Yıllardan beri aziz milletimizi AB hayaliyle oyalayanlar, son KKTC peşkeşinin ardından da akıllanmadılar.
Vermediğimiz ne kaldı?
En büyük engel KKTC idi; onu da aştılar. Onu da peşkeş çektik, yüzde 65'lik 'evet'le istediklerini verdik. Ama yine kabul etmediler.
Allah'tan Rumların 'hayır'larıyla KKTC 'şimdilik' bizde kaldı.
Yapmadıkları kalmadı.
Fakat hâlâ olumlu net bir sinyal yok. Olmaz da.
Ancak oyalarlar, o kadar.
KKTC'deki şöyle okkalı bir 'evet' çıksın, o zaman bakın bakalım bizi kimse tutabilecek mi, demişlerdi AB hayalperestlerimiz. Ne oldu?
Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'ne 'oy hakkı olmadan katılabilme hakkı' dahi tanınmadı KKTC'ye. Burada dinleyici bile olamazsınız dediler.
Hayır, diyen Rum'u ise üyeliğe aldılar.
Bizi de 259 milyon Euro yardım-mardım hikayesiyle oyalayıp duruyorlar.
Biz ise, daha üç-beş ay önce kendimizi 'hukuki olarak işgalci pozisyonu'nda gösterecek Loizidu davasında tazminat ödeyerek, asla hayal bile etmedikleri bir 'ekmek kapısı' açtık Rumlara. Oradan aldıklarından üç-beş euro kuzeye paslayacak AB.
Bu arada KKTC'yi üs' edinmek için pusuda bekleyen ABD, referandum öncesi yarım ağız da olsa 'tanımak-manımak'tan bahseder gibi oldu. Şimdi ise çok pişkin vaziyette -o da yüzde doksan dokuz KKTC'yi üs edindiği kanaati taşıması sebebiyle kendi uçaklarını indirmek için- birkaç hava boykotunu kaldırarak parsayı götürecek.
Oyun büyük ve hep zarar eden taraf biziz.
Allah aşkına; henüz iş adamlarımıza bile vize verirken onlarca evrak talep eden, şecere varakası isteyen AB ülkelerinin bizi kabul edeceğini düşünmek kadar hayalperestlik veya körlük olur mu?
Biz ne istiyoruz... Hiçbir şey. Adamlar ellerini kollarını sallayarak ülkemize giriyor, yapacağını yapıyor, satacağını satıyor.
Nedenmiş efendim; 1973 Ekonomik Karma Protokolü böyleymiş... Tamam da, bu protokol, bir kere de bizim lehimize işlese yıllardan beri.
Yok. Olmaz.
Dahası, bırakınız normal vatandaşlarımıza ve iş adamlarımıza kendi gümrüklerinde yaptıkları muamele; hâlâ milletvekillerimizin eşyalarına 'köpekler' salıyorlar, köpeklerle arama yaptırıyorlar. "Nasıl yahu, bu kadar da olur mu?" diye merak edenler, yakın zamanda Başbakan'la Avrupa'ya giden AKP milletvekili Akif Gülle'ye sorsunlar.
AB'nin bize bakışı bu.
Bu bakış, kendi medeniyetinin gereği, kendi karakterinin gereği...
İrlanda ve Vatikan'dan sonra üç günlük AB üyesi Polonya, AB Anayasası'na "Avrupa ve Hıristiyan geleneklerine derinden bağlı" ifadesinin konmasını istiyorsa, bizim hayalperestler hangi akılla bu işe balıklama atlamaya çalışıyorlar, dersiniz.
Bu hayal, ülkemizin geleceğine, milletimizin kimliğini ve kaynaklarını bitirir. Boş yere de yıllarımızı kaybettirir.
AB hayalperestlerimiz bu kadar AB-ABD şamarından sonra hâlâ akıllanmıyorlarsa, bilesiniz ki, bu işi milletimiz adına değil başkalarının adına kotarmaya çalışıyorlar. Başkalarının taşeronluğunu yapıyorlar.
Türkiye işte bu hayalperestlere 'hayır' deyip 'milli duruş' vaziyeti almadan bu oyun ve zarardan kurtulamaz.
