Üseyr İbn Câbir (radıyallahu anh/ Allah ondan razı olsun) anlatıyor.
"Hz. Ömer'e (radıyallahu anh) Yemenlilerin takviye kuvveti geldikçe her defasında onlara:
"Aranızda Üveys İbn Âmir var mı?" diye sorardı. Nihayet Üveys İbn Âmir'e rastladı. Aralarında şu konuşma geçti:
"Sen Üveys İbn Amir misin?"
"Evet!"
"Murad'dan, sonra da Karan'dan...?"
"Evet!"
"Sende alaca hastalığı varmış, bir dirhem kadar bir yer hariç tamamını atlattın, değil mi?"
"Evet!"
"Senin bir annen olacak...?"
"Evet!"
Ben Resûlullah'tan (aleyhissalâtu vesselâm) işittim. Buyurdu ki; "Size, önce Muradî sonra da Karanî olan Üveys İbn Âmir, Yemen imdat kuvvetiyle gelecek. Onun alaca hastalığı vardı; dirhem kadar yer hariç atlattı. Onun bir annesi var. O annesine karşı çok ama çok saygılıdır. O, (bir şey için) yemin edecek olsa Allah, (dilediğini yerine getirmek suretiyle) onun yeminini boşa çıkarmaz. Eğer ondan kendin için istiğfar talep edebilirsen et, ey Ömer."
"Benim için istiğfar ediver" dedi Hz. Ömer.
O da istiğfar ediverdi. Bunun üzerine Hz. Ömer ona, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Kûfe'ye!"
"Senin için Kûfe Vâlisi'ne mektup yazayım mı?"
"Ben, özel muamele istemem" cevabını verdi Üveys.
Ertesi sene Kûfe'nin eşrafından biri hac yaptı ve Hz. Ömer'le karşılaştı. Ondan Üveys'i sordu.
"Ben onu, dedi, evi perişan, eşyası az bir halde bıraktım!"
Hz. Ömer, Resûlullah'tan (aleyhisselâtu vesselâm) Üveys hakkında işittiklerini ona da aktardı.
Adam hacdan dönünce Üveys'e geldi ve:
"Benim için istiğfar ediver!" diye istirham etti.
Üveys, "Sen hayırlı bir seferden yeni döndün, sen benim için istiğfar et" dedi ve "Ömer'e mi rastladın?" diye sordu.
"Evet!" dedi, adam. Bunun üzerine Üveys, ona da istiğfarda bulundu.
Üveys, Sıffîn'da Hz Ali ile omuz omuza savaşmış ve orada şehid düşmüştür.
(Müslim, sahih, fedâilü's-Sahâbe 225; Kütüb-i Sitte Muht, c 13, s 119, hadis no 4552)
Habbâb (radıyallahu anh), En'am Suresi 52. ayetle ilgili olarak şunu anlatıyor:
"Birgün Mekke'nin eşrafından Akra ve Uyeyne, Resûlullah'ın yanına geldiler. Peygamber Efendimizi, Süheyb, Bilâl, Ammâr ve Habbâb gibi gariban müslümanlarla oturmuş buldular. (Bu gariban takımını) Resûlullah'ın etrafında görünce onları küçümseyip hakir gördüler. Peygamberimiz'e yaklaşıp başbaşa kalmak istediler. Biz bir kenara çekildik. Onlar: "Biz, senin bize hususi bir sohbet ortamı ayarlamanı isteriz, tâ ki Araplar bizim eşraftan oluşumuzu farketsin. Zira sana her bölgedeki Araplardan durmadan heyetler geliyor. Doğrusu, onların bizi, kölelikten henüz âzad olmuş bu garibanlarla beraber görmelerinden utanıyoruz. Dolayısıyla bizim seni ziyaret ettiğimiz vakitlerde, onları yanından uzak tut. Biz gidince, dilersen yine onlarla beraber olursun!" dediler. Peygamberimiz "Olur; uygun bir ortam hazırlarız" diye karşılık verdi.
Bu arada bir kağıt isteyerek Hz. Ali'yi yanına çağırdı. Biz hâla bir kenarda oturmuş duruyorduk.
Derken Cebrail (aleyhisselâm) indi ve şu ayeti getirdi: "Sabah akşam Rablerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları yanından uzaklaştırma" (En'am 52). Ayet-i kerime daha sonra Akra ve Uyeyne gibilerine telmihte bulunarak şöyle devam etti: "Böylece, 'Allah, aramızdan bunlara mı iyilikte bulundu?' demeleri için onları birbirleriyle imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?"
Bu vahiyle birlikte Hz. Peygambere artık öyle yakın bulunduk ki, dizlerimizi dizlerinin üzerine koyduk. Peygamberimiz, bizimle oturur, bizimle kalkardı. Kalkma vakti gelince, O'nun kalkması için önce biz O'nu terkederdik. Kalkıp gitmek istediği zaman doğrulur ve bizi öyle terkederdi.
Bunun üzerine Yüce Allah, Kehf Suresi 28. ayet-i kerimesini indirdi:
"Nefsini, sabah-akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na yakaranlarla beraber tut, onlarla beraber bulunmaya candan sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek, gözlerini onlardan başka tarafa çevirme. Hele de kalbini bizi zikretmekten alıkoyup nefsinin arzusuna kapılmış ve işi hep aşırılık olan kimseye sakın uyma."
