AB konusunda, Başbakan Erdoğan'ın bugüne kadar yaptıklarıyla taban tabana zıt ve daha önceki sergilediği tutumla çatışan davranışları herkesi şaşırtmış durumda.
Şaşırmakta haklısınız, çünkü bugüne kadar en stratejik konularda AB'nin isteklerine -Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ifadesiyle- "kamçısız" bir şekilde tam teslim olan Erdoğan bir anda ne oldu da farklı davranmaya başladı?
Günter Verheugen bir süre önce yaptığı Türkiye ziyaretinde zina tasarısının herhangibir problem oluşturmayacağını ifade ettiği AB tutanaklarıyla da ispatlandı.
Demek ki, sadece Erdoğan davranış değiştirmemiş, Verheugen de çark etmişti. Bu da insanların daha da meraklanmasına sebep oluyor.
Daha önce Kopenhag Kriterleri ve diğer uyum yasalarında AB'nin bize dayatmaları ve içişlerimize karışmaları Başbakan Erdoğan'da herhangi bir hazımsızlık oluşturmazken, zina konusundaki rest çekmesi milletin gözünde bir şovdan öteye gidemiyor.
Acaba yeni şartlar yok demesine rağmen AB, Başbakan'ın önüne bilmediğimiz, kabul edilmesi zor yeni şartlar mı koydu. Eğer böyleyse; Erdoğan gibi teslimiyette kemal mertebeye ermiş biri bile bunu hazmedemiyorsa istenenlerin vehametini bir düşünün!
Dünkü Yenimesaj'da Başbakan Erdoğan'ın önüne konulan bu yeni maddeler manşete taşınmıştı.
1. Kürtlere Türkiye Cumhuriyetinden ayrılabilmesi için referandum hakkı tanınsın.
2. Heybeliada Papaz Okulu açılsın.
3. Ayasofya kilise olarak ibadete açılsın.
Bu yeni şartları kabul etmek demek Türkiye'nin parçalanmasına evet demektir.
Şu bir gerçektir ki; AB Türkiye'yi üyeliğe almayacaktır. Kabul edemeyeceğimiz şartlar önümüze konularak bu denmektedir. Ama Başbakan teslimiyette kamil mertebeyi de aşarak bu şartları da kabul edebilir. Bu mertebeye "duble kamil mertebe" denmesi herhalde daha uygun olacaktır.
Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valery Giscard d'estaing bir Avrupa gazetesinde yayınlanan, "Türkiye'nin nüfus büyüklüğü bile AB'ye alınmaması için yeterli bir gerekçedir" şeklindeki görüşleri herşeyi ortaya koymaktadır
Türkiye on yıl sonra üye olduğu taktirde nüfus büyüklüğüyle AB'de karar mekanizmasında en etkili ülke olacaktır.
Bu sebeptendir ki, "imtiyazlı üyelik" gibi alternatifler daha fazla gündeme gelecektir.
Bu aşamadan sonra parçalanarak AB'ye girme konusu daha bir netlik kazanacak ve dışarıdan beslenen medya tarafından da, AB'ye parça parça girme konusu allanıp pullanıp millete hoş gösterilmeye çalışılacaktır.
Bu durumda AKP Lideri Başbakan Erdoğan ne yapacaktır?
AB çamuruna burnuna kadar batmış olan AKP hükümetinin önünde iki seçenek olacaktır. Ya AB'nin önüne koyduğu parçalanma maddelerini kabul ederek, alınmayacağı bir AB sevdası yolunda Türkiye'nin parçalanmasına evet diyerek intihar edecek.
Ya da bu dayatmalara hayır diyecek ve AB rüyasının bir kabus olduğunu itiraf etmiş olacaktır.
Her iki seçenek de Başbakan Erdoğan ve AKP için siyasi intihar olacak bitmenin, erimenin ve acziyetin son noktasını oluşturacaktır.
Yani ölüm kaçınılmazdır...
Şaşırmakta haklısınız, çünkü bugüne kadar en stratejik konularda AB'nin isteklerine -Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ifadesiyle- "kamçısız" bir şekilde tam teslim olan Erdoğan bir anda ne oldu da farklı davranmaya başladı?
Günter Verheugen bir süre önce yaptığı Türkiye ziyaretinde zina tasarısının herhangibir problem oluşturmayacağını ifade ettiği AB tutanaklarıyla da ispatlandı.
Demek ki, sadece Erdoğan davranış değiştirmemiş, Verheugen de çark etmişti. Bu da insanların daha da meraklanmasına sebep oluyor.
Daha önce Kopenhag Kriterleri ve diğer uyum yasalarında AB'nin bize dayatmaları ve içişlerimize karışmaları Başbakan Erdoğan'da herhangi bir hazımsızlık oluşturmazken, zina konusundaki rest çekmesi milletin gözünde bir şovdan öteye gidemiyor.
Acaba yeni şartlar yok demesine rağmen AB, Başbakan'ın önüne bilmediğimiz, kabul edilmesi zor yeni şartlar mı koydu. Eğer böyleyse; Erdoğan gibi teslimiyette kemal mertebeye ermiş biri bile bunu hazmedemiyorsa istenenlerin vehametini bir düşünün!
Dünkü Yenimesaj'da Başbakan Erdoğan'ın önüne konulan bu yeni maddeler manşete taşınmıştı.
1. Kürtlere Türkiye Cumhuriyetinden ayrılabilmesi için referandum hakkı tanınsın.
2. Heybeliada Papaz Okulu açılsın.
3. Ayasofya kilise olarak ibadete açılsın.
Bu yeni şartları kabul etmek demek Türkiye'nin parçalanmasına evet demektir.
Şu bir gerçektir ki; AB Türkiye'yi üyeliğe almayacaktır. Kabul edemeyeceğimiz şartlar önümüze konularak bu denmektedir. Ama Başbakan teslimiyette kamil mertebeyi de aşarak bu şartları da kabul edebilir. Bu mertebeye "duble kamil mertebe" denmesi herhalde daha uygun olacaktır.
Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valery Giscard d'estaing bir Avrupa gazetesinde yayınlanan, "Türkiye'nin nüfus büyüklüğü bile AB'ye alınmaması için yeterli bir gerekçedir" şeklindeki görüşleri herşeyi ortaya koymaktadır
Türkiye on yıl sonra üye olduğu taktirde nüfus büyüklüğüyle AB'de karar mekanizmasında en etkili ülke olacaktır.
Bu sebeptendir ki, "imtiyazlı üyelik" gibi alternatifler daha fazla gündeme gelecektir.
Bu aşamadan sonra parçalanarak AB'ye girme konusu daha bir netlik kazanacak ve dışarıdan beslenen medya tarafından da, AB'ye parça parça girme konusu allanıp pullanıp millete hoş gösterilmeye çalışılacaktır.
Bu durumda AKP Lideri Başbakan Erdoğan ne yapacaktır?
AB çamuruna burnuna kadar batmış olan AKP hükümetinin önünde iki seçenek olacaktır. Ya AB'nin önüne koyduğu parçalanma maddelerini kabul ederek, alınmayacağı bir AB sevdası yolunda Türkiye'nin parçalanmasına evet diyerek intihar edecek.
Ya da bu dayatmalara hayır diyecek ve AB rüyasının bir kabus olduğunu itiraf etmiş olacaktır.
Her iki seçenek de Başbakan Erdoğan ve AKP için siyasi intihar olacak bitmenin, erimenin ve acziyetin son noktasını oluşturacaktır.
Yani ölüm kaçınılmazdır...
Orhan Dede / diğer yazıları
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023