AKP, Lozan'ı değil, Sevr'i uyguluyor

Cumhuriyetimizi kuran ve bize bağımsız bir devlet, üniter yapı, birlik ve beraberlik emanet eden, tam bağımsızlık tapusunu da Lozan antlaşması'yla tüm dünyaya kabul ettiren Mustafa Kemal Atatürk, esaretin adı olan Sevr Antlaşması'nı yırtıp atarak bunu başarmıştı.Ama ne var ki, Atatürk'ün vefatından sonra ülkemiz üzerinde hesabı olanlardan akıl alma cihetine yönelen siyasi irade, özellikle de 13 yıldan bu yana iktidarda bulunan AKP iktidarı, Lozan'ın kazanımlarını elinin tersiyle itmiş, sanki Sevr imzalanmış gibi Sevr'in yaptırımlarını uygulamaya çalışmıştır.Bu yapılırken de millet uyanmasın diye ABD ile stratejik müttefiklik, AB ile müzakereler, uluslar arası topluma uyum, NATO müttefikliği, BOP eşbaşkanlığı, dinler arası diyalog, medeniyetler arası ittifak gibi projelerle, gerçekler kamufle edilerek, kısaca karanlık tek umutmuş gibi gösterilerek gerçekleştirilmiştir.Meğer AKP'li siyasiler ve yandaş basın medya yorumcuları "Lozan demode oldu", "Lozan bir hezimettir" ya da "Lozan'ı rafa kaldırmak lazım" derken, Sevr'i uygulamak, Sevr'in önünü açmak için bunu söylüyorlarmış.Zaten tarih boyunca da hep böyle olmamış mıdır? Hak olanı gizlemek için, hak batıl, batıl da hakmış gibi gösterilmemiş midir?Örneğin Allah ve Resulü, Ehl-i Beyt'ini seçmesine ve sevmesine rağmen ve de biz Müslümanların da Ehl-i Beyt'i sevmemizi ve itaat etmemizi farz kılmasına rağmen yıllarca Müslüman'ım diyen yığınlar, batılı hak göstererek, hak olan Ehl-i Beyt'e ve sevenlerine zulmetmemişler midir? Tarih bunun örnekleriyle dolu?İslam devleti olduğu iddia edilen Emevilerin İslam halifesi olarak belirlediği Yezit, Hz. Peygamberin torunu İmam Hüseyin'i zalimce şehit etmemiş midir? Yine İslam devleti olduğunu iddia eden Abbasiler, sırf İslam'ın merkezi olan Hz. Peygamber'in torunu İmam Cafer'i sevdi, O'nun talebesi oldu diye İmam Azam'ı işkence ile öldürmemiş midir?İşte bugün de Türk milletini esaretten kurtaran, bağımsızlık kazandıran Atatürk ve de bağımsızlığımızın tapusu olan Lozan Antlaşması da aynı kaderi yaşamaktadır.Sevr işgalin neticesidir; Lozan ise tek bilek tek yürek olmuş Türk milletinin istiklal mücadelesinin neticesidir.Sevr mağlubiyettir, hezimettir; Lozan ise zaferdir.Sevr esarettir; Lozan tam bağımsızlıktır.Sevr yabancıların kontrolünde olan, bağımlı ve taşeron bir siyaset; Lozan ise Türk milletinin iradesiyle, milli bir akılla şekillenen bir siyasettir.Sevr, Türk hukukunun devre dışı kaldığı, yabancıların hukukunun üzerimizde hakim olduğu bir ülke; Lozan ise hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu, hukukun milli olduğu bir ülke demektir.Sevr, askerimizin kısıtlanması, batının jandarması olması, batının çıkarları için savaşması, Haçlı ordusunda bir nefer olması; Lozan ise Türk ordusunun millet adına güçlü olması, iç ve tehditlere karşı vatanımızı, devletimizi ve milletimizi koruması ve kollaması demektir.Sevr, bağımlı ekonomi, borçlanma, tarımın ve hayvancılığın devre dışı kalması, milli sanayinin tükenmesi, açlık ve fakirlik demektir; Lozan ise milli bir ekonomi, milli para, milli bir tarım ve hayvancılık, milli sanayi, borcu olmayan güçlü bir Türkiye demektir.Sevr dost ülkelere düşman, düşmanlara ise uşak olmak; Lozan ise ülkemiz ve milletimiz üzerinde menfur hesabı olmayanlarla beraber olmak, düşmanlara karşı da caydırıcı ve güçlü olmak demektir.Sevr madenlerin yabancılara peşkeşi, milletin olan madenlerin millete değil, yabancılara akması demektir; Lozan ise millete ait olan madenlerin millet için kullanılması, bu madenlerle milletin bir eli balda bir eli yağda olması demektir.Dolayısıyla okyanus ötesinden icazet peşinde koştukları için Sevr gözlüğüyle bakmak zorunda kalan AKP'nin, bugünün CHP'sinin, MHP'nin, HDP'nin ve görüntüsü farklı olsa da aynı mantıkta olan diğerlerinin "maden yok" ya da "çıkartamayız" demeleri ya da kaynak olarak madenlerden hiç bahsetmemeleri, milletin madenlerini talan etsinler diye yabancılara peşkeş çekmeleri gayet normaldir.Bağımsızlık tapusu olan Lozan'ın penceresinden madenlere bakan Bağımsız Türkiye Partisi ise "Ben bu kaynaklarımızı devlet-millet ortaklığıyla çıkartacağım. Hem bunların gelirinden milletimi faydalandıracağım, hem de bu madenler karşılığında basacağım milli parayla da vatandaşlarıma 5000 TL asgari ücret, 1500 TL ev hanımı maaşı, 1000 TL vatandaşlık maaşı, 250 TL çocuk parası, 15000 TL doğum parası vereceğim" demesi de gayet normaldir, mantıklıdır, bilimseldir.Çünkü millet olarak bu bizim anayasal hakkımızdır, Prof. Dr Baş da, "Bağımsız Türkiye Partisi'ne (BTP) oy ver hakkına sahip çık" diyen ve hakkımızı bize verecek milli projeye, çözüme sahip tek liderdir.Bu sefer BTP'yle milletin iradesini Meclis'e sokmaya var mısınız?