Başbakanımız İsrail'e esti gürledi, teröristsiniz dedi, katilsiniz dedi.
Dedi de dedi...
Hala da demeye devam ediyor.
Ama bir yandan da bakın neler oluyor!
Türkiye, Mavi Marmara baskını sonrası uygulamaya başladığı İsrail'in NATO faaliyetlerine katılımına yönelik vetosunu kaldırdı.
Türkiye’nin bu kararıyla İsrail bundan böyle NATO’nun ortak üyesi olarak ittifakın seminer ve çalışmalarına katılabilecek.
Bu üyelik yolunda atılmış önemli bir adım. Kısa bir süre sonra İsrail'in NATO üyeliği gündeme gelecektir.
Peki Ankara'nın bu adımı ne karşılığında geldi dersiniz?
İşte orası ayrı bir vehamet.
Ankara'nın İsrail'e NATO jestinin NATO'nun Türkiye'ye patriot yerleştirmesine karşılık olduğu ifade ediliyor.
İsrailli yetkililere göre de bu durum Patriot’larla ilgili.
Ankara'nın kararından başbakanımıza cesaret ödülü veren Amerikan Yahudi Kongresi de memnun.
Yahudi kongresi için için NATO-İsrail programı başlatan isimlerden eski ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi Matthew Mark Horn da İsrail’in NATO faaliyetlerine katılmasına yönelik onayın çok olumlu bir işaret olduğunu söylüyor.
Şimdi "bir taşla iki kuş vurmak" sözünün tam yeri, ancak bizim açımızdan değil!
Burada "kuş" biz oluyoruz!
Taşlar bizim kafamıza geliyor, yani kendi taşımızla kendimizi vuruyoruz.
Hem haçlıların dolduruşuna gelerek -bölgeyi ateş çemberine çevirecek patriotları çağırıyoruz hem de bunu yapabilmek için İsrail'e NATO jesti yapıyoruz.
Malumunuz olduğu üzere hükümetimiz 3 yıldır İsrail'e "özür dile de seni affedelim" diye adeta yalvarıyor.
Ama bu özür bir türlü gelmedi.
Strateji dehası (!) Dışişleri Bakanımız Davutoğlu ve Başbakan Erdoğan zaman zaman İsrail'e "özür dilemez iseniz , biz yapacağımızı biliriz" mealinde çıkışlar yapıyordu.
Meğer biz yapacağımızı biliriz, sözüyle kastedilen "JEST" yapmakmış!
Şimdi filmi biraz geri sarıp, hükümetimizin Mavi Marmara baskınından bir yıl sonra açıkladığı (Eylül 2011) İsrail'e yaptırım paketine bir göz atalım.
1- Türkiye İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler ikinci kâtip düzeyine indirilecek.
2- Türkiye İsrail arasındaki askeri anlaşmaların tümü askıya alınacak.
3- Türkiye Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi (gidiş geliş güvenliği) için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacak.
4- İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukanın Uluslararası Adalet Divanı’nda incelenmesi için Türkiye girişim başlatacak.
5- İsrail saldırısının Türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine Türkiye her türlü desteği verecek.
Evet...Yaptırım paketi böyleydi.
Şimdi bir maddelere bakın bir de uygulamalara!
Yazımızı başbakan Erdoğan'ın 21 Kasım 2012 tarihli konuşmasıyla noktalayalım.
Bakın İsrail'e yönelik efelenmeler ne kadar sahteymiş, bir kez daha görün.
Şöyle diyor Sayın Erdoğan;
"Biz siyasi olarak İsrail tarafıyla bir görüşme yapmadık, bir görüşme de fevkalede bir durum olmadıkta kolay kolay yapmayız.
Fakat bir çok mekanizmalar çalışır.
Nedir o?
Bunların bir tanesi istihbarat teşkilatıdır.
İstihbarat teşkilatlarının bu süreci sıfırlaması mümkün değil.
Ikincisi biz büyükelçilerimizi çektik karşılıklı olarak ama şuanda başkonsolosluk olarak bizim orada başkonsolosumuz var, onların da bizde başkonsolosu (İstanbul olarak) var.
Yani tamamıyla her şey kesilip atılmış değil, bazı bağlar var.
Bu bağların dışında da çok çeşitli aracılar vasıtasıyla irtibatlar kurulmak isteniyor.
Biz bu irtibatları da dışlamıyoruz."
