Suriye savaşının ilk yıllarıydı bir gün internet gezinirken bir başlık dikkatimi çekti: "Esad Hz. Hüseyin rolündedir." Herkes "hain Esed" derken biri de çıkmış, "Yahudi ve Hıristiyan birlikteliğine karşı Esad ülkesini ve milletini korumak için yedi düvele karşı Hz. Hüseyin gibi dik duruyor" diyor. Bu olaydan sonra takiplerim daha da artmaya başladı.
Yine internette gezinirken "Prof. Dr. Haydar Baş'la beraber olmak ister misiniz" gibi bir link gördüm ve tıkladım. 2 gün sonra bir beyefendi beni aradı. İsminin Mehmet Eekul olduğunu, Bağımsız Türkiye Partisi'nden aradığını sayın genel başkan Haydar Baş Bey'in selamını ilettikten sonra 10 dk. Yakın bir sohbet gerçekleştirdik. Kısaca kendimi tanıttım ve görüşlerimi bildirdim. Arkasından beni Sayın Haydar Baş Bey'in katılacağı bir sosyal medya yemeğine davet ettiğini söyledi. Ben de merak ettiğim için Haydar Baş Bey'i yakından görmek istediğimi ve seve seve yemeğe katılacağımı söyledim. 19 Mart 2019'da Ataköşk otele gittim. Girişte yakışıklı gençler beni karşıladı oturacağım masaya kadar benimle ilgilendiler ilgiden ve alakadan çok memnun oldum.
Program başladı biz çorbaları yudumlarken konuşmacılarda kürsüye çıkarak çok güzel konuşmalar sergilediler. Emin olun hepsi de birbirinden güzel konuşmalar yaptılar. Konuşmacıları önceden videolardan farklı konuşmalarını dinlemiştim ama yakından görerek dinlemek de başka oluyor.
Dinledikçe gönlümdeki rahatlık daha huzur bulmaya başladı. Sinevizyon gösterimi de ayrı bir güzeldi hop oturup hop kalktım bazen de öyle anlar oldu ki gözlerimin yaşına engel olamadım. Çünkü yıllar boyunca bize karşı yapılanları düşündükçe ve konuşmacıların söylemlerini dinledikçe bambaşka haller yaşadım.
Sakife'de başlayan İslam aleminin içindeki ayrılık fitnesi, Emevilerin yaptıkları zulümleri, Osmanlı'nın Bektaşi katliamlarından tutun ki bu zaman kadar sindirilmiş, korkutulmuş, ezilmiş bir toplum olarak yaşadık. Çoğu zaman ibadetlerimizi gizli gizli yapmaya çalıştık. Bizi hor gördüler. Yaşadığımız Hak Muhammed Ali'nin yolunu İslam dışı, din dışı olarak yorumladılar. Emevi-Muaviye'nin yaşadığını bu millete din diye dayattılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk ve annesine ağza alınmayacak hakaretlerde bulundular. Dinsiz yaftasını vurdular, daha neler neler.
Biz bunları biliyorduk ama elimizden gelen bir şey olmadığı için hiçbir şey yapamıyorduk. Haydar Baş Bey'in Ehl-i Beyt konulu konferanslarıyla, yazmış olduğu 12 İmamın hayatını anlatan eserleri ile yüreğimize su serpmiştir, göğsümüzü gere gere her ortamda fikirlerimizi ve düşüncelerimizi söylemeye başladık.
Bizi dışlayan bazıları da bu ekipten sonra Ehl-i Beyt demeye başladılar. Muharrem ayında iftarlar düzenlemeye başladılar. Aradaki fark ise onlar göstermelik riyakârlık yaptılar ama Haydar Baş ise inanarak yürekten söyledi. Çok da rahat anlaşıldı kimin ne niyetli olduğu.
Son konuşmacı olarak kürsüye çıkan Haydar Baş Bey idi. Konuşmasında Atatürk'ten, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Yusuf Aslan'dan bahsetti. Atatürk'e olan düşmanlığın son noktasına gelmiş iken, dinsiz diye ananlara karşı Sayın Haydar Baş Atatürk'ün Hz. Muhammed'in soyundan geldiğini, Kur'an'ı okuduğunu, hafız olduğunu ve dahası kutbu'l-aktab olduğunu söyledi. Bizim bile bilmediğimiz çok yönlerini öğrenmiş olduk.
