Günümüzden tam 16 yıl önce Berlin'de bir konferans konuşması vardır. Konuşmacı Prof. Dr. Haydar Baş beydir. O zamanki ismi AET olan AB yine Türkiye'nin gündemindedir. Siyasiler, Tanzimatla birlikte başlayan Avrupalılaşma sürecini tamamlamak için Avrupa'nın kurduğu birliğe girmek için gayret sarf etmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş bey tarihi açıklamasını işte o zaman yapar. Der ki, 'biz biz kaldığımız müddetçe bizi AB'ye almayacaklar.' Sayın Baş o tarihten itibaren her fırsatta aynı düşüncesini dile getirir. Niçin AB'ye bizi almayacaklarının gerekçelerini de ortaya koyar.
Prof. Dr. Haydar Baş bey dünyayı çok iyi tanıyan, toplumların temel dinamiklerini bilen, aynı zamanda toplum mühendisliği konusunda emsalsiz tespitleri olan, strateji konusunda üzerine uzman kabul edilmez bir şahsiyettir. Siyasilerin bütün ısrarlarına, Avrupa Birliği yetkililerinin verdikleri mavi boncuklara rağmen o fikrinde ısrarlıdır. Hatta ilerleyen yıllarda AB'nin talepleri ile milli menfaatlerimizin örtüşmeyeceğini ifade eder.
Prof. Dr. Haydar Baş bey siyasi öngörüsü ile milletimizin birliği, devletimizin bekası için fikir çilesi çekerken, iktidarı ile muhalefeti ile siyasiler AB'nin karanlık koridorlarında uçuruma doğru koşmakla meşgul oldular.
Mevcut hükümet ortakları DSP, ANAP ve MHP'nin ortak çalışmaları ile AB'nin çizdiği yol haritası kabul edilmiş, uyum yasaları da mecliste oylanarak kabul edilmişti. Üstelik Prof. Dr. Haydar Baş beyin bütün ikazlarına rağmen bu hatalar işlendi.
Peki bu kadar verilen tavizlere rağmen değişen ne oldu? Değişen bir şey var ki, o da ülkemizi ayakta tutan dinamiklerin dinamitlenmesi; ülkemizin bölünüp parçalanmasına çanak tutulması oldu. Batı yüzsüzdü, taviz üstüne taviz isteyecekti. Zaten dış politikanın kurallarındandır, 'elini veren her zaman için kolunu kaptırmaya mahkum olmuştur.'
AB'ye gelince o ülkemizi AB'ye almamakta kararlıdır. Üstelik Mesut Yılmaz'ın bütün açıklığıyla serzenişine rağmen. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ile görüşen AB dönem başkanı Danimarka'nın Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, reform paketiyle Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmekte olduğunu, ancak müzakere tarihi konusunda bir şey söylemenin mümkün olmadığını söylerken; Yılmaz ise 'Tarih verilmemesi durumunda Türkiye'de büyük hayal kırıklığına uğranacaktır' demekten başka bir yaptırıma sahip değildir. Mahcuptur, millete söyleyecek sözü kalmamıştır, özrü kabahatini aşmıştır artık Yılmaz'ın.
AB hala ülkemizi almamakta niçin direniyor dersiniz. Sorunun cevabı BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin 16 yıl önceki Berlin konferans konuşmasında gizli. Ne demişlerdi' biz biz kaldığımız müddetçe bizi almayacaklar'.
Rasmussen, 3 Kasım sonrasında, 'AB yanlısı olmayan bir hükümetin kurulması' durumunda, 'uygulama konusundaki kuşkuların artacağını' dolayısıyla, tarih verilmesiyle ilgili soru işaretlerinin yaygınlaşacağını ifade ederken, bizi biz yapan değerlerimizle barıştıracak olan; askeriyle, siviliyle tek bilek, tek yürek yapacak olan; devlet ile milleti kaynaştıracak olan; Türkiye Cumhuriyeti Devletini kainat devleti yapacak olan Bağımsız Türkiye Partisinin iktidarını ifade etmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş bey tarihi açıklamasını işte o zaman yapar. Der ki, 'biz biz kaldığımız müddetçe bizi AB'ye almayacaklar.' Sayın Baş o tarihten itibaren her fırsatta aynı düşüncesini dile getirir. Niçin AB'ye bizi almayacaklarının gerekçelerini de ortaya koyar.
