Afet yönetiminde sınıfta kaldık
Van’daki çığ felaketi ile Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki uçak kazası, Türkiye’de iyi bir kriz yönetimi olmadığını ortaya koydu. İTÜ Metereoloji Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Türkiye’de afete hazır bir şehir yok. Tüm afet yönetimimiz yara sarma üzerine” dedi
07.02.2020 19:30:00





Türkiye önce Van'da birbiri ardına yaşanan çığ felaketi haberleriyle sarsıldı. Salı günü bir minibüsün üzerine düşen çığ sonucunda 5 kişi hayatını kaybetmiş, 7 kişi de sağ kurtulmuştu. Minibüste olduğu tahmin edilen iki kişiyi kurtarma çalışmaları sırasında ise asıl büyük felaket yaşandı. Çarşamba sabahı kurtarma ekiplerinin üzerine düşen ikinci çığ nedeniyle toplam 41 kişi hayatını kaybetti. 84 kişi ise yaralı kurtuldu. Bir felaket haberi de aynı günün akşamı İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan geldi.
Pegasus Hava Yolları'na ait İzmir-İstanbul seferini yapan uçak, inişten sonra pistten çıktı. Üç parçaya ayrılan uçakta 3 kişi hayatını kaybetti. Kazanın ardından sosyal medyaya çok fazla görüntü yansıdı. Uçaktan tahliye edilenlerin otobüslerle olay yerinden uzaklaştırılması, kazazedelerin yakınlarıyla sağlıklı iletişim kurulmaması büyük tartışmalara neden oldu. Çığda kurtarma operasyonu yapan ekiplerin üzerine yeni bir çığın düşmesi ise akıllara birçok soru işareti getirdi. Her iki olay ve sonrasında yaşananlar Türkiye'de afet ve kriz yönetiminde bir kaos yaşandığı yönünde suçlamaların dile getirilmesine neden oldu.
Kimin, ne yapacağı belirsiz
Van'daki ilk çığa müdahale eden ekipler, yeni bir çığ riskinden haberdar değil miydi? İkinci çığın altında 100'den fazla insan nasıl kalmıştı? Bu kaosun sebebi neydi? Akut Yönetim Kurulu Başkanı Recep Şalcı'ya göre, Türkiye'de afet yönetimi teorik olarak çok iyi durumda. Ancak hangi ekiplerin ne yapacağı konusunda bir karmaşa var. Şalcı, "Herkes iyi niyetli bir şeyler yapmak istiyor ama sorunlar çıkıyor. Bu konuda asıl sorumlu Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD). Ancak diğer kurumlar öne çıkmaya çalışıyor. Uçak kazası ve Van'daki çığ felaketi de buna örnek. Bir afette akredite edilmiş kurumların çalışması gerekiyor. Türkiye'de ise kimin ne yapacağı çok belli değil. Üzerine bir tulum giyen olay yerine gidiyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyor ve olayın iyi yönetilememesine neden oluyor." Çığ felaketine ilk müdahale eden ekiplerin yeterince uzman olmadığını belirten Şalcı, "İyi niyetli çalışmaların iyi sonuçlar getireceğini sandılar. Ama yanıldılar. Herkes elinden geleni yapıyor. Buradbir sorun yok ama bunun bir prosedürü olmalı" dedi.
Risk yönetimi önemli
Meteoroloji mühendisi ve aynı zamanda afet yönetimi konusunda uzman İTÜ Metereoloji Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise, afetlerin bir şekilde yönetildiğini ancak çok önemli bir noktanın göz ardı edildiğini söyledi. Asıl risk yönetiminin çok önemli olduğunu belirten Kadıoğlu, risk yönetimi olmayan yerde afet yönetiminin de olamayacağını ifade etti. "Derdimiz, depremden sonra enkaz altından ya da çığ sonrasında kar altından nasıl çıkacağımız olmamalı" diyen Kadıoğlu, beklenen İstanbul depreminde 45-50 bin binanın yıkılacağının tahmin edildiğini belirterek, şunları söyledi: "O kadar insanı enkaz altından nasıl çıkaracaksın? Dünyanın tüm kurtarma ekiplerini getirseniz başaramazsınız. Burada önemli olan o binaların yıkılmamasını sağlamak, yani bir risk yönetimi yapmak gerekiyor. Riski önceden çok iyi görmek, riski azaltmaktır esas olan. Türkiye'de afete hazır bir şehir yok. Tüm afet yönetimimiz yara sarma üzerine."
Sabiha Gökçen'de meteoroloji radarı yok
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Sabiha Gökçen'deki kazaya ilişkin olarak da şu bilgileri verdi: "Havalimanlarında kullanılan bir sistem var, adı 'alçak seviye rüzgar kırılımı uyarı sistemi'. Bu Türkiye'de sadece Antalya Havalimanı'nda var. Sanırım orada da hortumlar olduğu için koydular. Sabiha Gökçen'de ve diğer çoğu havalimanında bu yok. Neden koymazlar, bilmiyorum. İstanbul'da var ama bunlar havalimanlarından uzak yerlerde. Çorlu'da bir dağın tepesinde, Ankara'da da Elmadağ'da var. Havalimanlarının hemen yakınında bu terminal radarlarının olması gerekiyor. Ayrıca Türkiye'de meteorolojik analiz de yapılmıyor. Pistlerin yönlerinin belirlenmesinde, havalimanının ön yer seçiminde bu analizlerin yapılması lazım. Ama maalesef yapılmıyor."
