Bugün İslam dünyası, kendine özgü, kendi şartlarına uygun, bağımsız, özgün bir siyasi sistem kuramamıştır. İslamî ve insanî olmayan birtakım diktatörlükler, demokrasi adı altında dolaylı yoldan devam eden tek parti diktatörlükleri, kişisel iktidarların her yola başvurularak devamının sağlanmaya çalışılması gibi durumlar, İslam dünyasının siyasi sistem sorunudur. Bu sorunu istismar eden Haçlı-Siyonist cephe, demokrasi götürmek adına İslam dünyasını tam bir karmaşaya ve belirsizliğe sürüklemekte ve kendisini kurtarıcı olarak davet ettirecek bir zemin hazırlamaktadır.Bugün İslam dünyasının en önemli sorunlarından biri, Haçlı-Siyonist devletleri kendileri için himayeci, vesayetçi, efendi edinmeleridir. İslam ülkelerinde var olan bazı partiler, cemaatler, dernekler, vakıflar ya da başka bazı oluşumlar, kurtuluşu Amerika'ya, Avrupa'ya ya da İsrail'e sığınmakta, onların himayesine girmekte ve onların siyasi, ekonomik ve kültürel programlarını uygulamakta görüyorlar. Gönüllü ya da gönülsüz onların emri altına giriyorlar.Haçlı Siyonist cephe, Müslümanları, İslamcıları kendi özgün İslamcı ideolojik programlarıyla iktidarda görmek istemezler. Onlar İslamcıları, kapitalist programları uygulamak, İslam ülkelerini Batıya bağımlı tutmak kaydıyla iktidarda kalmalarına izin verirler.Mehmet Akif, bu husus üzerinde çok duruyor ve bu konuda ayet ve hadislerden de yararlanarak Müslümanları uyarıyor.1912 yılında Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, şöyle diyor: "Amerikan kapitalizminin temel hedefi, zayıf ülkelerin hammaddelerini ve millî pazarlarını açık birer kapı olarak tutmaktır. Bunun için diplomasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır..."Amerika, her ikisini de yaptı ve yapıyor. Hem siyasi anlamda diplomasiyi kullanıp yeni yeni haritalar çiziyor, hem de askerî anlamda baskı, saldırı ve işgal yöntemlerini kullanıyor. Mesela 8 Ocak 1918 tarihli Wilson haritasında bir Ermenistan ve bir Kürdistan çizilidir. Amerika bugün Irak'tan, Suriye'den, İran'dan ve Türkiye'den koparılacak parçalarla İsrail'e jandarmalık yapacak bir Kürdistan Devleti kurma çalışmalarına devam ediyor.Mehmet Akif bu meseleye de temas ediyor ve Millî Mücadele döneminde bakın, tamamen bir Haçlı emperyalizm projesi olan, bizim hiçbir zaman sorunumuz olmamış olan "Kürt sorunu" gibi meseleleri "Nasrullah Kürsüsünde" adlı vaazında nasıl değerlendiriyor?:"Ey cemaat-i Müslimîn! Gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim hani senelerden beri kanımızı, iliğimizi kurutan dahilî (iç) meseleler yok mu, Havran meselesi, Yemen meselesi, Şam meselesi, Kürdistan meselesi, Arnavutluk meselesi... Bunların hepsi düşman parmağıyla çıkarılmış meselelerdir. Onlar böyle olduğu gibi bugünkü Adapazarı, Düzce, Yozgat, Bozkır, Biga, Gönen, Konya isyanları da hep o melun (lanetli) düşmanın işidir. Artık kime hizmet ettiğimizi, kimin hesabına birbirimizin gırtlağına sarıldığımızı anlamak zamanı zannediyorum ki gelmiştir. Allah rızası için olsun aklımızı başımıza toplayalım. Çünki böyle düşman hesabına çalışarak elimizde kalan şu bir avuç toprağı da verecek olursak çekilip gitmek için arka tarafta bir karış yerimiz yoktur. Şimdiye kadar düşmana kaptırdığımız koca koca memleketlerin halkı hicret edecek yer bulabilmişlerdi." (Sebilürreşad, 25 Teşrin-i Sani 1336-15 Rebiülevvel 1339, C.11, S.464, s.249-259; Abdülkerim Abdülkadiroğlu - Nuran Abdülkadiroğlu, Mehmed Akif'in Kur'an-ı Kerim'i Tefsiri, Mev'ıza ve Hutbeleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1991)Demek ki düşman parmağıyla çıkarılmış "Kürt sorunu" gibi meselelerle uğraşıp durmak, emperyalizmin bölücü, parçalayıcı projelerinde görev ve rol almak demektir. Müslümanım ve Türk'üm diyen herkesin Kürtçülükle, şununla bununla uğraşacağına mesailerini Türk millî birlik ve bütünlüğünü tahkim etmek için yoğunlaştırmaları Âkif'i daha çok memnun eder. Zira Kürt sorunu gibi söylemler, emperyalizmin bölücü, parçalayıcı anlamda siyasi projeleri arasında yer alan meselelerdir.Bugün Amerika, Avrupa ve İsrail'den oluşan Haçlı-Siyonist cephe, İslam dünyasını paramparça etmek, etkisizleştirmek, sömürmek ve yağmalamak için çok değişik yöntemler kullanıyorlar. Bunlardan biri, bazı İslamcı grupları ekonomik, siyasi, askerî anlamda desteklemek ve onları kendi amaçları ve çıkarları doğrultusunda kullanmak. Mısır'da, Suriye'de Türkiye'de ve diğer bazı İslam ülkelerinde bunun örneklerini görmek mümkündür.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015