(Müslim, sahih, tefsir; Nesai, sünen; Kütüb-i Sitte Muht, c 17, s 569, hadis no 7253)
"Hz. Ömer'e (radıyallahu anh) Yemenlilerin takviye kuvveti geldikçe her defasında onlara:
"Aranızda Üveys İbn Âmir var mı?" diye sorardı. Nihayet Üveys İbn Âmir'e rastladı. Aralarında şu konuşma geçti:
"Sen Üveys İbn Amir misin?"
"Evet!"
"Murad'dan, sonra da Karan'dan...?"
"Evet!"
"Sende alaca hastalığı varmış, bir dirhem kadar bir yer hariç tamamını atlattın, değil mi?"
"Evet!"
"Senin bir annen olacak...?"
"Evet!"
Ben Resûlullah'tan (aleyhissalâtu vesselâm) işittim. Buyurdu ki; "Size, önce Muradî sonra da Karanî olan Üveys İbn Âmir, Yemen imdat kuvvetiyle gelecek. Onun alaca hastalığı vardı; dirhem kadar yer hariç atlattı. Onun bir annesi var. O annesine karşı çok ama çok saygılıdır. O, (bir şey için) yemin edecek olsa Allah, (dilediğini yerine getirmek suretiyle) onun yeminini boşa çıkarmaz. Eğer ondan kendin için istiğfar talep edebilirsen et, ey Ömer."
"Benim için istiğfar ediver" dedi Hz. Ömer.
O da istiğfar ediverdi. Bunun üzerine Hz. Ömer ona, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Kûfe'ye!"
"Senin için Kûfe Vâlisi'ne mektup yazayım mı?"
"Ben, özel muamele istemem" cevabını verdi Üveys.
Ertesi sene Kûfe'nin eşrafından biri hac yaptı ve Hz. Ömer'le karşılaştı. Ondan Üveys'i sordu.
"Ben onu, dedi, evi perişan, eşyası az bir halde bıraktım!"
Hz. Ömer, Resûlullah'tan (aleyhisselâtu vesselâm) Üveys hakkında işittiklerini ona da aktardı.
Adam hacdan dönünce Üveys'e geldi ve:
"Benim için istiğfar ediver!" diye istirham etti.
Üveys, "Sen hayırlı bir seferden yeni döndün, sen benim için istiğfar et" dedi ve "Ömer'e mi rastladın?" diye sordu.
"Evet!" dedi, adam. Bunun üzerine Üveys, ona da istiğfarda bulundu.
Üveys, Sıffîn'da Hz Ali ile omuz omuza savaşmış ve orada şehid düşmüştür.
(Müslim, sahih, fedâilü's-Sahâbe 225; Kütüb-i Sitte Muht, c 13, s 119, hadis no 4552)
Habbâb (radıyallahu anh), En'am Suresi 52. ayetle ilgili olarak şunu anlatıyor:
"Birgün Mekke'nin eşrafından Akra ve Uyeyne, Resûlullah'ın yanına geldiler. Peygamber Efendimizi, Süheyb, Bilâl, Ammâr ve Habbâb gibi gariban müslümanlarla oturmuş buldular. (Bu gariban takımını) Resûlullah'ın etrafında görünce onları küçümseyip hakir gördüler. Peygamberimiz'e yaklaşıp başbaşa kalmak istediler. Biz bir kenara çekildik. Onlar: "Biz, senin bize hususi bir sohbet ortamı ayarlamanı isteriz, tâ ki Araplar bizim eşraftan oluşumuzu farketsin. Zira sana her bölgedeki Araplardan durmadan heyetler geliyor. Doğrusu, onların bizi, kölelikten henüz âzad olmuş bu garibanlarla beraber görmelerinden utanıyoruz. Dolayısıyla bizim seni ziyaret ettiğimiz vakitlerde, onları yanından uzak tut. Biz gidince, dilersen yine onlarla beraber olursun!" dediler. Peygamberimiz "Olur; uygun bir ortam hazırlarız" diye karşılık verdi.
Bu arada bir kağıt isteyerek Hz. Ali'yi yanına çağırdı. Biz hâla bir kenarda oturmuş duruyorduk.
Derken Cebrail (aleyhisselâm) indi ve şu ayeti getirdi: "Sabah akşam Rablerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları yanından uzaklaştırma" (En'am 52). Ayet-i kerime daha sonra Akra ve Uyeyne gibilerine telmihte bulunarak şöyle devam etti: "Böylece, 'Allah, aramızdan bunlara mı iyilikte bulundu?' demeleri için onları birbirleriyle imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?"
Bu vahiyle birlikte Hz. Peygambere artık öyle yakın bulunduk ki, dizlerimizi dizlerinin üzerine koyduk. Peygamberimiz, bizimle oturur, bizimle kalkardı. Kalkma vakti gelince, O'nun kalkması için önce biz O'nu terkederdik. Kalkıp gitmek istediği zaman doğrulur ve bizi öyle terkederdi.
Bunun üzerine Yüce Allah, Kehf Suresi 28. ayet-i kerimesini indirdi:
"Nefsini, sabah-akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na yakaranlarla beraber tut, onlarla beraber bulunmaya candan sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek, gözlerini onlardan başka tarafa çevirme. Hele de kalbini bizi zikretmekten alıkoyup nefsinin arzusuna kapılmış ve işi hep aşırılık olan kimseye sakın uyma."
(Müslim, sahih, tefsir; Nesai, sünen; Kütüb-i Sitte Muht, c 17, s 569, hadis no 7253)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019