HABER MERKEZİ/DW
Pegasus Hava Yolları'na ait İzmir-İstanbul seferini yapan uçak, inişten sonra pistten çıktı. Üç parçaya ayrılan uçakta 3 kişi hayatını kaybetti. Kazanın ardından sosyal medyaya çok fazla görüntü yansıdı. Uçaktan tahliye edilenlerin otobüslerle olay yerinden uzaklaştırılması, kazazedelerin yakınlarıyla sağlıklı iletişim kurulmaması büyük tartışmalara neden oldu. Çığda kurtarma operasyonu yapan ekiplerin üzerine yeni bir çığın düşmesi ise akıllara birçok soru işareti getirdi. Her iki olay ve sonrasında yaşananlar Türkiye'de afet ve kriz yönetiminde bir kaos yaşandığı yönünde suçlamaların dile getirilmesine neden oldu.
Kimin, ne yapacağı belirsiz
Van'daki ilk çığa müdahale eden ekipler, yeni bir çığ riskinden haberdar değil miydi? İkinci çığın altında 100'den fazla insan nasıl kalmıştı? Bu kaosun sebebi neydi? Akut Yönetim Kurulu Başkanı Recep Şalcı'ya göre, Türkiye'de afet yönetimi teorik olarak çok iyi durumda. Ancak hangi ekiplerin ne yapacağı konusunda bir karmaşa var. Şalcı, "Herkes iyi niyetli bir şeyler yapmak istiyor ama sorunlar çıkıyor. Bu konuda asıl sorumlu Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD). Ancak diğer kurumlar öne çıkmaya çalışıyor. Uçak kazası ve Van'daki çığ felaketi de buna örnek. Bir afette akredite edilmiş kurumların çalışması gerekiyor. Türkiye'de ise kimin ne yapacağı çok belli değil. Üzerine bir tulum giyen olay yerine gidiyor. Bir şeyler yapmaya çalışıyor ve olayın iyi yönetilememesine neden oluyor." Çığ felaketine ilk müdahale eden ekiplerin yeterince uzman olmadığını belirten Şalcı, "İyi niyetli çalışmaların iyi sonuçlar getireceğini sandılar. Ama yanıldılar. Herkes elinden geleni yapıyor. Buradbir sorun yok ama bunun bir prosedürü olmalı" dedi.
Risk yönetimi önemli
Meteoroloji mühendisi ve aynı zamanda afet yönetimi konusunda uzman İTÜ Metereoloji Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise, afetlerin bir şekilde yönetildiğini ancak çok önemli bir noktanın göz ardı edildiğini söyledi. Asıl risk yönetiminin çok önemli olduğunu belirten Kadıoğlu, risk yönetimi olmayan yerde afet yönetiminin de olamayacağını ifade etti. "Derdimiz, depremden sonra enkaz altından ya da çığ sonrasında kar altından nasıl çıkacağımız olmamalı" diyen Kadıoğlu, beklenen İstanbul depreminde 45-50 bin binanın yıkılacağının tahmin edildiğini belirterek, şunları söyledi: "O kadar insanı enkaz altından nasıl çıkaracaksın? Dünyanın tüm kurtarma ekiplerini getirseniz başaramazsınız. Burada önemli olan o binaların yıkılmamasını sağlamak, yani bir risk yönetimi yapmak gerekiyor. Riski önceden çok iyi görmek, riski azaltmaktır esas olan. Türkiye'de afete hazır bir şehir yok. Tüm afet yönetimimiz yara sarma üzerine."
Sabiha Gökçen'de meteoroloji radarı yok
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Sabiha Gökçen'deki kazaya ilişkin olarak da şu bilgileri verdi: "Havalimanlarında kullanılan bir sistem var, adı 'alçak seviye rüzgar kırılımı uyarı sistemi'. Bu Türkiye'de sadece Antalya Havalimanı'nda var. Sanırım orada da hortumlar olduğu için koydular. Sabiha Gökçen'de ve diğer çoğu havalimanında bu yok. Neden koymazlar, bilmiyorum. İstanbul'da var ama bunlar havalimanlarından uzak yerlerde. Çorlu'da bir dağın tepesinde, Ankara'da da Elmadağ'da var. Havalimanlarının hemen yakınında bu terminal radarlarının olması gerekiyor. Ayrıca Türkiye'de meteorolojik analiz de yapılmıyor. Pistlerin yönlerinin belirlenmesinde, havalimanının ön yer seçiminde bu analizlerin yapılması lazım. Ama maalesef yapılmıyor."
HABER MERKEZİ/DW
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.