ABD, Suriye’ye taşınıyor!

Suriye'de son inşa edilen üsle birlikte 29 üs kuran ABD, onbinlerce tır silah, mühimmat, araç ve malzemeyi buraya yığarak, bölgeye geçici değil, kalıcı olarak yerleşmeye çalıştığını açıkça gösterdi.

Bütün bu adımları DEAŞ terörü bahanesiyle yapan ABD'nin başkanı Trump geçen yılın sonlarında DEAŞ terörünün tamamen bittiğini ABD askerlerinin çekileceğini ilan etmişti. 

Ama bırakın çekilmeyi, ABD daha da yerleşmeye devam etti.

ABD, Suriye'ye Irak üzerinden son 1 hafta içinde 300 tır daha soktu.

Tırlarda, "TWall" adlı dayanıklı hazır beton bloklar, arazi araçları, jeneratörler, çok miktarda yakıt tankeri ve kapalı kasalar vardı. 

Yerel kaynaklara göre, kapalı kasalarda hafif ve ağır silahlar, mühimmat, sinyalizasyon ve radar ekipmanlarının yanı sıra yaşam malzemeleri bulunuyordu. Konvoylar halinde Suriye'ye giriş yapan tırlar, taşıdıkları malzemeleri ABD üslerine dağıttı.

ABD, 21 Eylül'de içlerinde inşaat malzemeleri, kapalı kasalar, prefabrik evler ve yakıt tankerleri bulunan 200 tırı Suriye'ye sokmuştu.

9 Eylül'de içinde kapalı kasalar, dört çeker araçlar ve iş makineleri bulunan 55 tır sokmuştu.

4 Eylül'de de geniş araçlar, iş makineleri, yakıt tankerleri ve jeneratörler bulunan 60 tır sokmuştu. Bunlar sadece son 1 ayda girenler, daha önce onbinlerce tır malzeme de sokuldu ve üslere dağıtıldı.

Bazı Amerikan askeri dergilerine göre, Suriye'deki ABD üsleri en az 10 bin kişi kapasiteli inşa ediliyor.

Her ne kadar resmi açıklamalara göre, Suriye'de 2 bin ABD askeri olduğu ifade edilse de, atılan bu adımlar, bununla sınırlı kalmayacağını gösteriyor.

Pentagon'un son resmi raporuna göre, ABD'nin terör örgütü YPG'nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) militan sayısı 110 bini buldu.

ABD, maaşını kendi verdiği, kontrolü kendi elinde olan, Ortadoğu'da istediği şekilde lejyoner olarak kullanabileceği 110 bin kişilik yerel bir ordu oluşturmuş oldu.

Bunlar hem bölgede hedef olan ülkelerde bir terör eylemcisi olarak görev alacaklar, hem de yeri ve zamanı geldiğinde düzenli ordularla ABD çıkarları uğruna savaşacaklar.

Yalnız şu noktayı çok iyi anlamamız gerekiyor; ABD, YPG'yi, ya da diğer ifadeyle SDG'yi korumak, kollamak için bu adımları atmıyor, tam tersine, bölgede kalıcı olmak, kendi güvenliğini sağlamak için bunları yapıyor.

Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle, ABD'nin tek düşündüğü kendisi, kendi menfaatleri…

"Yarından Sonra", "2012" gibi Hollywood yapımı felaket filmlerini mutlaka izlemişsinizdir.

Buzulların erimesi ve ABD kıtasının bundan olumsuz etkilenmesini anlatıyorlar…

Bunlar sadece bilim kurgu filmleri değil, elbette…

ABD'li bilim adamlarının 2000'li yılların başında dönemin ABD Başkanı olan Bush'a sunduğu iklim raporlarının sinemaya uyarlanışı…

Yani ABD'yi bekleyen yakın tehlikeden bahseden uyarı mahiyetindeki filmler…

Prof. Dr. Haydar Baş, ABD'li bilim adamlarının bu raporları ortaya çıkınca, başta Türkiye olmak üzere tüm Ortadoğu ülkelerini uyarmıştı, "ABD kendine vatan arıyor, vatan olarak da Ortadoğu coğrafyasını seçti" demişti.

Ardından 2001'de 11 Eylül saldırıları ve bu bahaneyle başlayan savaşlar ve işgaller...

Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Yemen ve daha nice İslam ülkeleri hep kan ve gözyaşını yaşadılar.

Eğer ABD'nin hedefi sadece ülkelere hükmetmek, kaynaklarını ele geçirmek olsaydı, yönetimlerini bir şekilde kontrol altında tuttuğu bu ülkelerde böyle bir soykırım girişiminde bulunmazdı.

Zaten yıllardır bu sömürüyü yapıyor.

Bu seferki farklı bir adım, bir yerleşme projesi…

Bir yere yerleşmeyi kafaya koyduysanız, orada birilerinin yaşamasını istemezsiniz.

Yakarsınız, yıkarsınız, katledersiniz, iç savaşlar başlatıp ülkeleri içten çökertmeye çalışırsınız…

Zaten ABD de bunları yapıyor.

ABD şimdi bir taşla iki kuş vurmanın hesabında…

Olumsuz iklim şartlarından en az etkilenecek olan Ortadoğu coğrafyasını vatan yapmak istiyor, hem de aynı coğrafyada bir büyük İsrail devleti projesi var. 

ABD, hedeflediği vatan projesinde elbette ki tüm Amerikan vatandaşlarını yerleştirmeyi planlamıyor. 

Kapitalist anlayışa sahip olan ABD'nin tüm Amerikalıları düşünmesi sizce mümkün mü?

ABD'yi kuran ve kaymağını yiyen iradelerin aynı zamanda İsrail'i kuran iradeler olduğunu düşündüğümüzde bu iki proje ABD için örtüşüyor.

Başta Türkiye olmak üzere tüm İslam ülkeleri bu gerçekleri görmeli ve buna göre pozisyon almalıdır.

ABD ile müttefiklik bizleri Afganistan, Suriye ve Irak'ın kaderini yaşamaya doğru itecektir ki, bu parçalanmak ve yok olmak demektir.

Atatürk'ün "tam bağımsızlık" duruşu ölçümüz, Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezi de yol haritamız olmalıdır ki bu tehlikeyi bertaraf edebilelim.