AB, 'tampon bölge' tuzağı kuruyor
Mülteciler ve göç sorunu karşısında en çok panikleyenlerin başında bir zamanlar özgürlük ve tolerans konularında diğer ülkelere ders vermeye kalkan Avrupa Birliği ülkeleri geliyor. Avrupa'da ülkeler kapılarını göçmenlere kapatırken, Türkiye, Fas ve Libya gibi ülkelere göçmenlere karşı tampon bölge olmaları için baskı yapıyor
29.09.2021 17:24:00





AA/DOÇ. DR. METİN DUYAR
Dünya gündemine bölgesel bir sorun olarak yansıyan, bu nedenle kısa vadeli çözümlerle geçiştirilmeye çalışılan mülteciler ve göç sorunu, bugün birçok ülkede politikaların merkezine oturmuş durumda. Mülteciler ve göç sorunu, zengin, fakir, büyük, küçük her ülkeyi artık bir şekilde ilgilendiriyor ve bundan kaçış yok. Birçok ülke, mülteciler ve göç sorunu ile öngörü ve strateji arayışının yanı sıra, sınırlarına duvarlar inşa etmek de dahil olmak üzere bir zamanlar filmlerde gördüğümüz sahneleri hayata geçirme telaşında. Fakat bu telaşta en çok panikleyenlerin başında ekonomik zenginlikte ön sıralarda yer alan ve bir zamanlar özgürlük ve tolerans konularında diğer ülkelere ders vermeye kalkan Avrupa ülkeleri geliyor. Mülteciler ve göç sorununun temelinde; ülkelerin, ekonomik refahı halkına yansıtacak sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlayamamaları ve gelir dağılımında yaşanan adaletsizliğinin çok büyük payı bulunuyor. Açlık sınırında yaşayan, gelecekte karnını doyurma telaşı hisseden bireyin girdiği endişe sarmalı büyüdükçe, ülke sınırlarının koruyuculuğu da azalıyor. Bir de yaşanan endişelerin üzerine totaliter yönetimleri eklediğinizde, yollara düşmenin dışında çıkar yol bulamayan insanların sayısı giderek milyonları buluyor, bilhassa Orta Doğu'da.
Avrupa'da artık kapılar kapalı
Dünya artık mülteci ve göç kavramlarının sosyo-ekonomik maliyetinin farkında. Bu maliyeti en acımasız şekilde ödeyenler ise yokluk ve yoksulluk içinde sınırları geçmeye zorlanan insanlar. Ancak bu insanları sınırlarda yüzlerce yeni sorun bekliyor. İş, güvenlik ve daha iyi bir gelecek hayalinin yanı sıra, insanların sınırları aşmasıyla karşılarına çıkan; yabancı bir dünya ile karşı karşıya kalma, asimilasyon ve dışlanma gibi gelinen ülkenin köklü siyasi sistemi ve kimliğinin yorucu ve bıktırıcı pratikleri başlıyor. Bunun en iyi örneği, artan mülteci ve göç dalgasının sebep olduğu Avrupa'nın kimliği ve geleceğine yönelik endişeli tartışmalarda görülebilir. Avrupa artık, kapıların sıkı sıkı kapatıldığı, sınırlarına duvarların örüldüğü bir bölge olmanın yanı sıra "tolerans bölgesi" vasfını da giderek kaybediyor.
Tampon bölge oluşturmak istiyorlar
AB ve üye ülkeler, göçmen ve mültecileri Birlik üyesi ülkelere ulaşmadan durdurma stratejisi çevresinde bir tampon bölge oluşturması için Türkiye, Fas ve Libya gibi komşu ülkelere baskı yapmaya çalışıyor. Aynı zamanda göçmen ve mültecilerin kendi ülkelerinde maruz kaldıkları insan hakları ihlallerini de görmezden geliyor. Şimdi asıl soruya gelelim: Endüstriyelleşme ve sömürgecilik faaliyetleri nedeniyle ekonomik olarak zenginleşen ve zamanla da özgürlük, tolerans gibi kavramları tekeline almaya çalışan AB, göçmen sorunundaki sorumluluğundan kaçabilecek mi? Öyle görülüyor ki bu ülkeler üzerlerine düşen sorumluluktan kaçmanın yollarını arıyorlar. Bu durumda da Türkiye gibi bölge ülkelerinin üzerine büyük sorumluluklar kalıyor. Lakin Türkiye, yetkililerin de birçok kez ifade ettiği gibi Avrupa'nın sınır bekçisi değil. Dahası Türkiye, deniz ortasında mültecilerin botlarını batıran, aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu göçmenleri ölüme terk eden Avrupa'dan ahlak dersi de alacak değil. Bu kapsamda Avrupa Birliği, kuruluş ideallerine de aykırı olan yeni mülteci ve göçmen politikalarından ivedilikle vazgeçmelidir. İlke ve değerler temelinde oluşturduğu dış politikasını da hiçbir koşulda esnetmemelidir. En önemlisi, aşırı göçmen ve mülteci yükü çeken ve buna rağmen insani yaklaşımdan taviz vermeyen Türkiye gibi ülkeler bazında gizli politikalarından da bir an evvel uzaklaşmalıdır.
En büyük yükü Türkiye taşıyor
Türkiye Göç İdaresi'nin 2021 Raporu'nda geçici koruma altındaki Suriyeli sayısının 3 milyon 713 bin kişi olduğu kaydediliyor. Yine aynı verilere göre, geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin en fazla yaşadığı kent, İstanbul. 532 bin 229 Suriyeli, yaşamlarını sürdürmek için tercih ettikleri İstanbul nüfusunun yüzde 3,5'ine denk geliyor. Öte yandan 52 bin 302 Suriyeli ise Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis ve Osmaniye'deki 7 barınma merkezinde yaşıyor. Suriye'den Türkiye'ye göç, verilen istatistiklerden de anlaşılabileceği gibi dünya tarihindeki en büyük kitle hareketlerinden biri. Suriye'de 2011'de başlayan iç savaştan beri 13 milyon Suriyelinin ülkelerini terk ettiği tahmin ediliyor. 13 milyon Suriyelinin 3.7 milyonundan fazlasının ise Türkiye'ye geldiği tespit edilmiş durumda.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.