Milletin dertlerini çözme nokta-i nazarında, başörtü yasağını kaldırma konusunda AKP'nin samimi olmadığını anlata anlata deyim yerindeyse "dilimizde tüy bitti". Neymiş efendim; yapmak istiyorlar da yaptırmıyorlarmış, içeride ve dışarıda devlet üstü güçler varmış mış, takiyye yapmak zorundalarmış mış, derin devlet karşı çıkıyormuş muş gibi teranelerle tabanlarını ve zavallı milleti avutup durdular. Kurban olduğum Allah (cc) gerçeğin hiç de böyle olmadığını, esas problemin samimi olmadıklarından kaynaklandığını ortaya çıkarmak için AKP'yi sınava tâbi tuttu. Onlar da bal gibi sınıfta kaldılar. İşin takiyyesi makiyyesi kalmadı."Şapka düştü kel göründü." Hatırlarsanız Fatma Şahin adında üniversite talebesi bir kızımız; türbanla okula alınmamıştı. Hakkını Türkiye'deki mahkemelerde aramasına rağmen bir sonuç elde edemeyince AİHM'e yönlendirildi. Başörtüsü hakkında çözüme ulaşamayacağı kesindi. Fakat bazı akl-ı evvel dindar geçinen manda kafalıların (AB kafalıların) gerçeği anlamaları açısından güzel bir girişim oldu. Sadece o mu? Bir de AKP'nin bu konuda ne derece samimi olduğu meydana çıkacaktı. AİHM; taraf olduğu için Türk makamlarından görüş talep eder. Onlar da resmi bir yazıyla "kapalı alan içerisinde başörtüsü takılamayacağı" yönünde savunmalarını bildirirler. Buna göre AİHM Fatma Şahin'i haksız bulur. Yani "başörtüsü takmak bir insan hakkı değildir" yönünde karar verir. Bu kararı ben millete indirilmiş ilahi bir uyarı tokadı olarak görmekteyim. Bu şu demektir: Sen Müslüman-Türksün; Hıristiyan batıdan; olmayan bir merhamet bekliyorsun. Hani Avrupa'da insan hakları vardı. AB'ye girersek dinimizin gereklerini serbestçe yaşayabilecekmişiz. İşte sana hak.Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır haykırıyor: "Avrupa'da Müslüman-Türk'e hak yok. Avrupa'da milletine, devletine sövebilene hak vardır. Bölmek, parçalamak, düşman etmek adına." Cereyan eden bu çok önemli hadise kartel medyasının el çabukluğuyla hemen geçiştirilir. Fatma Şahin yılmadan mücadelesine devam eder. Temyiz mahkemesine müracaat eder. Mahkeme yine Türk makamlarından tekrar savunma ister. Türk Dışişleri yine aynı savunmayı gönderir. Bu kararı Abdullah Gül basın mensuplarının önünde savunur.Devletin kurumlarını birbirine düşmanmış gibi gösterip yaptırmıyorlar diye konuşan siz iktidar sahiplerinin eline tarihi bir fırsat geçmiş sayılmaz mıydı? AİHM devletimizi bağnaz, yasakçı olarak tanımasın, biz insanın özgür iradesinden yanayız deyip, topu AİHM'ne atardınız. Bu vesile ile başörtüsünü bal gibi çözerdiniz.Şimdi çözemezseniz ne zaman çözeceksiniz? Kızlarımızın gözyaşı ne zamana kadar akacak. Doğuştan elde ettikleri tabii insan haklarını ne zaman kullanacaklar. Bu vebal sizi hiç mi rahatsız etmiyor? Ya ahiretteki hesabınız ne olacak? Hiç düşündünüz mü? Ama bu konuda samimi değilsiniz. Önceki iktidarlar bedelini sandıktan çıkamamakla ödediler. Şimdi sıra sizde.
Uğur KEPEKÇİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012