ABD suç üstüne suç işliyor

ABD, Venezuela'da muhalif lider Juan Guaido'yu "geçici devlet başkanı" olarak tanıyarak, seçimle yüzde 60 halk desteğiyle iş başına gelmiş ve görev süresi 2025 yılına kadar sürecek olan mevcut meşru lidere darbe girişiminde bulunarak suç işliyor. Bulunarak diyorum, çünkü Guaido'nun böyle bir girişime karar verebilmesi, yapabilmesi asla mümkün değil… Onu seçen de, öne süren de, her konuda destekleyen de ABD…

ABD, bağımsız bir ülke olan Venezuela'nın içişlerine direkt ve aleni bir şekilde müdahale ederek suç işliyor. ABD, Venezuela'da ayrışımı körükleyerek bir kaosa ve iç savaşa dönüşmesi için her türlü girişimde bulunuyor, suç işliyor. ABD, bir darbe girişimiyle dizginleri eline almak isteyen muhalif lidere destek olması için diğer ülkelere de her türlü baskıyı uyguluyor, suç işliyor.

Neticede, Guaido'nun geçici başkanlığını kabul eden Avustralya, Kanada, Kolombiya, Peru, Ekvador, Paraguay, Brezilya, Şili, Panama, Arjantin, Kosta Rika ve Guatemala gibi ülkeler kendi istekleriyle değil, ABD'nin baskısıyla bu adımı attılar.

ABD, Venezuela'da darbe girişimi başarılı olsun diye özel gayret sarf ediyor, üst üste yaptırım kararları alıyor. Önceki gün Venezuela devlet petrol şirketi PDVSA'ya (Petroleos de Venezuela) yaptırım kararı aldı ve ülkenin ABD'deki 7 milyar dolarlık varlığını dondurdu. Bu da ABD'nin suç işlediğinin, uluslararası hukuku hiçe saydığının açık bir göstergesi… Maduro yaptığı açıklamada, "Bu yaptırım kararlarıyla (PDVSA'nın ABD'deki şirketi) Citgo'yu Venezuelalılardan çalmak istiyorlar. Böylelikle anlıyoruz ki ABD'nin amacı Venezuela'nın zenginliklerine el koymak" ifadelerini kullandı.

Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD'nin, Venezuela devlet petrol şirketi PDVSA'ya yaptırım uygulamasının '"yasa dışı" bir girişim olduğunu söyledi; ABD'yi, yaptırımlar ile Venezuela'nın devlet varlıklarını ele geçirmeye çalışmakla suçladı.

ABD'nin Venezuela'ya yönelik yaptırımlarının "var olabilecek tüm uluslararası normların ihlali" olduğunu da kaydeden Lavrov, ABD'nin bu Latin Amerika ülkesinde herkesin görebileceği bir şekilde "yasa dışı bir rejim değiştirme yoluna başvurduğunu" söyledi.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov da söz konusu yaptırımları "yasa dışı" olarak niteledi ve bunun Latin Amerika ülkesinin "iç işlerine açık bir müdahale olduğu" vurgusunu yaptı.

Dün Beyaz Saray'dan yapılan yazılı açıklamada, ABD'de bulunan Venezuela'ya ait tüm varlıkların Guaido'nun kontrolüne devredildiği kaydedildi. ABD, kimin malını kime devrediyor? Bu yetkiyi nereden alıyor? ABD Başkanı Donald Trump'ın 23 Ocak'ta Guaido'yu resmen tanıdığı hatırlatılan açıklamada, Nicolas Maduro yönetiminin ABD nezdinde artık meşruiyetinin kalmadığı belirtildi.

Trump yönetiminin Guaido'yu tanıyan ülkeleri takdir ettiği ve diğer ülkeleri de bu yönde teşvik ettiği vurgulanan açıklamada, ABD'nin Venezuela'ya insani yardım(!) yapmaya devam edeceğine ve yardım miktarını artıracağına da dikkat çekildi. ABD, kendisi suç işliyor, diğer ülkeleri de suça teşvik ediyor.

"İnsani yardım" adı altında Venezuela'da gerçekleşen darbe girişimini finanse ettiğini de resmen kabul ediyor. Hatırlatalım, bu açıklama Beyaz Saray'dan yazılı olarak yapıldı.

Bundan birkaç gün önce, İngiltere'den de bir yaptırım adımı gelmişti. İngiltere Merkez Bankasının, kasasındaki Venezuela Merkez Bankasına ait 1,2 milyar dolarlık altının transferine izin vermediği belirtildi. Venezuela Merkez Bankasının, İngiltere Merkez Bankasındaki altın rezervi 8 milyar dolar civarında…

Bloomberg'e göre, transfere, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ve Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton'ın, İngiliz meslektaşlarına uyguladıkları baskı nedeniyle izin verilmedi. Açıkça görülüyor ki ABD, müttefiklerine Venezuela'daki darbe girişimine destek olmaları için ayrıca baskı uyguluyor.

ABD'nin bir diğer suçu ise, Venezuela'daki taraflar arasında kurulmak istenen diyalogu engellemek… Tarafların anlaşmasını, iç barışın sağlanmasını asla istemiyor.

Nitekim bu gerçeği Rus Dışişleri Bakanı Lavrov da ifade etti; ABD ile müttefiklerini Venezuela'daki ekonomik ve siyasal krizin çözümlenmesini engellemekle suçladı. ABD barıştan yana değil, hep kaostan yanadır. Çünkü kaos ortamı ülkeleri sömürebilmek için en elverişli ortamdır. Özellikle de günümüzün çok kutuplu dünyasında…

Venezuela'nın gayri meşru lideri Guaido, ABD'nin verdiği gazla, bazı Amerika kıtası ülkelerine temsilcilikler atamaya başladı. ABD de bu temsilcileri hemen kabul ediyor. Bu da ayrı bir suç…

ABD'nin işlediği başka bir suç ise, Maduro'ya suikast girişimi… Maduro bu konuda, "Buna şüphe yok. Trump, Kolombiya hükümetine, mafyasına beni öldürmelerini söyledi. Eğer bir gün bu olursa, bunun sorumluluğu hem Trump'ın hem de Kolombiya Devlet Başkanı İvan Duque'da olacak" dedi.

Mukayese olması açısından İran örneğini vermek yerinde olacaktır. ABD ve İsrail ikilisi her fırsatta İran'ı Suriye'deki askeri varlığıyla ilgili suçluyor. İran Suriye'de meşru Suriye yönetiminin davetiyle bulunuyor ve bu, uluslar arası hukuka göre suç değil. 

Yani ABD, kendisi Venezuela örneğinde olduğu gibi suç üstüne suç işliyor, uluslararası hukuku ayaklarının altına alıyor ve aynı ABD, hukuku çiğneyemen İran'ı suçlu ilan ediyor.

Artık dünya insanlığı, küresel bir suç şebekesine dönüşmüş olan ABD-İsrail hegemonyasını tamamen reddetmeli, bu şebekenin en büyük silahı olan Kapitalizmden ve dolar sömürüsünden acilen kurtulmalı, gerçek barış ve huzurla buluşmalıdır.

Elbette ki bugün bunun tek yol haritası, Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan, gelir adaletini sağlayan Milli Ekonomi Modeli ve millete hizmet mantığına dayalı Sosyal Devlet Milli Devlet projeleridir. Böyle olursa, Atatürk'ün mirası "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesini her ülke, tüm dünya insanlığı doya doya yaşar.