Bazı insanlar çok konuşur - hızlı konuşur - sonra düşünür. Düşününceye kadar da ağızlarından çıkan sözler artık geri dönmezler- dönemezler . Yani sağlıklı düşüncelerin dışında kalırlar. Bu tür insanların konuşmalarında hata payı yüksek olmaktadır. O bakımdan onlar etrafla rına devamlı olarak ya "Yanlış anlaşıldım " der- ya da alenen özür dilemek zorunda kalır!
Bunun yanında "hızlı taklitçilik ve özenti" de bir nevi hastalık olmaktadır. Türkiye de Bu hastalık çoktan beri özellikle, kendileri ni "milletin üstünde " sayanlarda mevcuttur. Bu hızlı batı taklitçiliği sebebiyle, Koskoca Rus Çarlık Devletinin VE Osmanlı İmparatorluğunun da yıkılmasına sebep olmuştu! Kısacası taklitçilik her ikisinin de sonu olmuştur. Çünkü taklitçi devletler - kendi özünü koruyamayan devletlerdir.
O Devletlerin toplumları- tarihten zamanla silinip giderler! 80 yıllık Türk Cumhuriyeti Yeni Cumhuriyetimiz kuruldu ama bu huyumuzdan hala vazgeçemedik. Hala Batıya özentilerimiz azalmadı, hatta çoğaldı bile. Hala Batının kuyruğundan kopamadık. Onlar ne yapıyorsa biz de aynını hatta tıpkısını yapmaya özeniyoruz. Mesela giyimde-kuşamda-mesela çıplaklıkta ve yüzsüzlüklerde , onlar gibi olmaya özenenleri miz çok. Ama bütün bunlar geçen gün meydana gelen tren kazası gibi büyük facia kadar canımızı yakmamıştı. Bize o kaza kadar hızlı darbe vurmamıştı. Genellikle darbeler azar azar geliyorlardı. Alıştıra alıştıra uygulanıyorlardı! Ama bu sefer Azrail Aramızdan onlarca ölü ve 80 yaralı insanımızı bir anda yok etmişti veya, sağlıksız bırakmamıştı.
Hızlı Tren özentisi Türkiye'de hızlı tren özentisi daha Demirel zamanında,onun bir seyahatten dönüşünde başlamıştı. Ama o zaman bu konu sadece konuşma larda kalmıştı.
Batıda çoktan beri uygulanan bir hızlı tren ulaşımı burada söz söz konusu olmaktadır. Buna siyasilerimiz çok özeniyorlardı. Onun için Derhal bizde de aynısı olsun istendi. Demirel zamanında sadece konuşmalarda kalan bu mesele, şimdi uygulanmaya başlandı ve ilgili makamlar toplandı karar alındı: Filan tarihten sonra bizde de hızlı trene başlanacak dendi. Tamam hepimiz sevindik. Gereken hazırlıklar yapılacak, alt yapı yenilenecek, vagonlar ve ray sistemi ona göre takviye edilecek veya yenilenecek ve hızlı trenimiz hareketlerine başlayacak - diye düşündük. Her şeyin öyle olacağını sandık. Ama bu da ne? Yenilenme olmadan, tam hazırlıklara gidilmeden treni hizmete koymaya kalkıştık! Alt yapı da neymiş ki ? Bizim babalarımızdan kalma yapılar yeter ve artar dedik , ve trenimizi hızladırdık! Eh yine de trenimizin alt yapısı bir ay kadar bu külfete dayandı. saatte 130 Kilometre hız küçümsene cek bir hız değildir.
Günümüzde bile karayollarında, bu hız son yapılacak limit hız sayılmaktadır. Üstelik orada ray sistemine bağlı bir durum da yok! 130 kilometredeki trenin raylara, virajlarda yaptığı bası korkunç Büyüktür! Buna eski raylar nasıl dayanabilir düşünmedik. Batı bunu yapıyor biz de yaparız dedik ve yaptık . Yine de 40 yıllık eski sistemimiz iyi dayandı. ( Pardon belki biraz değiştirilmiştir - ama sonuç onu pek göstermiyor!) Dayandı ama geçen gün su koyu verdi. Ray sistemimiz balık ağzı gibi ayrıldı ve vagonlar devrildi - facia oldu. Onlarca insanımız can verdi. Onlarca aile yasa boğuldu - milletçe üzüntüye gark olduk! Doğrusu milletçe sarsıldık. Yahu insanın düşünesi geliyor. Biz acaba Milletçe bu kadar saf mıyız? Nasıl bu kadar düşüncesiz özentilere kapılıp aldanabiliyoruz?
