24 Mart'ta dörtlü zirve olarak öngörülen Kıbrıs müzakere süreci Kıbrıs'taki taraflar açısından yavaş yavaş anlam yitirmeye başladı.
Rum yönetimi yeni Karamanlis hükümetinin Kıbrıs konusunda tecrübesiz olduğu şeklinde komik bir gerekçeyle süreci baltalamak niyetinde.
Bu komik gerekçe aynı zamanda sürecin Mayıs sonrasına sarkıtılmasını ve devamında Türkler ile AB'nin karşı karşıya getirilmesini amaçlıyor.
Türk tarafı Başbakanlar düzeyinde dörtlü bir temasa kapı aralarken Rumlar'ın müsteşar seviyesinde görüşmelerde ısrarlı olması ikinci bir sorun olarak ortada duruyor. Bu konuda Rumlar seviyeyi düşürmüş oluyorlar.
19 Şubat'ta başlatılan adadaki süreç, şu zamana kadar belli bir mesafe alabilmiş değil.
AB'nin Rum tezlerini haklı çıkarır bir düzlemde hareket etmesi doğal olarak Denktaş'ın duvarına tosluyor.
AB ve Avrupa'nın Türkler'in olmazsa olmaz olarak tanımladığı derogasyonlara ehemmiyet vermemesi Başbakan Talat'ı da kızdırdı.
Genel Sekreter Annan'ın temsilcisi Alvaro DeSoto'nun anayasal metinleri taraflara sunma çabaları da boş çıktı.
AB mevzuatınca birincil hukuk olarak tanımlanan üstün yasaların Kıbrıs için uygulanması beklentilerine Avrupa başkentlerinden ve Birlik sorumlularından net açıklama gelmedi.
Bir yandan ortak bir devlete ortak bir bayrak ve marş bulma çabalarına girişilirken Türkler'in hassasiyetleri geri planda bırakılıyor.
Denktaş'ın anlaşmazlık noktalarını dile getirmesinden ve destek bulmasından huzursuz olan bazı kesimlerin Rumlar'ın anayasanın kabul edilmezliğini perdelemeleri ve Rum kiliselerinin olumsuz bakış açılarını es geçmeleri oyun içinde oyun oynandığının kanıtı.
Al-Ver sürecinde hangi tarafın karşı tarafa neler vereceği, ondan ne alacağı belirsiz.
1 Mayıs'a kadar Türkler Rumlar'a ne verecek?
Rumlar belli jestlerde bulunacaklar mı?
Anayasada Türkler'in temsil edilir olmasının başlı başına jest olduğu ile yetinerek bunu övünç meselesi yapan aydınların Annan Planı'nı elüstünde tutması düşündürücü olduğu kadar da vahim bir hal.
Eşit egemenlik, asker sayısı, garantörlük ve toprak hattı konusunda temel sorunlar çözülemedi.
Adada yoğun diplomasi trafiği sürerken Atina'da ve İsviçre'nin Lüzern kasabalarında dirsek teması devam ettirilmek isteniyor.
Görünen o ki; taraflar masabaşından kalkmamak için direnecekler. Kalkan tarafın kendileri olmaması için ilginç metodlar uygulayan liderlerin zamana oynadıkları da bir gerçek.
Denktaş da Papadopulos da mevcut plandan huzursuz.
Atina ve Ankara'da estirilen hava ile Ada liderlerinin beklentileri tezat oluşturuyor.
Masaya oturmak kadar, masadan kalkmak da hatta o masada oturmaya devam etmek de çok zor.
Yüzlerce temel meseleden net çözüme ermiş bir madde dahi yok.
Sorunlar bu kadar temelken adanın temeline dair toptancı talepler elbette birbiriyle uyuşmayacak.
Kim alacak, kim ne verecek?
Alvaro deSoto'nun Al-Ver'ci tutumu pek tutmayacak.
Rum yönetimi yeni Karamanlis hükümetinin Kıbrıs konusunda tecrübesiz olduğu şeklinde komik bir gerekçeyle süreci baltalamak niyetinde.
Bu komik gerekçe aynı zamanda sürecin Mayıs sonrasına sarkıtılmasını ve devamında Türkler ile AB'nin karşı karşıya getirilmesini amaçlıyor.
Türk tarafı Başbakanlar düzeyinde dörtlü bir temasa kapı aralarken Rumlar'ın müsteşar seviyesinde görüşmelerde ısrarlı olması ikinci bir sorun olarak ortada duruyor. Bu konuda Rumlar seviyeyi düşürmüş oluyorlar.
19 Şubat'ta başlatılan adadaki süreç, şu zamana kadar belli bir mesafe alabilmiş değil.
AB'nin Rum tezlerini haklı çıkarır bir düzlemde hareket etmesi doğal olarak Denktaş'ın duvarına tosluyor.
AB ve Avrupa'nın Türkler'in olmazsa olmaz olarak tanımladığı derogasyonlara ehemmiyet vermemesi Başbakan Talat'ı da kızdırdı.
Genel Sekreter Annan'ın temsilcisi Alvaro DeSoto'nun anayasal metinleri taraflara sunma çabaları da boş çıktı.
AB mevzuatınca birincil hukuk olarak tanımlanan üstün yasaların Kıbrıs için uygulanması beklentilerine Avrupa başkentlerinden ve Birlik sorumlularından net açıklama gelmedi.
Bir yandan ortak bir devlete ortak bir bayrak ve marş bulma çabalarına girişilirken Türkler'in hassasiyetleri geri planda bırakılıyor.
Denktaş'ın anlaşmazlık noktalarını dile getirmesinden ve destek bulmasından huzursuz olan bazı kesimlerin Rumlar'ın anayasanın kabul edilmezliğini perdelemeleri ve Rum kiliselerinin olumsuz bakış açılarını es geçmeleri oyun içinde oyun oynandığının kanıtı.
Al-Ver sürecinde hangi tarafın karşı tarafa neler vereceği, ondan ne alacağı belirsiz.
1 Mayıs'a kadar Türkler Rumlar'a ne verecek?
Rumlar belli jestlerde bulunacaklar mı?
Anayasada Türkler'in temsil edilir olmasının başlı başına jest olduğu ile yetinerek bunu övünç meselesi yapan aydınların Annan Planı'nı elüstünde tutması düşündürücü olduğu kadar da vahim bir hal.
Eşit egemenlik, asker sayısı, garantörlük ve toprak hattı konusunda temel sorunlar çözülemedi.
Adada yoğun diplomasi trafiği sürerken Atina'da ve İsviçre'nin Lüzern kasabalarında dirsek teması devam ettirilmek isteniyor.
Görünen o ki; taraflar masabaşından kalkmamak için direnecekler. Kalkan tarafın kendileri olmaması için ilginç metodlar uygulayan liderlerin zamana oynadıkları da bir gerçek.
Denktaş da Papadopulos da mevcut plandan huzursuz.
Atina ve Ankara'da estirilen hava ile Ada liderlerinin beklentileri tezat oluşturuyor.
Masaya oturmak kadar, masadan kalkmak da hatta o masada oturmaya devam etmek de çok zor.
Yüzlerce temel meseleden net çözüme ermiş bir madde dahi yok.
Sorunlar bu kadar temelken adanın temeline dair toptancı talepler elbette birbiriyle uyuşmayacak.
Kim alacak, kim ne verecek?
Alvaro deSoto'nun Al-Ver'ci tutumu pek tutmayacak.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005