“Dinlerarası Diyalog” önce Endülüs’e düştü Erkek gibi dur demeyene kadınlar gibi ağlamak düştü
02.02.2012 00:00:00
Biliyorum, çok yoğunsunuz.
İşiniz,
Aşınız,
Kaşıyacak başınız,
Sürme çekecek kaşınız var.
Borcunuz, harcınız,
Bu yıl programda haccınız var.
Kabul, ama hiç olsun boş bir vakit bul da oku Endülüs’ü oku, öğren.
Barbar Avrupa’yı insanlıkla buluşturan Endülüs’ü.
Oku ve öğren, Avrupalının, insanlığını borçlu olduğu Endülüs’e “Sinnimar’ın Mükafatı” misali verdiğini karşılığı.
“Sinnimar’ın Mükafatı” her dem geçer akçe bir ibretlik darb–i meseldir.
Sekiz yüz yıllık Endülüs İslam medeniyetinin, oku ve öğren bugünün “Dinlerarası Diyalog” fitnesinin aynısı ile nasıl yerle bir olduğunu.
Bir maddesi bile dışta değil, yıkılan Endülüs’ün ve Endülüsleşmesi hedeflenen Türkiye’nin.
Ve eşleşen iki lider.
İspanya Başbakanı ve Türkiye Başbakanı.
Ne tesadüf.
Ama ben hep derim; Gökyüzünde tesadüf olur ama benim ülkemde asla.
Molla Google’dan öğrenelim azını da olsa.
İspanya ve Portekiz üzerinde kurulan İslam devleti EL–ENDELÜS 6 asır süren inişli çıkışlı devrinden sonra toprakların çoğunu kaybetmeye başladı ve tam 8 asır sonra tüm topraklarını Portekiz ve İspanya ülkeleri ele geçirdi. Şu anki İspanya devleti iki ayrı düşman ülke iken birleştiler ve İspanya kraliyetini kurdular. Müslümanlar bir Endülüs devleti iken onlarca ülkeciklere ayrıldılar. Böylece yeni kurulan İspanya bu ayrılmış ülkecikleri tek tek yutmaya başladı. Ve Müslümanlar Endülüs’ten topluca kovuldular. Kovulmayanlar ise Hristiyan olmaya zorlandı. Arapça konuşmak ve Arap kıyafeti giymek ölüme mahkûm olmak demekti. Tüm büyük camiler yıkıldı ve kiliselere çevrildi. Kurtuba şehrindeki dünya şaheseri camiyi ise yıkmaya kıyamadıkları için tam ortasına haç şeklinde bir kilise inşa ettiler. Kurtuba camiinin minaresinden 6 asır ezan okunduktan sonra günümüze kadar artık çanlar çalıyor.
Ebü’l–Bekâ Er–rândi ünlü Sevilyalı şair Endülüs’ün en önemli şehirlerinin kaybını görünce bu ağıtı yazdı. Müslümanlar Endülüs’te en son kaybettikleri Granada şehrinde 2 asır daha kalabildiler ve sonra o şehir de İspanya kraliyetinin eline geçti. Tarihteki en büyük insan ve kültür soykırımı Endülüs’te yaşandığı gibi Avrupa, teknolojik gelişmesini Endülüslü Müslüman bilim adamlarına borçludur.
SEVİLYA’YA AĞIT...
Her şey mükemmelliğe ulaştıktan sonra azalmaya başlar,
Bundan dolayı hayatın hoşluğuna kimse aldanmasın.
Gördüğüm kadar hayatta her şey değişkendir,
Bir kişiyi bir an sevindirirse başka birçok an üzer.
Bu dünyada da kimse kalmaz,
Kimse de aynı halde devam etmez.
Zaman, her türlü nimeti kesinlikle yok eder ,
Eğer kılıçlar ve mızraklar kınında kalıp kenara bırakılırsa.
Her kılıç fani olmak üzere kınından çıkartılır,
Bu kılıcı kuşanan İbni Yezen olsa da bu kılıç çift kınlı olsa da.
Yemen’in taçlandırılmış kralları nerede ?!
Onların taçları ve mücevherleri nerede ?!
Şeddâd’ın İrem’de inşa ettiği binalar nerede ?!
Sâsan’ın İran’da hükmettiği devlet nerede ?!
Kârun’un sahip olduğu altınlar nerede ?!
Ad, Şeddâd ve Kahtân nerede ?!
Hepsine geri çevrilemeyecek bir felaket geldi
Ve böylece hepsi hiç olmamış gibi yok oldular.
