ABD iç savaşın eşiğinde

Reuters Haber Ajansı, dünyaya önceki gün Jorge Duenes imzalı ilginç bir haber servis etti. 

Bu habere göre, Amerikan halkının üçte ikisi ABD'nin iç savaşa sürüklendiğini düşünüyor. Ajans, haberini bir kamuoyu araştırmasına dayandırıyor. 

Araştırmayı yapan kurum, Georgetown Siyaset ve Kamu Hizmeti Enstitüsü… 

6-10 Ekim tarihleri arasında bin kayıtlı seçmenle ABD'nin geleceğine ilişkin beklentileri üzerine anket yapılıyor. Ülkede olası bir iç savaş ihtimalinin sorulduğu ankette, katılımcıların yüzde 67'si "ABD'nin iç savaşın eşiğinde olduğu" yönünde görüş bildiriyor.

Ankette, Amerikalıların büyük çoğunluğu, ülke genelinde siyasi, etnik ve sınıf ayrılıklarının daha da derinleştiğini belirtiyor. 

Katılımcıların yüzde 90'ı, ABD'li siyasetçileri "kaba ve rencide edici" olarak tanımlıyor ve onları siyasi ayrışmanın temel sebebi olarak görüyor.

Fakat bunların isimleri konusunda farklı görüşlere sahipler… Cumhuriyetçi seçmenler, Demokrat siyasetçileri, sosyal medyayı, ulusal gazeteleri, CNN ve MSNBC gibi TV kanallarını siyasi ayrışmanın sorumlusu olarak ifade ediyorlar. Demokrat seçmenler ise, ABD Başkanı Donald Trump'ı, Cumhuriyetçi siyasileri ve Fox News'i suçluyor.

ABD; Kapitalizm sistemi çökünce; JP Morgan, Fitch Ratings gibi ABD'li kurumların temsilcilerinin de itiraf ettiği gibi dolar hâkimiyetini de kaybedince, doğal olarak kendi içindeki kısırdöngüye dönmüş oldu.

İşte Georgetown Siyaset ve Kamu Hizmeti Enstitüsü'nün hazırladığı ve Reuters'in dünyaya servis ettiği kamuoyu yoklaması açıkça bunu gösteriyor.

Paranız ve ordunuz güçlüyken, 51 eyaletten yani devletçikten oluşan parçalı bir devlet olmanız sorun teşkil etmiyor olabilir, içinizde bir ve beraber olamayan çatışmaya müsait etnik, siyasi, sınıf ayrışımları ortaya çıkmıyor olabilir ama bu gücünüzü kaybetmeye başladığınızda sis dağılıyor ve her şey gün yüzüne çıkmaya başlıyor.

İşte ABD bugün bu kaderi yaşıyor. Bunu biz demiyoruz, kendi enstitüleri, kendi ajansları, kendi vatandaşları söylüyor. Biz sadece bu bilgileri alıp aktarıyoruz.

Kamuoyu yoklamasının bu sonucundan sonra, Amerikan halkının dünya lideri olarak Putin'i ve Şi Cinping'i seçmesine şaşmamak lazım. Kendi liderlerinde göremediklerini, bunlarda görüyorlar.

Malum, Amerikan Forbes dergisi her yıl Amerikan halkına sorarak dünya liderini belirliyor. Buna göre, 2014, 2015, 2016, 2017 yıllarının dünya lideri Rusya Devlet Başkanı Putin seçildi. 2018 ve 2019 yıllarının dünya lideri ise Çin Devlet Başkanı Şi Cinping seçildi.

ABD Başkanı Trump ise hep onların gerisinde kaldı.

Elbette ki bu liderlerin başarısı ya da başarısızlığı kendi şahsi özelliklerinden kaynaklanmıyor. Çünkü Putin 2000 yılında da Rusya Devlet Başkanı'ydı; peki, neden 2014'ten sonra dünya lideri seçilmeye başlandı?

Çünkü Putin'i dünya liderliğine taşıyan, uyguladığı yepyeni bir modeldi; Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli (MEM)…

Hatırlarsanız, 2015 yılında Fransız siyasetçi Le Pen, bu Model için "vatansever model" ifadesini kullanmıştı.

Rusya, Milli Ekonomi Modeli ile kitabın ilk tanıtıldığı Birinci MEM Kongresi'nde, 2005 yılında tanıştı. 

2006 yılında da gerçekleştirdiği Yüksek Strateji Toplantısı ile de 3 yıllık kalkınma planına aldı. 

Madde madde uyguladı, büyük netice aldı.

Ve 27 Şubat 2013 tarihinde Modelin sahibi Prof. Dr. Baş'ı 120 kişilik kurmay ekibiyle birlikte Duma'ya davet etti. Prof. Dr. Baş, Duma'da tam 6 saat Modelini anlattı, ayakta alkışlandı. Putin'in danışmanı Prof. Dr. Andrei Korotkov, kürsüye çıkarak Putin'in mesajını okudu. 

Bu mesajda "Milli Ekonomi Modeli'ni tümüyle uygulayacağız" diyordu.

İşte Putin'in dünya lideri seçilmesi Duma'daki bu toplantıdan 1 sene sonra gerçekleşiyor. Taa ki, Çin MEM'i uygulamada depar atıp, Rusya'yı geçene kadar…

5 Mart 2013 tarihinde, Duma toplantısından 1 hafta sonra MEM'i rehber prensipler olarak ekonomi politikasının merkezine alan Çin, 1,5 milyar nüfusunu yani iç pazarını keşfedip, kendi parasıyla tüketimi teşvik etmeye başladı. Önceleri 50 dolar maaş alan Çinliler, 5-6 bin dolar maaş almaya başladılar. 

Çin resmi ajansı, son yaptığı açıklamada 2020 ylında Çin'de yoksulluğun tamamen biteceğini ilan etti.

Netice olarak şunu deriz ki; sistemi, hala batmış, kokuşmuş ve demode olmuş Kapitalizm olanlar iç savaşın eşiğine gelirken, sistemi, Milli Ekonomi Modeli olanlar hem kendi iç huzurlarını temin ettiler, hem de dünya siyasetine yön vermeye başladılar.

Türkiye olarak biz nerede olacağız? İç savaşın eşiğinde olan gücünü kaybetmişlerin Titanik'inde kalmaya devam mı edeceğiz; MEM'i ve Prof. Dr. Baş'ı yine görmezden gelip, MEM'i uygulayanların kuyruğuna mı takılacağız; yoksa MEM'i Prof. Dr. Baş'ı baş tacı ederek uygulayıp, dünyada söz sahibi güçlü bir Türkiye mi olacağız?

Ülkemizde ve dünyada tek çözüm sahibi olan Prof. Dr. Baş'a yapılan son muamelelere, aleyhinde verilen hukuk dışı siyasi kararlara bakılırsa, tercihimizi yine sürünmeden yana kullandığımız aşikârdır. Bu körlük ve bu inat bizi asla hayırlı bir sonuca götürmeyecektir.

Emin olun ki, haklıya hakkını teslim etmediğimiz müddetçe, başımıza geleceğinden endişe ettiğimiz her şey fazlasıyla gelecektir. Ayıkmak dileğiyle…