürtlere Türkiye Cumhuriyetinden ayrılabilmesi için referandum hakkı tanınsın.
2–Heybeliada Papaz Okulu açılsın.
3–Ayasofya kilise olarak ibadete açılsın.
İşte Avrupa Birliği bu 3 maddenin derhal hayata geçirilmesini istiyor. Aksi takdirde diyorlar “takvim–makvim” yok!
Ermeni sınırı da açılsın
Detaylarda başka zenginliklerde var. Mesela Ermenistan sınır kapısının derhal açılmasını istiyorlar.
Kısaca Avrupa Birliği “Gizli Anayasasını” önümüze koyuyor:
1–Bölünerek geleceksiniz.
2–Ülkenizin yüzde 30’u Hıristiyanlaşacak.
Bunları yapmadan da sakın ola karşımıza çıkmayın!
İşte Erdoğan’ı hoplatan şey bu! Başbakanı öylesine bir telaş sardı ki bu panik içinde “AB olmasa da olur” gibi doğruları söylüyor. Tabii arızi ve geçici bir durum bu...
Başbakan Erdoğan’ın zina tartışmalarından yola çıkarak söylediği “AB olmasa da olur” lafının sebeb–i hikmeti gün yüzüne çıkıyor.
Ortada gerçektende garip bir fotoğraf vardı. Sen kalk TBMM’yi olağanüstü topla, CHP ile anlaş, maddeler tek tek oylanıp geçerken son iki madde kala bu işten vazgeçtiğini açıkla. Üstelikte “AB için B planımız var. Olmasa da olur” gibi bu hükumetin ne kıblesine ne de kimyasına uygun laf eyle.
İsterseniz fotoğraftaki garipliği biraz daha derinleştirelim...
Çok değil daha birkaç ay önce Hükumetin en etkili danışmanlarından Ahmet Davudoğlu kelimesi kelimesine şunları söylemişti:
“Bu iktidarın AB dışında bir B planı yoktur.”
Cumhuriyet tarihinin “en batıcı” iktidarı için zaten daha farklısı da düşünülemezdi.
Dahası da var... Başbakan Erdoğan daha dün İtalya Başbakanına “Biz size, Avrupa Birliği’ne Katolik nikahı ile bağlandık” dememiş miydi?
Bir adım daha gidelim. Başbakan Erdoğan’ın İslami kaygılarla zinanın suç sayılmasına karşı çıktığına kim inanır? 30 bin kilise evini açan, Türkiye’yi misyonerlerin kucağına atan, bu iktidar değil mi?
Şimdi bu koşullar altında yani varlık sebebi olan ve siyasi ikbalini bağladığı bir konuda, bir başka ifade ile “kader birliği” yaptığı AB için Başbakanımız kalkıyor ve laf ediyor:
“Olmasa da olur...”
Bu lafa inanmak için saf olmak bile yetmez. İşin derininde mutlaka bir şey var, olmalı derken istihbarat akmaya başladı. Yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmış değil. Konu önümüzdeki günlerde “mütarekeci” sıfatına rağmen gazete manşetlerine taşınırsa sakın şaşmayın!
Durum şu:
“Avrupa Birliği kelimenin tam anlamı ile gerçek niyetini ortaya koyuyor...”
Yani ne demek bu hemen açıklayalım
1–Kürtlere Türkiye Cumhuriyetinden ayrılabilmesi için referandum hakkı tanınsın.
2–Heybeliada Papaz Okulu açılsın.
3–Ayasofya kilise olarak ibadete açılsın.
İşte Avrupa Birliği bu 3 maddenin derhal hayata geçirilmesini istiyor. Aksi takdirde diyorlar “takvim–makvim” yok!
Detaylarda başka zenginliklerde var. Mesele Ermenistan sınır kapısının derhal açılmasını istiyorlar.
Anlayacağınız sepette yok yok. Onların neler olduğunu önümüzdeki günlerde açıklarız. Ama Yeni Mesaj okuyucuları açısından sürpriz olmayan başlıklar bunlar. Kısaca Avrupa Birliği “Gizli Anayasasını” önümüze koyuyor:
1–Bölünerek geleceksiniz.
2–Ülkenizin yüzde 30’u Hıristiyanlaşacak.
Bunları yapmadan da sakın ola karşımıza çıkmayın!
İşte Erdoğan’ı hoplatan şey bu! Başbakanı öylesine bir telaş sardı ki bu panik içinde “AB olmasa da olur” gibi doğruları söylüyor. Tabixi arızi ve geçici bir durum bu...
Bu arada şunu da ifade etmek gerekiyor tabii. Aslında Tayyip Bey’in, Avrupa Birliği’nin talepleri noktasında en ufak bir sıkıntısı yok. Aksi takdirde bu kadar çıplak gerçeği görmeyene acaba ne ad verilir? diye bir soru mutlaka akla gelecektir. Çünkü 2 yıldır AKP hükumeti AB iktidarı olarak çalışmadı mı? Onların dert edeceği şey konunun hazmı ile ilgili. Yumruklar yavaş yavaş gelse sorun olmayacak. Ama tek listelik talep karşısında millet külliyen uyanabilir ki bunun taşıdığı anlamı Başbakan az çok tahmin ediyordur.
Şimdi Brüksel’de özel kahvaltılarla sorun çözülmeye çalışılıyor. Bakalım “yalan” filmine yeni bir senaryo yazabilecekler mi?
Bu arada iki noktanın altını çizelim:
1–AB’nin “takvime hayır” deme gerekçelerinden birisi Türkiye’yi bekleyen ağır ekonomik kriz. Avrupa Birliği böyle bir ülkeyle hiçbir şekilde aynı masada gözükmek istemiyor.
2–Bir milletin, ülkenin geleceği nasıl bir hayale bağlanır. Önümüzdeki günlerde bu acı gerçeği hep birlikte yaşayacağız!
Son söz: sapla samanı karıştırdık başımıza bunlar geldi!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.