Krallar ve Krallıklar birer hikaye oldular ,
Uykudan uyanan kişinin anlattığı düşler gibi.
Zaman, Daryus ve katilinin aleyhine döndü,
Kisrâ’ya gelince, onu sarayı bile koruyamadı.
Öyle ki sanki hiçbir zorluk hiçbir gün kolaylaşmadı,
Öyle ki Süleyman (a.s.) sanki dünyaya hükmetmedi.
Zamanın açlığını çeken insanlar çeşit çeşittir,
Zamanda sevinç olduğu gibi hüzün de vardır.
Öyle ki, musibetlerden sonra hafifletici olaylar gelir,
Ancak İslam’a gelen musibeti hafifletici bir şey yoktur.
Endülüs adasına katlanılmayacak bir felaket geldi,
Bu felaket için Uhud dağı çöktü ve Şehlan ufalandı.
Endülüs’teki İslam’ı büyük bir nazar mahvetti,
Öyle ki İslam o şehirlerden ve beldelerden boşaldı .
Sor Valensiya’ya Mursiye’ye ne oldu diye,
Bak Şâtibe nerede, asıl Ceyyan nerede ?!
Bak İlim diyarı olan Kurtuba’ya şimdi nerede ?!
Kaç alimin orada şanı yüceldi bilir misin!
Hims ve içerdiği bahçeler nerede bir bak,
Oranın tatlı sulu nehri dolup taşardı bilir misin!
İşte bu şehirler o diyarın temelleri idi,
Temeller gittikten sonra geriye ne kalır ki!
Beyaz güvercin, üzüntüsünden öyle ağlıyor ki ,
Aynı sevdiğinden ayrılan bir âşığın ağlaması gibi.
İslam’dan boşalan diyarlara ağlıyor o beyaz güvercin,
O diyarlar İslam’dan kurudu ve Küfür ile imar edildi.
Öyle ki Camiler kilise haline getirildi,
Orada artık haçlar ve çanlar var bilir misin ?!
Mihraplar bile ağlıyor taş olmalarına rağmen,
Minberler bile ağlıyor ağaç olmalarına rağmen.
Ey gafil bil ki zamanda sana ibret vardır,
Eğer uykuda isen zaman uyanıktır.
Ey vatanını beğenip çalımla yürüyen kişi,
Hims’ten sonra insanı hangi vatan sevindirebilir ki ?!
Bu öyle bir musibet ki geçmiş tüm musibetleri unutturdu,
Zaman geçse bile unutulması imkânsız musibettir bu.
Ey yalın atlara binen süvariler,
Atlarınız koşu sırasında kartal gibidir.
Ey narin Hint kılıçlarını taşıyanlar,
Kılıçlarınız karanlıkta bir ateş
gibidir.
Ey denizin diğer tarafında rahatlık içinde yaşayanlar,
Vatanınızda size izzet ve sultanlık vardır.
Endülüs ahalisinden size bir haber gelmedi mi ?!
Öyle ki haberleri birçok kafile ile yol aldı.
Zayıf insanlar o kadar yardım istiyorlar ki bizden,
Onlar ya ölü ya esirler, ama onlar için titreyen yok.
Müslüman olmanıza rağmen aranızın kopukluğu neden ?!
Oysa siz Allah’ın kulları olan kardeşler değil misiniz ?!
Himmetli Merdan kahramanlar nerede ?!
Hayrın koruyucuları ve yardımcıları nerede ?!
İzzetli iken zelil düşen bir kavime yardım eden yok mu ?!
Zulüm çekiyorlar ve küfür hallerini değiştirdi bir bilseniz.
Dün evlerinde kral idiler,
Bugün ise küfür diyarında köle oldular.
Eğer onları bir görseydin şaşkındılar ve yardımcıları yoktu,
Elbiseleri zillet ve perişanlığın rengi ile boyanmıştı.
Satıldıkları zaman onların ağlamalarını bir görseydin,
Bu felaketin acısını o zaman anlar ve gerçekten için yanardı
Kaç anne ve oğlunu birbirinden ayırdılar bilir misin ?!
Ruh ile bedeni birbirinden ayırma misali.
Güneş gibi parlayan güzel kız çocuğunu bilir misin ?!
Sanki güzelliği yakut ve mercan misali.
Gâvuru gördün mü onu zorla rezalete iterken ?!
Göz gördüklerine ağlarken ve kalp bu duruma şaşkınken !
Kalp tatbikî hüzünden erir tüm bunlara,
Eğer kalpte gerçekten İslam ve İman varsa .
