Uluslararası ilişkilerde , bazen anlaşmalar açık ve net, bazen ise karmaşık, adeta şifreli ve çok elastiki olmaktadır. Bu tür yazılı anlaşmalarda, yazılan satırların ve cümle ile sözlerin manaları çok değişik yorumlara ve değişik gizli, hatta tehlikeli sayılacak sorumlulukları getirebilmektedir. İşte bu tür anlaşmaların okunması ve yorumlanması, şifre çözmelere benzemektedir.
Şifreler, daima gizli mana taşımaktadır. Çünkü onların adı "şifre" dir. Zaten tabiatları da gizliliği ifade etmektedir. Herkese açıklanırsa o zaman da şifrelikten çıkmış olur. İşin püf noktası ise bu şifrelerin derin içeriklerinde bulunan manalardadır. Şifreli anlaşmaların labirente benzeyen içeriklerinde , neler alınmakta neler verilmekte, hususunu bilmek ve anlamak çok önemli ve bazen hayati olmaktadır. Bu kapıdan içeri bakmanın ve hele içeri bir adım atmanın ne tür fedakar yapılmakta ve nelere mal olmakta ki hususlar halkımız tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir.O devlet içinde yaşayan halkın açıkça bilgisine sunulması gerekmektedir. Çünkü bu şifreli özelliklerin acısı bazen yıllar sonra açıklığa kavuştukları zaman, artık geri dönüşleri olmamaktadır! Onların acısına ise o Devlette yaşayan halk bütün ağırlığıyla beraber katlanmak zorunda kalmaktadır.
Üstelik bu fedakarlıkları kimler- kimler adına nasıl yapmaktadır. Bunu yapan yetkililer, Devlet adına, Halk adına, Millet adına bu fedakarlıkları yapmaktadır. Sorumlulukları büyüktür. Bu hareketleriyle ülkenin tarihine de geçeceklerdir. Bunlar basit işlemler değildir. Bu anlaşmalar Milletin Türkiye'nin geleceğini ifade etmektedir.
Gizli yapılan anlaşmalarda bazı negatif özelliklerin olması söz konusu olabilir.
Bazen bu gizli anlaşmalara " diplomasi" adı verilmektedir. Diplomaside ise büyük çapta Aldatılmalar-aldatmalar ve aldanmalar söz konusu olmaktadır.
Bu tür anlaşmaların adı da " win win", "kazan-kazan" olmaktadır. Bu anlaşmalarda sanki her taraf aynı kazanca sahip olacakmış gibi görüntüler verilmektedir. ;İşte maharetli diplomasi ustalıkları burada devreye girmektedir. Önemli olan karşıdaki kazandığını zannederek mutlu olmasındadır. İncelik işte burada yatmaktadır. Mesela, Kıbrıs'taki, Annan Planı anlaşması da buna misal sayılabilir. Burada KKTC adeta "negatif kazanç" elde etmiş sayılmaktadır. KKTC'nin dağıtılması ve Güneyle birleşmesi oylamasında % 65 evet oyu verilmişti, ama hala KKTC ayakta kaldı. Çünkü karşı taraf bu anlaşmayı kabul etmedi. Ama onlar AB ye girdi ve KKTC kendi ambargosuyla dışarıda kaldı. Böylece , AB tarafından yapılması gereken, tüm yardım ve diğer vaatlerin yaklaşık olarak 5 ay geçmesine rağmen henüz hiçbiri gerçekleşmedi.
Türkiye'nin AB'ye girme aşkı
Müzakerelerde aşırı istekler de zararlı olmaktadır. Müzakere seviyesini-müzakere dengesini etkilemektedir. Bu durumu karşı taraf daima koz olarak kullanmaktadır. Bu da daima bazı kayıplarla sonuçlanmaktadır. Hele ne pahasına olursa olsun ben buraya girmek bunu yapmak istiyorum ibareleri açıkça okunursa, o zaman anlaşmalar büyük kayıplara sebep olmaktadır. Türkiye'nin ise bu kayıplara hiç tahammülü yoktur. Buna misal olarak 1995 yılında AB ye verilen bazı tavizleri zikredebiliriz.