Tabii ki bu söylem sıradan bir söylem değil… Amerika'nın 6. Filosuna karşı dik duranların, protesto edenlerin Deniz Gezmiş ve arkadaşları olduğunu ve kendini sağcı gösterenlerin de filoya kaşı Allahekber diyerek namaz kıldıklarını söyledi. "Amerika'yı protesto edenler dinsiz, onların gemisine karşı durup namaz kılanlar Müslüman öyle mi, işte ben bunu reddediyorum" dedi. "Biz Amerika'nın köpeği değiliz, bu ülkede sol da Müslümandır sağ da Müslümandır" dedi. Ayakta alkışladım kendisini, tam da benim arzuladığım sözlerdi bunlar. Bu ülkede herkesi ben-i Adem'den bilmek, insan gözüyle bakmak, el ele gönül gönüle olmak; ayrıştırmadan, kutuplaştırmadan kardeşçe yaşamak…
Evet, ben bu arkadaşlardaki samimiyeti çok net görüyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ten bahsederken, Ehl-i Beyt'ten bahsederken yapmacık, göstermelik yapmıyorlar. İçten ve samimi bir şekilde konuşuyor ve yaşıyorlar. Mesela Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu sistemden vazgeçilmiş başkanlık sistemine geçilmiştir. Meclis'teki partiler de bunu arzulamış gibiler. Ama yine Mehmet Erkul kardeşimden duydum ki Sayın Haydar Baş ve ekibi seçime hazır olmalarına rağmen Cumhuriyet rejimi yıkılmasın diye seçime girmeyerek protesto etmişler. Ben bile olayı bu şekilde düşünmemiştim. Yılların CHP'si bile durumu bu şekilde göremedi ya da görmek istemedi. Lider dediğinde ferasetli, ileri görüşlü olması lazım değil midir?
Yolumuzun büyükleri ceddim 12 imam yaşantılarında hep iyiliği emredip kötülükten men etmişlerdir. Sayın Haydar Baş ve kadrosunda da onu görüyorum. Ehl-i Beyt diyerek ayrıştırılmış, kutuplaştırılmış milleti birleştirmek istiyor. "Atatürk" diyerek devleti kuran Mustafa Kemal'e küstürülmüş milleti tekrar Ata'sıyla barıştırmak istiyor. Milli Ekonomi Modeli'yle de aç olan milletin karnını doyurmak istiyor. Bu çalışmaları görüp de Hz. Hüseyin gibilerle beraber olmazsak emin olun Allah bize hesap sorar, yolumuzun ve postun sahibi İmam Hüseyin Efendimiz bizi dara çeker sevgili canların haberiniz olsun.
Ben bundan sonra Nebioğlu Ocağı'nın bir ferdi olarak Prof. Dr. Haydar Baş'la ve ekibiyle beraber olacağım. Yolumuz açık olsun. Hak Muhammed Ali, Hz. Fâtıma anam, 12 İmam, Hızır yardımcımız olsun.
Yine internette gezinirken "Prof. Dr. Haydar Baş'la beraber olmak ister misiniz" gibi bir link gördüm ve tıkladım. 2 gün sonra bir beyefendi beni aradı. İsminin Mehmet Eekul olduğunu, Bağımsız Türkiye Partisi'nden aradığını sayın genel başkan Haydar Baş Bey'in selamını ilettikten sonra 10 dk. Yakın bir sohbet gerçekleştirdik. Kısaca kendimi tanıttım ve görüşlerimi bildirdim. Arkasından beni Sayın Haydar Baş Bey'in katılacağı bir sosyal medya yemeğine davet ettiğini söyledi. Ben de merak ettiğim için Haydar Baş Bey'i yakından görmek istediğimi ve seve seve yemeğe katılacağımı söyledim. 19 Mart 2019'da Ataköşk otele gittim. Girişte yakışıklı gençler beni karşıladı oturacağım masaya kadar benimle ilgilendiler ilgiden ve alakadan çok memnun oldum.
Program başladı biz çorbaları yudumlarken konuşmacılarda kürsüye çıkarak çok güzel konuşmalar sergilediler. Emin olun hepsi de birbirinden güzel konuşmalar yaptılar. Konuşmacıları önceden videolardan farklı konuşmalarını dinlemiştim ama yakından görerek dinlemek de başka oluyor.
Dinledikçe gönlümdeki rahatlık daha huzur bulmaya başladı. Sinevizyon gösterimi de ayrı bir güzeldi hop oturup hop kalktım bazen de öyle anlar oldu ki gözlerimin yaşına engel olamadım. Çünkü yıllar boyunca bize karşı yapılanları düşündükçe ve konuşmacıların söylemlerini dinledikçe bambaşka haller yaşadım.
Sakife'de başlayan İslam aleminin içindeki ayrılık fitnesi, Emevilerin yaptıkları zulümleri, Osmanlı'nın Bektaşi katliamlarından tutun ki bu zaman kadar sindirilmiş, korkutulmuş, ezilmiş bir toplum olarak yaşadık. Çoğu zaman ibadetlerimizi gizli gizli yapmaya çalıştık. Bizi hor gördüler. Yaşadığımız Hak Muhammed Ali'nin yolunu İslam dışı, din dışı olarak yorumladılar. Emevi-Muaviye'nin yaşadığını bu millete din diye dayattılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk ve annesine ağza alınmayacak hakaretlerde bulundular. Dinsiz yaftasını vurdular, daha neler neler.