(Ebü’l–Bekâ Er–rândi (Hicri 601–684/ Miladi 1204–1285)
(Tercüme Eden: Cemil Es–Sülemi)
İşiniz,
Aşınız,
Kaşıyacak başınız,
Sürme çekecek kaşınız var.
Borcunuz, harcınız,
Bu yıl programda haccınız var.
Kabul, ama hiç olsun boş bir vakit bul da oku Endülüs’ü oku, öğren.
Barbar Avrupa’yı insanlıkla buluşturan Endülüs’ü.
Oku ve öğren, Avrupalının, insanlığını borçlu olduğu Endülüs’e “Sinnimar’ın Mükafatı” misali verdiğini karşılığı.
“Sinnimar’ın Mükafatı” her dem geçer akçe bir ibretlik darb–i meseldir.
Sekiz yüz yıllık Endülüs İslam medeniyetinin, oku ve öğren bugünün “Dinlerarası Diyalog” fitnesinin aynısı ile nasıl yerle bir olduğunu.
Bir maddesi bile dışta değil, yıkılan Endülüs’ün ve Endülüsleşmesi hedeflenen Türkiye’nin.
Ve eşleşen iki lider.
İspanya Başbakanı ve Türkiye Başbakanı.
Ne tesadüf.
Ama ben hep derim; Gökyüzünde tesadüf olur ama benim ülkemde asla.
Molla Google’dan öğrenelim azını da olsa.
İspanya ve Portekiz üzerinde kurulan İslam devleti EL–ENDELÜS 6 asır süren inişli çıkışlı devrinden sonra toprakların çoğunu kaybetmeye başladı ve tam 8 asır sonra tüm topraklarını Portekiz ve İspanya ülkeleri ele geçirdi. Şu anki İspanya devleti iki ayrı düşman ülke iken birleştiler ve İspanya kraliyetini kurdular. Müslümanlar bir Endülüs devleti iken onlarca ülkeciklere ayrıldılar. Böylece yeni kurulan İspanya bu ayrılmış ülkecikleri tek tek yutmaya başladı. Ve Müslümanlar Endülüs’ten topluca kovuldular. Kovulmayanlar ise Hristiyan olmaya zorlandı. Arapça konuşmak ve Arap kıyafeti giymek ölüme mahkûm olmak demekti. Tüm büyük camiler yıkıldı ve kiliselere çevrildi. Kurtuba şehrindeki dünya şaheseri camiyi ise yıkmaya kıyamadıkları için tam ortasına haç şeklinde bir kilise inşa ettiler. Kurtuba camiinin minaresinden 6 asır ezan okunduktan sonra günümüze kadar artık çanlar çalıyor.
Ebü’l–Bekâ Er–rândi ünlü Sevilyalı şair Endülüs’ün en önemli şehirlerinin kaybını görünce bu ağıtı yazdı. Müslümanlar Endülüs’te en son kaybettikleri Granada şehrinde 2 asır daha kalabildiler ve sonra o şehir de İspanya kraliyetinin eline geçti. Tarihteki en büyük insan ve kültür soykırımı Endülüs’te yaşandığı gibi Avrupa, teknolojik gelişmesini Endülüslü Müslüman bilim adamlarına borçludur.
SEVİLYA’YA AĞIT...
Her şey mükemmelliğe ulaştıktan sonra azalmaya başlar,
Bundan dolayı hayatın hoşluğuna kimse aldanmasın.
Gördüğüm kadar hayatta her şey değişkendir,
Bir kişiyi bir an sevindirirse başka birçok an üzer.
Bu dünyada da kimse kalmaz,
Kimse de aynı halde devam etmez.
Zaman, her türlü nimeti kesinlikle yok eder ,
Eğer kılıçlar ve mızraklar kınında kalıp kenara bırakılırsa.
Her kılıç fani olmak üzere kınından çıkartılır,
Bu kılıcı kuşanan İbni Yezen olsa da bu kılıç çift kınlı olsa da.
Yemen’in taçlandırılmış kralları nerede ?!
Onların taçları ve mücevherleri nerede ?!
Şeddâd’ın İrem’de inşa ettiği binalar nerede ?!
Sâsan’ın İran’da hükmettiği devlet nerede ?!
Kârun’un sahip olduğu altınlar nerede ?!
Ad, Şeddâd ve Kahtân nerede ?!
Hepsine geri çevrilemeyecek bir felaket geldi
Ve böylece hepsi hiç olmamış gibi yok oldular.
Krallar ve Krallıklar birer hikaye oldular ,
Uykudan uyanan kişinin anlattığı düşler gibi.
