Hiç düşündünüz mü?
“Rahmet ve şefaat Nebisi” Hazret-i Muhammed (aleyhissalatü vesselam) bugün yaşıyor olsaydı nasıl bir tavır takınırdı?
Yahut soruyu şu şekilde sorayım.
Bugünküne benzer olaylar karşısında o gün nasıl bir duruş sergilemişlerdi?
Şunu kesin bir dille söylemek mümkündür ki, bugün kendilerini Sünni diye takdim eden kişilerin sergilediği ehl-i salip/haçlı tarafgirliğini asla sergilemezdi.
Tam aksine haçlının karşısında Müslüman ile aynı safta dururdu.
Zaten O, getirdiği her şeyle ehl-i salibe/haçlıya muhalefeti ortaya koymamış mıydı?
Bu Nebevi duruş, O’nun, ehl-i salip/haçlı muhalefeti, öyle bir raddeye/dereceye çıkmıştı ki, şunu söylemek zorunda kalmıştı dönemin ehl-i salip/haçlı güruhu: “Muhammed bize muhalefet etmedik hiçbir şey bırakmadı.”
Ehl-i salibe ilk muhalefet, “Kelime-i Tevhid’dir” aslında.
Yani, Allah’a izafe edilmek istenen aykırı unsurları reddetmektir.
İslam, önce yabancı unsurları, uygun düşmeyenleri, her türlü kiri-pası reddettiğini ilan etmeyi ister imana talip bireyden.
Kelime-i Tevhidin ilk cümlesi olan, “lâ ilâhe/hiçbir ilah yoktur” bu demektir.
Kalbinde, zihninde, fikrinde uluhiyet kırıntısı, kalıntısı varsa, zerre kadar bile olsa, önce onları silip atacaksın ki, “illellah” diyebilesin, deme hakkın olsun.
Ehl-i kitap, Arap müşriklerinden bu konuda daha büyük bir çıkmazın içindeydiler.
Bu yüzden olsa gerek ki, Kur’an’da Arap müşriklerinden çok ehl-i kitabı ikaz eden, azarlayan, tekfir ve telin eden ayetler hayli fazladır.
Çünkü onlar, Allah’ın gönderdiği bir peygamberi kendi heva ve heveslerine uygun tanıtmaya, yine Allah’ın gönderdiği vahyi kendi çıkarları doğrultusunda yorumlamaya kalkıştılar ve yorumladılar da.
Allah son elçisini bütün bunların yanlış olduğunu ilan etmek ve tek doğruya insanlığı davet için gönderdi.
Allah’a atılacak en büyük iftiradır; “baba-oğul-kutsal ruh” üçlemesi.
İşte bu teslis/üçleme inancını yıkan cümleye Kelime-i Tevhid denir ki, İslam’ın giriş kapısıdır o.
Bugünün gayretleri tekrar başa sarmak içindir.
“Papa VI. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz.” (M. Fethullah Gülen’in Papa’ya sunduğu mektuptan) cümlesiyle başlayan İslam dünyasının, haçlı dünyasına göre yeniden dizayn edilme/şekillenme sürecini yaşadığımız şu günlerde, burnunun dibindeki bir batman pislikten koku alamayanların, ya da bu kokuyu “nisbet kokusu” diye millete yutturmaya çalışanların “Sünnilikle” uzaktan yakından hiçbir ilgi ve alakası olamaz.
Buna Sünnilik denirse, Hazret-i Muhammed’in sarsılmaz duruşuna hakaret olur.
Topyekun İslam dünyasını, tarihinin en içler acısı haline sokan haçlıya, yine o talihsiz mektupta geçen; “bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunma için size geldik” cümlesinde ikrar edilen “en mütevazi yardımları” sunanlar mı Sünni oluyorlar?
Bugün İslam dünyası tam manasıyla bir haçlı işgali altındadır. Geçmişten bir farkla ki, artık kendi insanını kullanmıyor bu işgalde haçlı.
Irak işgali özel sebeplerden bir istisnadır. İç karışıklıkla aynı neticeye ulaşmak mümkün olmadığı için istisna tutuldu diye düşünüyorum.
Mustafa Kemal’in sanki bugünü anlatan o meşhur cümleciğinde ifade ettiği gibi “dahili/iç ve harici/dış bedhahlar/kötü niyetlilerle” bu işgali ve değişimi temin ediyor haçlı.
Bu işgale elinden geldiğince, dili döndüğünce, hasbel beşer karşı çıkanlar da gayr-i Sünnilik, yani Sünni karşıtı, Şii ilan ediliyor.
Haçlının İngilizce söylediğini Sünni zat Türkçe savunuyor.
Hani nerede o ehl-i salibe/haçlıya Nebevî muhalefet?
Ne yaman çelişkidir bu böyle Allah’ım.
Hazret-i Fatıma neslinden Hazret-i Mehdi’nin ayak seslerini duyar gibi oluyor insan.
Yeter ki kulaklar çan sesiyle yorgun düşmemiş olsun.