Dedi de dedi...
Hala da demeye devam ediyor.
Ama bir yandan da bakın neler oluyor!
Türkiye, Mavi Marmara baskını sonrası uygulamaya başladığı İsrail'in NATO faaliyetlerine katılımına yönelik vetosunu kaldırdı.
Türkiye’nin bu kararıyla İsrail bundan böyle NATO’nun ortak üyesi olarak ittifakın seminer ve çalışmalarına katılabilecek.
Bu üyelik yolunda atılmış önemli bir adım. Kısa bir süre sonra İsrail'in NATO üyeliği gündeme gelecektir.
Peki Ankara'nın bu adımı ne karşılığında geldi dersiniz?
İşte orası ayrı bir vehamet.
Ankara'nın İsrail'e NATO jestinin NATO'nun Türkiye'ye patriot yerleştirmesine karşılık olduğu ifade ediliyor.
İsrailli yetkililere göre de bu durum Patriot’larla ilgili.
Ankara'nın kararından başbakanımıza cesaret ödülü veren Amerikan Yahudi Kongresi de memnun.
Yahudi kongresi için için NATO-İsrail programı başlatan isimlerden eski ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi Matthew Mark Horn da İsrail’in NATO faaliyetlerine katılmasına yönelik onayın çok olumlu bir işaret olduğunu söylüyor.
Şimdi "bir taşla iki kuş vurmak" sözünün tam yeri, ancak bizim açımızdan değil!
Burada "kuş" biz oluyoruz!
Taşlar bizim kafamıza geliyor, yani kendi taşımızla kendimizi vuruyoruz.
Hem haçlıların dolduruşuna gelerek -bölgeyi ateş çemberine çevirecek patriotları çağırıyoruz hem de bunu yapabilmek için İsrail'e NATO jesti yapıyoruz.
Malumunuz olduğu üzere hükümetimiz 3 yıldır İsrail'e "özür dile de seni affedelim" diye adeta yalvarıyor.
Ama bu özür bir türlü gelmedi.
Strateji dehası (!) Dışişleri Bakanımız Davutoğlu ve Başbakan Erdoğan zaman zaman İsrail'e "özür dilemez iseniz , biz yapacağımızı biliriz" mealinde çıkışlar yapıyordu.
Meğer biz yapacağımızı biliriz, sözüyle kastedilen "JEST" yapmakmış!
Şimdi filmi biraz geri sarıp, hükümetimizin Mavi Marmara baskınından bir yıl sonra açıkladığı (Eylül 2011) İsrail'e yaptırım paketine bir göz atalım.
1- Türkiye İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler ikinci kâtip düzeyine indirilecek.
2- Türkiye İsrail arasındaki askeri anlaşmaların tümü askıya alınacak.
3- Türkiye Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi (gidiş geliş güvenliği) için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacak.
4- İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukanın Uluslararası Adalet Divanı’nda incelenmesi için Türkiye girişim başlatacak.
5- İsrail saldırısının Türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine Türkiye her türlü desteği verecek.
Evet...Yaptırım paketi böyleydi.
Şimdi bir maddelere bakın bir de uygulamalara!
Yazımızı başbakan Erdoğan'ın 21 Kasım 2012 tarihli konuşmasıyla noktalayalım.
Bakın İsrail'e yönelik efelenmeler ne kadar sahteymiş, bir kez daha görün.
Şöyle diyor Sayın Erdoğan;
"Biz siyasi olarak İsrail tarafıyla bir görüşme yapmadık, bir görüşme de fevkalede bir durum olmadıkta kolay kolay yapmayız.
Fakat bir çok mekanizmalar çalışır.
Nedir o?
Bunların bir tanesi istihbarat teşkilatıdır.
İstihbarat teşkilatlarının bu süreci sıfırlaması mümkün değil.
Ikincisi biz büyükelçilerimizi çektik karşılıklı olarak ama şuanda başkonsolosluk olarak bizim orada başkonsolosumuz var, onların da bizde başkonsolosu (İstanbul olarak) var.
Yani tamamıyla her şey kesilip atılmış değil, bazı bağlar var.
Bu bağların dışında da çok çeşitli aracılar vasıtasıyla irtibatlar kurulmak isteniyor.
Biz bu irtibatları da dışlamıyoruz."
Bayram Coşkun / diğer yazıları
- Rest çekerken verilen tavizlerin söylenmesi / 26.09.2022
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021