Zaman, Daryus ve katilinin aleyhine döndü,
Kisrâ’ya gelince, onu sarayı bile koruyamadı.
Öyle ki sanki hiçbir zorluk hiçbir gün kolaylaşmadı,
Öyle ki Süleyman (a.s.) sanki dünyaya hükmetmedi.
Zamanın açlığını çeken insanlar çeşit çeşittir,
Zamanda sevinç olduğu gibi hüzün de vardır.
Öyle ki, musibetlerden sonra hafifletici olaylar gelir,
Ancak İslam’a gelen musibeti hafifletici bir şey yoktur.
Endülüs adasına katlanılmayacak bir felaket geldi,
Bu felaket için Uhud dağı çöktü ve Şehlan ufalandı.
Endülüs’teki İslam’ı büyük bir nazar mahvetti,
Öyle ki İslam o şehirlerden ve beldelerden boşaldı .
Sor Valensiya’ya Mursiye’ye ne oldu diye,
Bak Şâtibe nerede, asıl Ceyyan nerede ?!
Bak İlim diyarı olan Kurtuba’ya şimdi nerede ?!
Kaç alimin orada şanı yüceldi bilir misin!
Hims ve içerdiği bahçeler nerede bir bak,
Oranın tatlı sulu nehri dolup taşardı bilir misin!
İşte bu şehirler o diyarın temelleri idi,
Temeller gittikten sonra geriye ne kalır ki!
Beyaz güvercin, üzüntüsünden öyle ağlıyor ki ,
Aynı sevdiğinden ayrılan bir âşığın ağlaması gibi.
İslam’dan boşalan diyarlara ağlıyor o beyaz güvercin,
O diyarlar İslam’dan kurudu ve Küfür ile imar edildi.
Öyle ki Camiler kilise haline getirildi,
Orada artık haçlar ve çanlar var bilir misin ?!
Mihraplar bile ağlıyor taş olmalarına rağmen,
Minberler bile ağlıyor ağaç olmalarına rağmen.
Ey gafil bil ki zamanda sana ibret vardır,
Eğer uykuda isen zaman uyanıktır.
Ey vatanını beğenip çalımla yürüyen kişi,
Hims’ten sonra insanı hangi vatan sevindirebilir ki ?!
Bu öyle bir musibet ki geçmiş tüm musibetleri unutturdu,
Zaman geçse bile unutulması imkânsız musibettir bu.
Ey yalın atlara binen süvariler,
Atlarınız koşu sırasında kartal gibidir.
Ey narin Hint kılıçlarını taşıyanlar,
Kılıçlarınız karanlıkta bir ateş
gibidir.
Ey denizin diğer tarafında rahatlık içinde yaşayanlar,
Vatanınızda size izzet ve sultanlık vardır.
Endülüs ahalisinden size bir haber gelmedi mi ?!
Öyle ki haberleri birçok kafile ile yol aldı.
Zayıf insanlar o kadar yardım istiyorlar ki bizden,
Onlar ya ölü ya esirler, ama onlar için titreyen yok.
Müslüman olmanıza rağmen aranızın kopukluğu neden ?!
Oysa siz Allah’ın kulları olan kardeşler değil misiniz ?!
Himmetli Merdan kahramanlar nerede ?!
Hayrın koruyucuları ve yardımcıları nerede ?!
İzzetli iken zelil düşen bir kavime yardım eden yok mu ?!
Zulüm çekiyorlar ve küfür hallerini değiştirdi bir bilseniz.
Dün evlerinde kral idiler,
Bugün ise küfür diyarında köle oldular.
Eğer onları bir görseydin şaşkındılar ve yardımcıları yoktu,
Elbiseleri zillet ve perişanlığın rengi ile boyanmıştı.
Satıldıkları zaman onların ağlamalarını bir görseydin,
Bu felaketin acısını o zaman anlar ve gerçekten için yanardı
Kaç anne ve oğlunu birbirinden ayırdılar bilir misin ?!
Ruh ile bedeni birbirinden ayırma misali.
Güneş gibi parlayan güzel kız çocuğunu bilir misin ?!
Sanki güzelliği yakut ve mercan misali.
Gâvuru gördün mü onu zorla rezalete iterken ?!
Göz gördüklerine ağlarken ve kalp bu duruma şaşkınken !
Kalp tatbikî hüzünden erir tüm bunlara,
Eğer kalpte gerçekten İslam ve İman varsa .
(Ebü’l–Bekâ Er–rândi (Hicri 601–684/ Miladi 1204–1285)
(Tercüme Eden: Cemil Es–Sülemi)
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024