Bunun yanında "hızlı taklitçilik ve özenti" de bir nevi hastalık olmaktadır. Türkiye de Bu hastalık çoktan beri özellikle, kendileri ni "milletin üstünde " sayanlarda mevcuttur. Bu hızlı batı taklitçiliği sebebiyle, Koskoca Rus Çarlık Devletinin VE Osmanlı İmparatorluğunun da yıkılmasına sebep olmuştu! Kısacası taklitçilik her ikisinin de sonu olmuştur. Çünkü taklitçi devletler - kendi özünü koruyamayan devletlerdir.
O Devletlerin toplumları- tarihten zamanla silinip giderler! 80 yıllık Türk Cumhuriyeti Yeni Cumhuriyetimiz kuruldu ama bu huyumuzdan hala vazgeçemedik. Hala Batıya özentilerimiz azalmadı, hatta çoğaldı bile. Hala Batının kuyruğundan kopamadık. Onlar ne yapıyorsa biz de aynını hatta tıpkısını yapmaya özeniyoruz. Mesela giyimde-kuşamda-mesela çıplaklıkta ve yüzsüzlüklerde , onlar gibi olmaya özenenleri miz çok. Ama bütün bunlar geçen gün meydana gelen tren kazası gibi büyük facia kadar canımızı yakmamıştı. Bize o kaza kadar hızlı darbe vurmamıştı. Genellikle darbeler azar azar geliyorlardı. Alıştıra alıştıra uygulanıyorlardı! Ama bu sefer Azrail Aramızdan onlarca ölü ve 80 yaralı insanımızı bir anda yok etmişti veya, sağlıksız bırakmamıştı.
Hızlı Tren özentisi Türkiye'de hızlı tren özentisi daha Demirel zamanında,onun bir seyahatten dönüşünde başlamıştı. Ama o zaman bu konu sadece konuşma larda kalmıştı.
Batıda çoktan beri uygulanan bir hızlı tren ulaşımı burada söz söz konusu olmaktadır. Buna siyasilerimiz çok özeniyorlardı. Onun için Derhal bizde de aynısı olsun istendi. Demirel zamanında sadece konuşmalarda kalan bu mesele, şimdi uygulanmaya başlandı ve ilgili makamlar toplandı karar alındı: Filan tarihten sonra bizde de hızlı trene başlanacak dendi. Tamam hepimiz sevindik. Gereken hazırlıklar yapılacak, alt yapı yenilenecek, vagonlar ve ray sistemi ona göre takviye edilecek veya yenilenecek ve hızlı trenimiz hareketlerine başlayacak - diye düşündük. Her şeyin öyle olacağını sandık. Ama bu da ne? Yenilenme olmadan, tam hazırlıklara gidilmeden treni hizmete koymaya kalkıştık! Alt yapı da neymiş ki ? Bizim babalarımızdan kalma yapılar yeter ve artar dedik , ve trenimizi hızladırdık! Eh yine de trenimizin alt yapısı bir ay kadar bu külfete dayandı. saatte 130 Kilometre hız küçümsene cek bir hız değildir.
Günümüzde bile karayollarında, bu hız son yapılacak limit hız sayılmaktadır. Üstelik orada ray sistemine bağlı bir durum da yok! 130 kilometredeki trenin raylara, virajlarda yaptığı bası korkunç Büyüktür! Buna eski raylar nasıl dayanabilir düşünmedik. Batı bunu yapıyor biz de yaparız dedik ve yaptık . Yine de 40 yıllık eski sistemimiz iyi dayandı. ( Pardon belki biraz değiştirilmiştir - ama sonuç onu pek göstermiyor!) Dayandı ama geçen gün su koyu verdi. Ray sistemimiz balık ağzı gibi ayrıldı ve vagonlar devrildi - facia oldu. Onlarca insanımız can verdi. Onlarca aile yasa boğuldu - milletçe üzüntüye gark olduk! Doğrusu milletçe sarsıldık. Yahu insanın düşünesi geliyor. Biz acaba Milletçe bu kadar saf mıyız? Nasıl bu kadar düşüncesiz özentilere kapılıp aldanabiliyoruz?
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006