“Rahmet ve şefaat Nebisi” Hazret-i Muhammed (aleyhissalatü vesselam) bugün yaşıyor olsaydı nasıl bir tavır takınırdı?
Yahut soruyu şu şekilde sorayım.
Bugünküne benzer olaylar karşısında o gün nasıl bir duruş sergilemişlerdi?
Şunu kesin bir dille söylemek mümkündür ki, bugün kendilerini Sünni diye takdim eden kişilerin sergilediği ehl-i salip/haçlı tarafgirliğini asla sergilemezdi.
Tam aksine haçlının karşısında Müslüman ile aynı safta dururdu.
Zaten O, getirdiği her şeyle ehl-i salibe/haçlıya muhalefeti ortaya koymamış mıydı?
Bu Nebevi duruş, O’nun, ehl-i salip/haçlı muhalefeti, öyle bir raddeye/dereceye çıkmıştı ki, şunu söylemek zorunda kalmıştı dönemin ehl-i salip/haçlı güruhu: “Muhammed bize muhalefet etmedik hiçbir şey bırakmadı.”
Ehl-i salibe ilk muhalefet, “Kelime-i Tevhid’dir” aslında.
Yani, Allah’a izafe edilmek istenen aykırı unsurları reddetmektir.
İslam, önce yabancı unsurları, uygun düşmeyenleri, her türlü kiri-pası reddettiğini ilan etmeyi ister imana talip bireyden.
Kelime-i Tevhidin ilk cümlesi olan, “lâ ilâhe/hiçbir ilah yoktur” bu demektir.
Kalbinde, zihninde, fikrinde uluhiyet kırıntısı, kalıntısı varsa, zerre kadar bile olsa, önce onları silip atacaksın ki, “illellah” diyebilesin, deme hakkın olsun.
Ehl-i kitap, Arap müşriklerinden bu konuda daha büyük bir çıkmazın içindeydiler.
Bu yüzden olsa gerek ki, Kur’an’da Arap müşriklerinden çok ehl-i kitabı ikaz eden, azarlayan, tekfir ve telin eden ayetler hayli fazladır.
Çünkü onlar, Allah’ın gönderdiği bir peygamberi kendi heva ve heveslerine uygun tanıtmaya, yine Allah’ın gönderdiği vahyi kendi çıkarları doğrultusunda yorumlamaya kalkıştılar ve yorumladılar da.
Allah son elçisini bütün bunların yanlış olduğunu ilan etmek ve tek doğruya insanlığı davet için gönderdi.
Allah’a atılacak en büyük iftiradır; “baba-oğul-kutsal ruh” üçlemesi.
İşte bu teslis/üçleme inancını yıkan cümleye Kelime-i Tevhid denir ki, İslam’ın giriş kapısıdır o.
Bugünün gayretleri tekrar başa sarmak içindir.
“Papa VI. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz.” (M. Fethullah Gülen’in Papa’ya sunduğu mektuptan) cümlesiyle başlayan İslam dünyasının, haçlı dünyasına göre yeniden dizayn edilme/şekillenme sürecini yaşadığımız şu günlerde, burnunun dibindeki bir batman pislikten koku alamayanların, ya da bu kokuyu “nisbet kokusu” diye millete yutturmaya çalışanların “Sünnilikle” uzaktan yakından hiçbir ilgi ve alakası olamaz.
Buna Sünnilik denirse, Hazret-i Muhammed’in sarsılmaz duruşuna hakaret olur.
Topyekun İslam dünyasını, tarihinin en içler acısı haline sokan haçlıya, yine o talihsiz mektupta geçen; “bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunma için size geldik” cümlesinde ikrar edilen “en mütevazi yardımları” sunanlar mı Sünni oluyorlar?
Bugün İslam dünyası tam manasıyla bir haçlı işgali altındadır. Geçmişten bir farkla ki, artık kendi insanını kullanmıyor bu işgalde haçlı.
Irak işgali özel sebeplerden bir istisnadır. İç karışıklıkla aynı neticeye ulaşmak mümkün olmadığı için istisna tutuldu diye düşünüyorum.
Mustafa Kemal’in sanki bugünü anlatan o meşhur cümleciğinde ifade ettiği gibi “dahili/iç ve harici/dış bedhahlar/kötü niyetlilerle” bu işgali ve değişimi temin ediyor haçlı.
Bu işgale elinden geldiğince, dili döndüğünce, hasbel beşer karşı çıkanlar da gayr-i Sünnilik, yani Sünni karşıtı, Şii ilan ediliyor.
Haçlının İngilizce söylediğini Sünni zat Türkçe savunuyor.
Hani nerede o ehl-i salibe/haçlıya Nebevî muhalefet?
Ne yaman çelişkidir bu böyle Allah’ım.
Hazret-i Fatıma neslinden Hazret-i Mehdi’nin ayak seslerini duyar gibi oluyor insan.
Yeter ki kulaklar çan sesiyle yorgun düşmemiş olsun.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024