Fransa'daki olaylar AB'nin çürüklüğünü ortaya koydu ve zaaflarını teşhir etti. AB sanal bir birliktir. Hayata geçirilmemiş ve geçirilmesi imkânsız sayılacak bir hayal yumağıdır. Avrupalıların bile Avrupa'nın ve AB'nin geleceğinden ümitleri yoktur. Delili, Avrupa'nın giderek yaşlanan ve artık artmayan nüfusudur. Almanya'nın nüfusu ise artmak bir tarafa azalıyor. Avrupalılar evlerini, mallarını, mülklerini ve hatta menkullerini bile kime bırakacaklarını düşünmüyorlar. Avrupalılar kendilerine bir mirasçı aramıyorlar. Avrupa'nın bütün maddi ve manevi değerleri ve kendilerinin çok övündükleri uygarlıklarının bir varisi ortada yoktur. Göç ve AB nüfusuAB yoksulların ortasında bir zengin sofrasıdır. Bütünüyle Afrika, Ortadoğu, Pakistan, Afganistan, Orta Asya hatta Rusya ve Doğu Avrupa işsiz ve yoksul insanlarla dolup taşmaktadır. Ya sermaye, yatırım, istihdam ve refah onların bulundukları yere gidecek ya da onlar bunları bulabileceklerini umdukları yerlere göçeceklerdir. Bugüne kadar göçenler Avrupalılaştırılamadılar. Avrupalılar'la Avrupalı olmayanlar aynı topraklar üzerinde ve aynı ülkelerde zeytinyağı ve su misali birbirlerine hiç karışmadan yaşıyorlar. Avrupa bunu hazmedemiyor. Ama çaresizdir. Yapacak bir şeyi yoktur. Bugün Fransa'da yaşanan olaylar bu durumun sonucudur. Ve çok daha büyüklerinin habercisidir. Bir taraftan Avrupalı olmayanlar Avrupa nüfusu içinde çoğaldıkça, Avrupa'nın gelenekleri ve değerleri giderek daha az insan tarafından paylaşılacaktır. Türban kararı ve çifte standart AİHM "Devlet laikliği korumak için gerekli önlemleri alır ve bu önlemlerin demokrasiye aykırı oldukları ileri sürülemez" dedi. Bunun için üniversitelerde türban yasağının devam etmesini olağan buldu. Çifte standart şuradadır: Avrupa Birliği, devletin kendisinin, milletinin ve vatanın birlik ve bütünlüğünü savunmak için alabileceği kararları kolaylıkla demokrasiye aykırı bulabiliyor. Buna mukabil devletin laikliği korumak için aldığı kararları demokrasi ve insan hakları açısından denetim dışı bırakıyor. Sözün kısası Türkiye'de bölücülüğün her türlüsü serbest, Müslümanlığın gereklerini yerine getirmek ise devletin ve AB'nin kısıtlamalarına tabi olmalıdır. Bunun böyle olacağı başından belli idi. Ne başörtüsü, ne de RP ve FP'nin kapatılması AİHM'ye götürülmemeli idi. Müslümanlar kendi dini inançları ile ilgili meseleleri, Hıristiyan hakimlere götürmemeli idiler. Götürmeleri Müslümanlığa da ve vakara da aykırı idi. Umalım ki gereken dersi almışlardır. Aydın Menderes / Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.