Vermediğimiz ne kaldı?
En büyük engel KKTC idi; onu da aştılar. Onu da peşkeş çektik, yüzde 65'lik 'evet'le istediklerini verdik. Ama yine kabul etmediler.
Allah'tan Rumların 'hayır'larıyla KKTC 'şimdilik' bizde kaldı.
Yapmadıkları kalmadı.
Fakat hâlâ olumlu net bir sinyal yok. Olmaz da.
Ancak oyalarlar, o kadar.
KKTC'deki şöyle okkalı bir 'evet' çıksın, o zaman bakın bakalım bizi kimse tutabilecek mi, demişlerdi AB hayalperestlerimiz. Ne oldu?
Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'ne 'oy hakkı olmadan katılabilme hakkı' dahi tanınmadı KKTC'ye. Burada dinleyici bile olamazsınız dediler.
Hayır, diyen Rum'u ise üyeliğe aldılar.
Bizi de 259 milyon Euro yardım-mardım hikayesiyle oyalayıp duruyorlar.
Biz ise, daha üç-beş ay önce kendimizi 'hukuki olarak işgalci pozisyonu'nda gösterecek Loizidu davasında tazminat ödeyerek, asla hayal bile etmedikleri bir 'ekmek kapısı' açtık Rumlara. Oradan aldıklarından üç-beş euro kuzeye paslayacak AB.
Bu arada KKTC'yi üs' edinmek için pusuda bekleyen ABD, referandum öncesi yarım ağız da olsa 'tanımak-manımak'tan bahseder gibi oldu. Şimdi ise çok pişkin vaziyette -o da yüzde doksan dokuz KKTC'yi üs edindiği kanaati taşıması sebebiyle kendi uçaklarını indirmek için- birkaç hava boykotunu kaldırarak parsayı götürecek.
Oyun büyük ve hep zarar eden taraf biziz.
Allah aşkına; henüz iş adamlarımıza bile vize verirken onlarca evrak talep eden, şecere varakası isteyen AB ülkelerinin bizi kabul edeceğini düşünmek kadar hayalperestlik veya körlük olur mu?
Biz ne istiyoruz... Hiçbir şey. Adamlar ellerini kollarını sallayarak ülkemize giriyor, yapacağını yapıyor, satacağını satıyor.
Nedenmiş efendim; 1973 Ekonomik Karma Protokolü böyleymiş... Tamam da, bu protokol, bir kere de bizim lehimize işlese yıllardan beri.
Yok. Olmaz.
Dahası, bırakınız normal vatandaşlarımıza ve iş adamlarımıza kendi gümrüklerinde yaptıkları muamele; hâlâ milletvekillerimizin eşyalarına 'köpekler' salıyorlar, köpeklerle arama yaptırıyorlar. "Nasıl yahu, bu kadar da olur mu?" diye merak edenler, yakın zamanda Başbakan'la Avrupa'ya giden AKP milletvekili Akif Gülle'ye sorsunlar.
AB'nin bize bakışı bu.
Bu bakış, kendi medeniyetinin gereği, kendi karakterinin gereği...
İrlanda ve Vatikan'dan sonra üç günlük AB üyesi Polonya, AB Anayasası'na "Avrupa ve Hıristiyan geleneklerine derinden bağlı" ifadesinin konmasını istiyorsa, bizim hayalperestler hangi akılla bu işe balıklama atlamaya çalışıyorlar, dersiniz.
Bu hayal, ülkemizin geleceğine, milletimizin kimliğini ve kaynaklarını bitirir. Boş yere de yıllarımızı kaybettirir.
AB hayalperestlerimiz bu kadar AB-ABD şamarından sonra hâlâ akıllanmıyorlarsa, bilesiniz ki, bu işi milletimiz adına değil başkalarının adına kotarmaya çalışıyorlar. Başkalarının taşeronluğunu yapıyorlar.
Türkiye işte bu hayalperestlere 'hayır' deyip 'milli duruş' vaziyeti almadan bu oyun ve zarardan kurtulamaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019