Prof. Dr. Haydar Baş bey dünyayı çok iyi tanıyan, toplumların temel dinamiklerini bilen, aynı zamanda toplum mühendisliği konusunda emsalsiz tespitleri olan, strateji konusunda üzerine uzman kabul edilmez bir şahsiyettir. Siyasilerin bütün ısrarlarına, Avrupa Birliği yetkililerinin verdikleri mavi boncuklara rağmen o fikrinde ısrarlıdır. Hatta ilerleyen yıllarda AB'nin talepleri ile milli menfaatlerimizin örtüşmeyeceğini ifade eder.
Prof. Dr. Haydar Baş bey siyasi öngörüsü ile milletimizin birliği, devletimizin bekası için fikir çilesi çekerken, iktidarı ile muhalefeti ile siyasiler AB'nin karanlık koridorlarında uçuruma doğru koşmakla meşgul oldular.
Mevcut hükümet ortakları DSP, ANAP ve MHP'nin ortak çalışmaları ile AB'nin çizdiği yol haritası kabul edilmiş, uyum yasaları da mecliste oylanarak kabul edilmişti. Üstelik Prof. Dr. Haydar Baş beyin bütün ikazlarına rağmen bu hatalar işlendi.
Peki bu kadar verilen tavizlere rağmen değişen ne oldu? Değişen bir şey var ki, o da ülkemizi ayakta tutan dinamiklerin dinamitlenmesi; ülkemizin bölünüp parçalanmasına çanak tutulması oldu. Batı yüzsüzdü, taviz üstüne taviz isteyecekti. Zaten dış politikanın kurallarındandır, 'elini veren her zaman için kolunu kaptırmaya mahkum olmuştur.'
AB'ye gelince o ülkemizi AB'ye almamakta kararlıdır. Üstelik Mesut Yılmaz'ın bütün açıklığıyla serzenişine rağmen. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ile görüşen AB dönem başkanı Danimarka'nın Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, reform paketiyle Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmekte olduğunu, ancak müzakere tarihi konusunda bir şey söylemenin mümkün olmadığını söylerken; Yılmaz ise 'Tarih verilmemesi durumunda Türkiye'de büyük hayal kırıklığına uğranacaktır' demekten başka bir yaptırıma sahip değildir. Mahcuptur, millete söyleyecek sözü kalmamıştır, özrü kabahatini aşmıştır artık Yılmaz'ın.
AB hala ülkemizi almamakta niçin direniyor dersiniz. Sorunun cevabı BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin 16 yıl önceki Berlin konferans konuşmasında gizli. Ne demişlerdi' biz biz kaldığımız müddetçe bizi almayacaklar'.
Rasmussen, 3 Kasım sonrasında, 'AB yanlısı olmayan bir hükümetin kurulması' durumunda, 'uygulama konusundaki kuşkuların artacağını' dolayısıyla, tarih verilmesiyle ilgili soru işaretlerinin yaygınlaşacağını ifade ederken, bizi biz yapan değerlerimizle barıştıracak olan; askeriyle, siviliyle tek bilek, tek yürek yapacak olan; devlet ile milleti kaynaştıracak olan; Türkiye Cumhuriyeti Devletini kainat devleti yapacak olan Bağımsız Türkiye Partisinin iktidarını ifade etmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Sessizlik bazen her şeydir / 06.08.2025
- Türkiye’nin umudu bu kampta / 05.08.2025
- Kilis: Kadim ama sahipsiz / 29.07.2025
- Kentsel dönüşüm mü, kaotik tekerrür mü? / 28.07.2025
- Lozan’ı hedef alanlar, Sevr’e göz kırpıyor / 27.07.2025
- İsrail-Türkiye savaşına doğru mu? / 20.07.2025
- Ahrazlık töreye sığar mı? / 19.07.2025
- Milletin adı belli: Türk milleti / 17.07.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş: Milletin adamı, insanlığın kazanımı / 16.07.2025
- Barış mı, pazarlık mı? / 14.07.2025
- Türkiye’nin umudu bu kampta / 05.08.2025
- Kilis: Kadim ama sahipsiz / 29.07.2025
- Kentsel dönüşüm mü, kaotik tekerrür mü? / 28.07.2025
- Lozan’ı hedef alanlar, Sevr’e göz kırpıyor / 27.07.2025
- İsrail-Türkiye savaşına doğru mu? / 20.07.2025
- Ahrazlık töreye sığar mı? / 19.07.2025
- Milletin adı belli: Türk milleti / 17.07.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş: Milletin adamı, insanlığın kazanımı / 16.07.2025
- Barış mı, pazarlık mı? / 14.07.2025