Şifreler, daima gizli mana taşımaktadır. Çünkü onların adı "şifre" dir. Zaten tabiatları da gizliliği ifade etmektedir. Herkese açıklanırsa o zaman da şifrelikten çıkmış olur. İşin püf noktası ise bu şifrelerin derin içeriklerinde bulunan manalardadır. Şifreli anlaşmaların labirente benzeyen içeriklerinde , neler alınmakta neler verilmekte, hususunu bilmek ve anlamak çok önemli ve bazen hayati olmaktadır. Bu kapıdan içeri bakmanın ve hele içeri bir adım atmanın ne tür fedakar yapılmakta ve nelere mal olmakta ki hususlar halkımız tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir.O devlet içinde yaşayan halkın açıkça bilgisine sunulması gerekmektedir. Çünkü bu şifreli özelliklerin acısı bazen yıllar sonra açıklığa kavuştukları zaman, artık geri dönüşleri olmamaktadır! Onların acısına ise o Devlette yaşayan halk bütün ağırlığıyla beraber katlanmak zorunda kalmaktadır.
Üstelik bu fedakarlıkları kimler- kimler adına nasıl yapmaktadır. Bunu yapan yetkililer, Devlet adına, Halk adına, Millet adına bu fedakarlıkları yapmaktadır. Sorumlulukları büyüktür. Bu hareketleriyle ülkenin tarihine de geçeceklerdir. Bunlar basit işlemler değildir. Bu anlaşmalar Milletin Türkiye'nin geleceğini ifade etmektedir.
Gizli yapılan anlaşmalarda bazı negatif özelliklerin olması söz konusu olabilir.
Bazen bu gizli anlaşmalara " diplomasi" adı verilmektedir. Diplomaside ise büyük çapta Aldatılmalar-aldatmalar ve aldanmalar söz konusu olmaktadır.
Bu tür anlaşmaların adı da " win win", "kazan-kazan" olmaktadır. Bu anlaşmalarda sanki her taraf aynı kazanca sahip olacakmış gibi görüntüler verilmektedir. ;İşte maharetli diplomasi ustalıkları burada devreye girmektedir. Önemli olan karşıdaki kazandığını zannederek mutlu olmasındadır. İncelik işte burada yatmaktadır. Mesela, Kıbrıs'taki, Annan Planı anlaşması da buna misal sayılabilir. Burada KKTC adeta "negatif kazanç" elde etmiş sayılmaktadır. KKTC'nin dağıtılması ve Güneyle birleşmesi oylamasında % 65 evet oyu verilmişti, ama hala KKTC ayakta kaldı. Çünkü karşı taraf bu anlaşmayı kabul etmedi. Ama onlar AB ye girdi ve KKTC kendi ambargosuyla dışarıda kaldı. Böylece , AB tarafından yapılması gereken, tüm yardım ve diğer vaatlerin yaklaşık olarak 5 ay geçmesine rağmen henüz hiçbiri gerçekleşmedi.
Türkiye'nin AB'ye girme aşkı
Müzakerelerde aşırı istekler de zararlı olmaktadır. Müzakere seviyesini-müzakere dengesini etkilemektedir. Bu durumu karşı taraf daima koz olarak kullanmaktadır. Bu da daima bazı kayıplarla sonuçlanmaktadır. Hele ne pahasına olursa olsun ben buraya girmek bunu yapmak istiyorum ibareleri açıkça okunursa, o zaman anlaşmalar büyük kayıplara sebep olmaktadır. Türkiye'nin ise bu kayıplara hiç tahammülü yoktur. Buna misal olarak 1995 yılında AB ye verilen bazı tavizleri zikredebiliriz.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006