Biz bunları biliyorduk ama elimizden gelen bir şey olmadığı için hiçbir şey yapamıyorduk. Haydar Baş Bey'in Ehl-i Beyt konulu konferanslarıyla, yazmış olduğu 12 İmamın hayatını anlatan eserleri ile yüreğimize su serpmiştir, göğsümüzü gere gere her ortamda fikirlerimizi ve düşüncelerimizi söylemeye başladık.
Bizi dışlayan bazıları da bu ekipten sonra Ehl-i Beyt demeye başladılar. Muharrem ayında iftarlar düzenlemeye başladılar. Aradaki fark ise onlar göstermelik riyakârlık yaptılar ama Haydar Baş ise inanarak yürekten söyledi. Çok da rahat anlaşıldı kimin ne niyetli olduğu.
Son konuşmacı olarak kürsüye çıkan Haydar Baş Bey idi. Konuşmasında Atatürk'ten, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Yusuf Aslan'dan bahsetti. Atatürk'e olan düşmanlığın son noktasına gelmiş iken, dinsiz diye ananlara karşı Sayın Haydar Baş Atatürk'ün Hz. Muhammed'in soyundan geldiğini, Kur'an'ı okuduğunu, hafız olduğunu ve dahası kutbu'l-aktab olduğunu söyledi. Bizim bile bilmediğimiz çok yönlerini öğrenmiş olduk.
Tabii ki bu söylem sıradan bir söylem değil… Amerika'nın 6. Filosuna karşı dik duranların, protesto edenlerin Deniz Gezmiş ve arkadaşları olduğunu ve kendini sağcı gösterenlerin de filoya kaşı Allahekber diyerek namaz kıldıklarını söyledi. "Amerika'yı protesto edenler dinsiz, onların gemisine karşı durup namaz kılanlar Müslüman öyle mi, işte ben bunu reddediyorum" dedi. "Biz Amerika'nın köpeği değiliz, bu ülkede sol da Müslümandır sağ da Müslümandır" dedi. Ayakta alkışladım kendisini, tam da benim arzuladığım sözlerdi bunlar. Bu ülkede herkesi ben-i Adem'den bilmek, insan gözüyle bakmak, el ele gönül gönüle olmak; ayrıştırmadan, kutuplaştırmadan kardeşçe yaşamak…
Evet, ben bu arkadaşlardaki samimiyeti çok net görüyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ten bahsederken, Ehl-i Beyt'ten bahsederken yapmacık, göstermelik yapmıyorlar. İçten ve samimi bir şekilde konuşuyor ve yaşıyorlar. Mesela Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu sistemden vazgeçilmiş başkanlık sistemine geçilmiştir. Meclis'teki partiler de bunu arzulamış gibiler. Ama yine Mehmet Erkul kardeşimden duydum ki Sayın Haydar Baş ve ekibi seçime hazır olmalarına rağmen Cumhuriyet rejimi yıkılmasın diye seçime girmeyerek protesto etmişler. Ben bile olayı bu şekilde düşünmemiştim. Yılların CHP'si bile durumu bu şekilde göremedi ya da görmek istemedi. Lider dediğinde ferasetli, ileri görüşlü olması lazım değil midir?
Yolumuzun büyükleri ceddim 12 imam yaşantılarında hep iyiliği emredip kötülükten men etmişlerdir. Sayın Haydar Baş ve kadrosunda da onu görüyorum. Ehl-i Beyt diyerek ayrıştırılmış, kutuplaştırılmış milleti birleştirmek istiyor. "Atatürk" diyerek devleti kuran Mustafa Kemal'e küstürülmüş milleti tekrar Ata'sıyla barıştırmak istiyor. Milli Ekonomi Modeli'yle de aç olan milletin karnını doyurmak istiyor. Bu çalışmaları görüp de Hz. Hüseyin gibilerle beraber olmazsak emin olun Allah bize hesap sorar, yolumuzun ve postun sahibi İmam Hüseyin Efendimiz bizi dara çeker sevgili canların haberiniz olsun.
Ben bundan sonra Nebioğlu Ocağı'nın bir ferdi olarak Prof. Dr. Haydar Baş'la ve ekibiyle beraber olacağım. Yolumuz açık olsun. Hak Muhammed Ali, Hz. Fâtıma anam, 12 İmam, Hızır yardımcımız olsun.
Ali Özer / diğer yazıları
- Haydar Baş Bey’in yemek misafiriydim / 24.03.2019